2. bölüm

9 6 0
                                    

Okula gelir gelmez ilk yaptığım her zamanki gibi onun hep oturduğu yere bakmak oldu.

Tabiki o da her zamanki gibi yoktu. Çünkü sabah daha erkendi. Boş yerlerden birini bulup oraya oturdum ve kitabımı kalemimi çıkarıp ders çalışmaya başladım.

Onu bu kadar az görmek beni fazlasıyla üzse de yapacak başka bir şeyim yok. En azından mesajlaşabiliyorum. Tabi o beni bilmese de.

Ona yazmaya bir sene önce karar vermiştim. İlk cevap vereceğini bile düşünmedim hatta, niye versin ki ona yazan binlerce kız vardır ve beni de başından savmak için bakmayabilirdi bile.

Ama sanırım hayatım boyunca tüm şansımı orda kullanmış olacağım ki nasıl olduysa cevap verdi ve bir şekilde konuşmamız devam etti. Sonra arkadaş olmaya başladık. Birbirimizin bilmesini istediği her şeyi bilir olduk. Bir sene boyunca kendimi ondan saklamak için bin takla attım ve o da öğrenmesini istemediğim için bu kararıma saygı duydu.

Kaç defa geceden kalma haliyle konuştum, kaç kez bir kızın ona nasıl yaklaştığını onun da arkadaş ortasındayken rahatlığı için katlandığında bile şahit oldum. Tüm bunlar olurken ben onun ağzından bunları dinlerken kaç kere yıkıldım hatırlamıyorum. Kaç defa gece ağlamaktan gözlerim ağırdığı için uyuyamadım, saymayı bırakalı çok oldu.

Evet ilk yazan bendim, evet her şeyini bilmek isteyen ve bu yüzden ağzından laf alan da benim. Onun bana karşı duygusu olmadığı için bunu rahatça anlatması da benim suçum ama üzülüyordum işte. Onu ne kadar takmamaya çalışırsam o kadar çekiliyordum sanki ona.

Kafamı kaldırıp öylesine etrafa baktığımda onu görünce hızla atan kalbim sanki bu anı bekliyormuş gibiydi. Elim titriyordu. Elimin neden titrediğini hala daha anlamış olamasam da bunu çözmeye çalışmayı da bırakalı uzun zaman olmuştu.

Telefonu elime aldım ve adının üzerine tıkladım.

Siz: neden beni görmüyorsun ki.
(İletilmedi)

Siz: keşke farkında olsan. (İletilmedi)

Siz: hiç mi merak etmiyorsun kim diye. (İletilmedi)

Siz: neden bu kadar umursamazsın (iletilmedi)

Siz: sen bilmiyorsun ama ben her hareketini ezberleyecek kadar çok baktım sana. (İletilmedi)

Derin bir nefes aldım. Hava buz gibi olduğu için zaten donuyordum ama onu görünce daha da kötü olduğum için kendimi toplamam gerekiyordu.

Tekrar telefonu elime aldım

Siz: gelmişsin okula.

Siz: sahiden nerdesin 1 haftadır?

Mesajlarım tek tik olunca kafamı kaldırıp onu aradım ama bir türlü bulamayınca içeri girdiğini anladım.

O içeri girdiğine göre benim de burda olmamın bir anlamı yoktu hiçbir zaman bir sayısal öğrencisi olmamamın yanında bir sayısal öğrencisiyim. Sırf o bu bölümde diye. Tabi ki asla bu yüzden derslerimi asmadım ama yine de fazlasıyla zor bir alanda olduğum için de büyük pişmanlık yaşamıyor değilim.

Okulun içine girdiğim anda yüzüme vuran sıcak hava beni titretti. Dışarısının bu kadar soğuk olduğunu fark etmemiştim.

Gözümün artık alışmışlıktan olsa gerek takıldığı ilk şey onun bedeni oldu. Nasıl oluyordu bilmiyorum ama bir şekilde o yakınlardayken bunu fark edebiliyordum. Beynim ister istemez onun olduğu bölüme odaklanıyordu. Bu iyi mi değil mi bilmiyorum.

Bana baktığı kısa bir anın ardından arkasını dönüp sınıfa girdi. Ben de onun arkasından.

Yerime oturup dışardayken yarım bıraktığım çalışmamı devam ettirdim.

Amacım en başında buydu eğer telefonuma bildirim gelmeseydi.

Huzur: bunu bilmek isteyeceğini sanmıyorum.

Kaşlarımı çattım. Neden ki?

Siz: özel mi?

Huzur: evet.

Siz: ama sen yine de anlatırdın bana.

Huzur: hayır. Sadece senin kaldırabileceklerini.

Telefonu kapatıp onun olduğu yöne baktım ama o telefonuna baktığı için beni göremiyordu.

Harika. Bir insan bu kadar basit bir cümleden bile ağlayacak bir nokta bulur mu?

Neden anlatmıyor ki. Neden onun hayatında bu kadar önemsiz bir ayrıntıyım ben. Neden onun hayatında bir yere sahip değilim.

Her şeyini bildiğimi sanırdım. O bile küçücük bir şey onun için.

Ne diye kendimi paralıyorum ben. Ne diye üzüyorum kendimi bu kadar. Neden tüm bu çektiklerim.

Onun hayatında olsam ne olmasam ne? Hiç bir şey ifade etmiyorum. Bıktım artık üzülmekten, yıpranmaktan. Eğer bir anlamı yoksa ve hiç bir şey olmayacağı da belliyken benim de yapacak bir şeyim yok.

Herkesin vardır bir lise aşkı öyle değil mi?.. benim ki de öyle kalır belki. Belki burdan gittikten sonra onu bir daha göremediğim için unuturum.

O beni yalnızca kafasını dağıttığı biri olarak görüyor. Hayatında bir anlamım yok herhangi bir yerim hiç olmamıştı zaten.

Huzur: derse mı girdin. Neden cevap vermedin?

Bildirim panelinden okuduğum mesajı yana kaydırarak kaldırdım gözümün önünden. Ona cevap vermek istemiyorum.

Acı çekmek artık benim için olağan bir şey hâline gelmiş olabilir ama bu ağır geliyor işte.

Okul çıkışı o kadar hızlı çıkmıştım ki sınıftan beni önce çıkarken gören herkes küçük çaplı bir şok yaşamıştı ama umurumda değildi.

Ne tesadüf ben de birilerinin.

Yatağıma uzandığımdan beri tek yaptığım şey ordan oraya dönmek oldu.

Aklımda dönüp duran o kelimeler bir türlü uyumama izin vermiyor ki.

Saatin kaç olduğuna baktığımda çoktan 03.45 olduğunu görünce oflayarak kafamı yastığa gömdüm ve bu kez sırt üstü uyumaya çalıştım. Aklımdan herşeyi atıp sadece uyumak için çabaladım.

Bir süre sonra çabam başarılı olup gözlerim ağırlaşmaya başladı.

Huzur: aslında sana anlatmak istiyorum
(03.50)

Huzur: yani bir haftadır nerde olduğumu. Senin için bir şey değiştirmiyor ne de olsa
(03.51)

Huzur: çok bunaldığım için bir hafta boyunca tek yaptığım orda burda dolaşmak oldu. En sonunda da bir barda kızın biri yanıma geldi. Sonrasını bilmesen de olur.
(03.51)

Huzur: sana böyle şeyleri anlatınca utanıp bana cevap vermiyorsun çünkü. (03.52)

karanlık GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin