İkisinin adını duymamla birlikte bedenimi büyük bir gerginlik kaplasa da umursamamaya çalıştım. Ellerimi eşofmanımın üzerine silip avuç içlerimdeki nemi yok etmeye çalışırken sınıfın kapısından çıkan ikiliyle birlikte duruşumu dikleştirip derin bir nefes aldım.
Önden çıkan Bahadır beni gördüğünde kaşlarını çattı. "Lara?" Neden kapının önünde durduğumu sorguluyor olmalıydı. Omuz silktim. "Kütüphane için görevlendirdi hoca." Dediklerimden sonra anlamış gibi başını salladı ve gülümsedi. Bu durum hoşuna gitmiş gibiydi.
"Sonunda konuşabileceğimiz bir ortam, buna sevindim."
Gözlerimi kırpıştırdım ve somurttum. "Seninle uğraşmayacak kadar kafam dolu Bahadır, işine bak."
Birbirimize kararlı bir şekilde bakarken sınıftan çıkan bir diğer isimle birlikte odağımı Bahadır'dan çektim. Alpaslan'ın önündeki bakışları bana döndüğünde önce bana ardından Bahadır'a sonrasında ise tekrardan bana baktı. Tek kaşını kaldırıp "Sen gitmiyor muydun en son?" diye konuştu ağzının kenarından. Alt dudağımı dişledim gergince. "Hoca görevlendirdi kütüphane için."
Duyduğu şeyle birlikte sinirle sırıttı kendi kendine. "Aman ne hoş!"
Üçümüz boş koridorda dururken bıkkınlıkla bir adım geriledim. "Hadi yürüyün önden. Ben kütüphanenin yerini bilmiyorum."
Onlara gayet haklı bir sebep sunmamın ardından yürümeye başladılar. Ben de onlara eşlik etmeye başladığımda aramızdaki gerilimin voltajı bir hayli yüksekti. İkisi zaten yeterince birbirlerine düşman değillermiş gibi bir de benim şu an ortamda olmam daha da berbat olsa gerekti.
Zemin kattaki kütüphaneye geldiğimizde sırayla içeri girdik ve bir masanın üzerine konulmuş üç büyük kolinin yanına gittik. Çantamı sandalyelerden birine bıraktıktan sonra yüzüme gelen bir tutam saçı kulak ardı ettim ve kolilere bakmaya başladım.
Burada yalnızdık. Kitap okuyan ya da ders çalışan birileri yoktu. Görevli öğrenci de yoktu. Ne güzel.
Alpaslan kendini gelişigüzel bir şekilde masanın etrafındaki sandalyelerden birine attığında ona bulaşmamaya çalıştım. Çünkü onunla her iletişim kurduğumda kendime gıcık oluyordum ve bu çok can sıkıcıydı.
Konu o olduğunda kendime onlarca söz veriyor ve bir şekilde o sözlerin hepsini bozuyordum. Sanki verdiğim her sözde oldukça kararlı değilmişim gibi...
"Hayırdır oturmaya mı geldin?" Bahadır ona sataştığında kendimi onlardan soyutladım ve bir tane kolinin karşısına geçip üzerine yapıştırılmış olan kağıdı yırtmamaya özen gösterip çıkardım. Elime aldığım kağıtta kolideki kitapların kategorileri ve numaraları yazıyordu. Bu kodlara ve bilgilere göre kütüphaneye yerleştirileceği ortadaydı. Kağıdı kolinin yanına koydum ve ufak bir uğraşın ardından kolinin ağzını açmayı başarabildim. Bu sırada yanımdaki ikili birbirleriyle uğraşmaya devam ediyordu.
"Oturmaya geldim, ne yapacaksın?" Alpaslan'ın sakin sesine karşılık Bahadır burnundan soludu. Ardından bakışları bana kaydığında homurdandı. "Dua et şu an önceliğim başka."
Açık açık şu an benimle ilgilendiğini belirtiyordu ve bu hiç hoş değildi. Başımı koliden kaldırıp Alpaslan'a baktığımda Bahadır'a kötü kötü baktığını gördüm. Yutkundum ve Bahadır'a döndüm.
"Benimle saçma sapan konuları konuşmak gibi bir niyetin varsa o niyeti kendine saklasan iyi edersin Bahadır. Çünkü seninle konuşacak bir şeyim yok."
Bahadır bana Alpaslan'a olduğundan daha yumuşak bir şekilde baktı ve kafasını iki yana salladı. "Konuşmadan bir şeyleri halledemeyiz Lara. Şu keçi inadını bırak artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
11 SERİSİ: ATEŞ (+18)
RomanceBize iyice yaklaştığında bir şeyler demek için dudaklarımı aralamıştım ki beklenmedik bir şey oldu. Gözlerini benden çekip yanımdan geçti gitti. Evet, sanki beni hiç görmemiş gibi yoluna devam etti. Sanki göz göze gelmemişiz, sanki... Sanki saçma...