"Nereye kayboldun sen?"
Merve'nin meraklı sesi eşliğinde okulun bahçesine çıktığımda kollarımı göğsümde birleştirdim. Temiz havayı içime çekerken adımlarımı yavaşlattım ve ona baktım.
"Kütüphanedeydim Merve. Hoca görevlendirmişti." Bana baygınca baktı. "Orasını anladık zaten canısı. Ben Bahadır ve Alpaslan ile olanları merak ediyorum." Gözlerimi devirdim. "Ne olacak Allah aşkına Merve? İkisi sataştılar, sonra ben de bir ara aralarında kaynadım. En son Alpaslan ile bir tur daha birbirimize girdik falan. Öyle işte. Sonuç olarak ikimiz de kendimize verdiğimiz sözleri tutmayacak gibiyiz."
Gözlerini belertti ve kollarımdan tutup beni durdurdu. "Bu ne demek oluyor yani?" Omuzlarım kendiliğinden düştü yorgunca. Düşünürcesine dudaklarımı büzdüm. Neyin ne demek olduğunu düşünmek bile yoruyordu artık.
"Birbirimizden uzak kalmak çok zor Merve. Hakim olmak çok zor. Kafam karışık. Bilmiyorum. Daha buradaki hiçbir şeyi düzene bile oturtamamışken bir de Alpaslan ile bu karmaşıklığı yaşamak çok zor. Ondan ölesiye nefret ediyorum bana bu hisleri yaşattığı için. Ama kendimi onunla aynı ortama girince bir şekilde gülümserken buluyorum. Bu fazla içler acısı."
Bana beni anlıyormuş gibi baktı ve omzumu sıvazladı. "Buna aşk diyorlar canım." Kafamı iki yana salladım. "Aşk falan fazla bana göre değil ya. Bana gelmez öyle şeyler, boşversene."
Merve tam yine bir şeyler söyleyecekti ki gözleri arkamda bir noktada takılı kaldı. Kaşlarımı çatıp omzumun üzerinden geriye baktığımda karşılaştığım kişiyle birlikte gözlerimi kıstım.
Bade halanın burada ne işi vardı?
Bize doğru yürüyordu. Her zamanki o ışıltılı aurasıyla birlikte. Peh.
"Bade hala?" Yanımıza geldiğinde ona hitaben mırıldandığımda bana çoğu zaman olduğundan daha anlayışlı bir şekilde baktı ve okulun çıkış kapısını gösterdi. "Seninle biraz konuşmak istiyordum. Vaktin varsa yakın bir yerde kahve içelim mi?"
Bu yabancısı olduğum anlayışlı tavır karşısında yutkundum ve derin bir nefes aldım. "Okul saati içerisinde buraya bunun için gelmen biraz saçma olmuş doğrusu." Dudağını büktü ve kolumda asılı duran çantaya baktı. "Çok da okulda duracakmış gibi gözükmüyorsun doğrusu. Çıkmadan önce yakalayabilmem güzel olmuş."
İç çektiğim sırada Merve araya girdi. "Merhaba Bade teyze, nasılsınız?" Halam ona baktı ve gülümsedi. "İyiyim canım. Lara ile tekrardan yakın olmanıza sevindim. Eskisi gibi."
Merve ona gülümsemeyle karşılık verirken okul binasından çıkan Alpaslan'ı gördüğümde onu kısaca süzdüm. Teneffüs olduğu için dışarı çıkmıştı. Etrafta gezinen bakışları bizim olduğumuz yeri bulduğunda gözlerimi kırpıştırdım ve halam döndüm.
"Gidelim o zaman. Zaten çıkacaktım." Halam bana onaylar şekilde baktıktan sonra yürümeye başlayınca Merve'ye döndüm. "Ben gidiyorum. Sonra konuşuruz canım. Kütüphanedeki işler de kaldı artık yapacak bir şey yok."
Merve bana önemsiz bir şeyden bahsediyormuşum gibi baktı ve omuz silkti. "Orasını kafana takma. Ben hallederim. Kuzey ile aynı ortamda kalmaya katlanamıyorum, biraz uzak kalmış olurum."
Kaşlarımı çattım. "Kuzey geldi mi?" Başını aşağı yukarı salladı. "Senden on dakika sonra falan geldi. Suratını gören yumurta kırk gün yumurtlamaz valla. Çok soğuktu."
Derin bir nefes aldım ve ona birkaç telkin edici söz söyledikten sonra halam çok uzaklaşmadan yanına yetiştim. İkimiz yan yana okuldan çıkarken bana yandan bir bakış attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
11 SERİSİ: ATEŞ (+18)
Roman d'amourBize iyice yaklaştığında bir şeyler demek için dudaklarımı aralamıştım ki beklenmedik bir şey oldu. Gözlerini benden çekip yanımdan geçti gitti. Evet, sanki beni hiç görmemiş gibi yoluna devam etti. Sanki göz göze gelmemişiz, sanki... Sanki saçma...