Sabah kalktığımda güneş hafifçe parlıyor yani yeni doğuyordu.
Birden insanlara benzetme gereği duydum güneşi, doğdukları an parlamaya başladıkları ya da hayatın zorluklarını yaşamaya geldikleri ilk andı.
Öğlen vakti güneş en çok parlar ve en çok yakardı tıpkı yaşamının ortalarında olan biri gibi. En acımasız şeyleri yapar, can yakardı ve bunları genelde parlamak, birilerinin gözüne girmek için gerçekleştirirdi.
Akşam, güneş batmak üzeredir bu da yaşlanmış bir insan gibidir. Biliriz yarın bir gün öleceğimizi ama yine de bir şeyler bırakabilmek için parlamaya çalışırız hep. Sonunda güneş battığında ise gün yüzüne ay çıkar bu da sen ölsen de yerini dolduracak birinin illa olduğunu gösterir.
Düşüncelerimden arkamdan gelen ses ile sıyrılıp gözlerimi mırıldanan ve oturmuş bana ellerini uzatan Soojin'e baktım.
Bir iki adımda beşiğin yanına gidip yüzümdeki tebessümle kucağıma aldım küçük bedeni.
"Günaydın güzellik. Aç mısın bakalım?" gülerek karşılık vermişti bana ben de ona gülümsedim.
"Anladım acıkmışsın sen, o zaman hadi yemek hazırlayalım ne dersin? Harika!"
Odadan çıkmadan önce Jisung'un hafif açılan üstünü örttüm ve Soojin ile gülüşe gülüşe aşağı indik. Dün katı yiyeceklere geçebiliriz diyen doktor aklıma geldiğinde mama yapmaktan vazgeçip internetten yiyebileceği bir şeyler araştırıp yapmaya başladım.
Kısa sürede hazır olan yemeği Soojin'e güzelce yedirmeyi bitirdiğim anda Jisung'un uykulu sesini duydum.
"Günaydın."
"Günaydın elini yüzünü yıka ben de bir şeyler ayarlayayım." Kafasını sallayıp yukarı gittiğinde mama sandalyendeki Soojin bana bakıp gülüyor arada da mırıldanıyordu.
Jisung, geldiğinde neredeyse hazır olan kahvaltı sofrasını hazırlamaya yardım etmeye başlamıştı. Bir ara çarpıyor gibi olsak da son anda toparlayınca onu masaya oturtup son bir kaç şeyi masaya koyup karşısına oturdum.
Arada Soojin'in gülüşü arada bizim sohbet etmemizle hızlıca biten kahvaltıyı topladıktan sonra mutfağı daha rahat toplayabileyim diye salona yolladığım şu anda yerde oyun oynayan ikilinin yanına ilerledim ve Jisung'un yanına oturdum.
"Ne oynuyorsunuz bakalım?"
"Vınn, vınn" gülümseyerek beni yanıtlayan küçüğe çevirdim bakışlarımı ve dizlerimin üstünde yanağına öpücük kondurdum. Yanımdaki Jisung elime bir araba verdi ve beraber oynamaya başladık.
"Bak Soojin şimdi Minho babanı sollayacağım! Vom vooom düt düt" ağzımdan bir hah sesi çıkarıp Soojin'e döndüm.
"Jisung babana nasıl toz yutturduğumu güzelce izle kızım." Jisungla kısa bir süre birbirimize bakıp üçten geriye saymaya başladık.
"1"
"2"
"3!" aynı anda başlayıp dizlerimizin üstünde halının diğer ucuna ilerdik. Jisung öndeyken dengesini kaybetmesi ve benim onu tutmaya çalışmamla burun buruna gelmemiz bir oldu.
Birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Bir ara gözlerinin dudaklarıma kaydığını fark etmemle benim de gözlerim istemsizce onun yumuşak gözüken dudaklarına kaydı.
Gözlerimiz birbirimizin dudaklarındayken ikimiz de, en azından ben, git gide yaklaştığımızın farkındaydık. Ne o ne ben uzaklaşmak için bir hamlede bulunuyorduk.
Dudaklarımızın arasında milimler kalmıştı en son, birimiz konuşsa ya da ağzından nefes almak için dudaklarını açsa dudaklarımız birbirine değecek kadar bir mesadeydik yani.
Gözlerim Jisung'un dudaklarından yukarı çıkıp yüzünde dolandı. Kirpikleri titriyor ve yanakları hafifçe kızarmıştı.
Tekrar dudaklarına düşen bakışlarım, arkadan gelen yunus bağırışıyla, Jeongin'in Hyunjin Soojin'in gözlerini kapa demesi ve birbirimizden aceleylen ayrılırken Jisung'un üstüme düşmesi bir oldu.
opusturse miydim diye dusunuorum
bastaki bozuk edebiyatimda yazdigim kismi beyninizden yok edebilirsiniz pluto ve sacma dusunceleri
neyseee bugun yixing ve chanbaek nng videosu geldi cok mutluyum
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
notcuk: iki saattir bolumu yukleyemedigim icin fotolu halini tekrar attim
