FİNAL 1/3

368 39 79
                                    

Başlamak üzereydi. Savaş. Tek bir kelimeden oluşsa da bir çok canı yok edebilecek güce sahipti ve Harry umuyordu ki bu canlar kendi arkadaşlarından olmayacaktı. Çünkü birini daha kaybederse ne yapacağını bilmiyordu. Etrafına bakındı Harry. Onun için canlarını hiçe sayan arkadaşlarına baktı. Sadece o istedi, o çağırdı diye hayatlarından, hayallerinden ve sevdiklerinden vazgeçmek uğruna yanında olan arkadaşlarına baktı. Ne olacaktı? Kazanacaklar mıydı? Yoksa bir çok canı feda edip kaybedecekler miydi? Ne olursa olsun bunu beraber yapacaklardı.

Derin bir nefes verdi Harry. Sağında duran Draco'ya baktı. Onu kaybederse... yaşayabilir miydi? Onunla olmayı tatmışken, onsuz bir hayata kucak açabilir miydi? Sol tarafına baktı. Ron ve Hermione'ye. Hermione savaşta karnındaki çocuğunu kaybederse... kendini affedebilir miydi? Arkasına döndü. Dean, Seamus, Pansy, Blaise, Ginny, Luna, Neville onlardan birine birşey olursa bunun hesabını nasıl verirdi?

Elinde hissettiği el ile kafasını sağına çevirdi. Draco onun karamsarlığını hissetmiş gibi elini tutmuştu. Harry ellerindeki gözlerini Draco'nun gözlerine çıkardı. O gözler başaracaklarını söylüyordu. Ona inanmayı diledi. Hayatında ikinci kez haksız çıkmayı diledi. Çünkü haklı çıkarsa kaybedeceği şeyler daha fazlaydı. Draco'nun elindeki eli ile onun elini hafifçe sıktı.( Bu nasıl bir cümle oldu yaw) Güven vermek istercesine gülümsedi ve yandaşlarına döndü. Hepsi ona bakıyordu. Ona sonsuz bir güven duymaları Harry'i sevindirdigi kadar korkutuyordu da. Sonuçta büyük güç büyük sorumluluk demekti.

" Bugün burda ne olursa olsun, ister kaybedelim ister kazanalım, önemli olan tek bir şey var. Size duyduğum güven ve sevgi. Karşımızdaki insanlardan üstün olmamızı sağlayan tek şey. Sevgiyi bilmemiz ve sevgimizin uğruna canımızı bile vermekten çekinmememiz. Bugün burda bizim asamızdan çıkan hiçbir büyü bir canı almayacak. En azından başka çaremiz kalmadığı sürece. Biz katil değiliz. Biz savaşçı da degiliz. Biz, sevdikleri uğruna canını feda etmekten çekinmeyen insanlarız. İnandığımız değerler uğruna savaşmaktan çekinmeyen bir avuç kişiyiz. Ama bu sizi korkutmasın. "Başarıyı getiren şey yanındakilerin sayısı değil, inandığım şeylerin niteliğidir." demişti Remus. Bugün burda inandığınız şeylerin niteliği için savaşacaksınız. Benim için değil, onun için değil inandığınız şeyler için." Gözlerini herkesin üstünde tek tek gezdirdi. Evet belki karşılarındaki kişi oldukça güçlüydü ama Harry'nin de  dediği gibi, onlar üç yıl önce ki çocuklar değildi.

Ölüm yiyenlerin o uğursuz fısıltı ile gelmesiyle herkes dikkatini karşıya çevirdi. Siyah dumanlar gittikçe artıyordu. Harry tahmini olarak iki düzine kişi olduğunu düşündü. Kendilerinden iki kat fazlaydı bu sayı. Içindeki korku emarelerini hiçe sayarak öne doğru bir kaç adım attı. O adım atarken düşmanlar yerlerine yerleşmiş, önderlerinin gelmesini bekliyordu. Will savaş alanından biraz uzakta karşısında durmaya cürret eden kişilere bakıyordu. Itiraf etmeliydi, cesaretlerine hayran kalmıştı. Ayrıca Harry ile ilk konuştuğunda ondan korksa da, onun hala bir çocuk olduğunu düşünerek korkusunu görmezden gelmişti. Ve bu hataların en büyüğüydü.

Harry'nin öne doğru hareketlenmesi ile zamanın geldiğini düşünerek ölüm yiyenlerin önüne cisimlendi Will. Harry onun gelmesi ile yarim ağız gülmüş ve arkasında onu bekleyen arkadaşlarına bakmıştı. Fark edilmeyecek kadar küçük bir hareket ile beklenen işareti vermişti. Herşey biranda olmuştu.

Harry'nin fark edilmeyen hareketi ile arkadaşları korku dolu çığlıklar atmış ve oradan uzaklaşmak için cisimlenmişti. Will çıkan karışıklık ile Harry'nin yüzüne bakmıştı. Harry'nin yüzündeki şaşkınlık hayret, ihanete uğramışlık o kadar gerçekçiydi ki... Will kısa biran ona acımadan edemedi.

Arkadaşlarının kaçması ile Harry'nin de kaçmasını bekliyordu Will. Ama karşısındaki gencin buna niyeti olmadığını anlayınca ölüm yiyenleri üzerine salmaktan çekinmedi. Dövüş ilk başta Harry'nin lehineydi takii asanın elinden uçup gitmesine kadar. Asasının elinden gitmesi ile üzerine gelen büyüyü engellemekte gecikmişti buda büyünün ona çarpmasını sağladı.

Tok bir ses ile yere düşen Harry, ölüm yiyenler tarafından kucaklandı ve Will'in emri ile asıl karargah olarak kullanılan yere cisimlendi. Will ise düşünceliydi. Riddle Malikanesinde ki o güçlü genç nerdeydi? Arkadaşlarının ihaneti yüzünden mi güçsüz düşmüştü?
Kafasını iki yana sallayarak düşüncelerini kovdu ve onu bekleyen ölüm yiyenlerin yanına adımladı.

*******

Will delirmek üzereydi. Gerçekten delirmek üzereydi. Karşısındaki adam sorduğu her soruya gülerek karşılık veriyordu. Acaba, diye düşündü deliren ben değilim de o mu?

" Sana son kez soruyorum. Arkadaşların NERDE?" Will cümlenin sonunda sinirine hakim olamamış ve bağırmıştı. Harry ise bağlandığı sandalyede gülerek ona bakıyordu. En sonunda günün kendi zararına olduğunu düşünerek ciddileşti ve konuşmaya başladı.

" Nerden bilebilirim acaba ? Beni savaş alanında bırakıp gittiler. Tabi birşeyler ters giderse gitmek için anlaştığımız bir yer vardı ama oraya gittiklerini sanmıyorum."

" Sen kayıplarına şaşırmamış gibisin ?"

" Bekledigim birşeydi. Kazanacaklarını düşünmüyorlardı. Bu yüzden kaçmaları kaçınılmazdı."

" Anlıyorum. Peki neden onlarla savaşa geldin?"

" Çünkü onlar benim ailem... ne olursa olsun. "

" Aptalsın "

" Teşekkür ederim. Bunu senden duymak büyük zevk " Harry cümlesini alay dolu bir gülümseme ile bitirmişti.

Will daha fazla bu duruma katlanamadığı için büyülü zindanlardan hızlıca çıktı. Ve Harry düşünceleri ile baş başa kaldı.

°♧°♧°♧°♧°◇°♧°◇°♧°♧

Selamlar meleklerim. Biliyorum bölüm atmayalı uzun zaman oldu özür dilerim.

Sadece finali nasıl yapacağımı bilemiyordum. Diğer bölümü çok geciktirmeden atmaya çalışacağım.

Sizi seviyorum. Kendinize dikkat edin. Öptümmm 😘🥰❤💜

Lost On You ~drarry~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin