C.k.3

141 17 18
                                    

Ne istiyorsunuz?" Titremeye başlayan sesim, korkumu gözler önüne seriyordu. Her gün silahlı adam, görmüyordum sonuçta ve bu korku gayet olağandı.

" Sana haber vereceğiz. O zamana kadar susmalısın! " dedi. Susmak mı? Bu çok zor bir istek değil miydi? Bu adamlardan kurtulmayı başarırsam ilk işim karakola gidip eşkal vermek olacak.
Yolumuza set kuran arabaya bakıp, birilerini eliyle çağırdı. Arabanın arka kapısı usulca açıldı ve siyah bilindik markalardan birini amblemi olan spor ayakkabılar göründü. Zayıf ince belli bir kız çıktı, yüz hatlarına bakılırsa benim yaşlarımdaydı. Siyah saçlarının aralarına, mavi gözleriyle uyumlu mavi balyaj attırmıştı. Göbeğini ortaya seren kısa bir tişört ve siyah yırtık pantolonu, bana bir insanın neden böyle bir tarzda giyinmek istediğini sorgulatmıştı. Onun gizemli çehresini gördüğümde, tek soru belirdi aklımda. Bu kız kim?

Kız, usulca yanımıza geldi. "Bu gördüğün kız, sana arkadaşlık yapacak. Olur da polise yada herhangi birine, bir şey anlatırsın. Sana Sinan'a ne yapabileceğimizi hatırlatacak." Dedi aşağılayıcı derecede sinsice güldükten sonra; "Sana güvenmediğim için değil. Senin gibi zeki bir kız, böyle bir hata yapmayacağını bilir."
Korkuyordum. Kendimi oracıkta Salı vermek, güçsüz dizlerime uymamak için zorlanıyordu aciz bedenim. "Bizden ne istiyorsunuz? "Diye, çaresizce sordum.
"Zamanı gelince öğreneceksin." Dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Sonra; " Neden? Kadınlar hep yanlış adamları sever." Kendi kendine söylediği bu sözler, kulağıma çarparak beynime kadar ulaşmıştı.
Ne demek istedi ki, bu adam? Yanlış olan Sinan mıydı? Adamlar araçlarına binip giderken ben sadece baktım. Nereye? Diye sorsam, sorum havada kalacaktı, cevap almayacaktım. Ve ben mecburi susmuştum. Konuşulacak, sorulacak o kadar şey vardı ki, susmak en son seçenekti belki de.

"Haydi, gitmiyor muyuz?" Diye sabırsızca sordu, bana bıraktıkları gözetmen kız.

Derin bir iç çektim, birde bu vardı. Zaten eve geç kalmıştım, aileme ne diyecektim? Bu kızı nasıl tanıtacaktım? Yalan söylemekten hiç hoşlanmazdım ama bu durum da yalan söylemek, zorundaydım.
Bana bakan kıza döndüm. " Seni aileme kim olarak tanıtacağım?" Sorduğum soru komik olmaktan oldukça uzak olmasına rağmen o arsızca güldü. " Önce tanışalım ben Hilal Kaplan, 18 yaşındayım, buraya İzmir'den geldim. Okulunuzda bir hafta misafir öğrenci olarak kalacağım. Kalacak yerim olmadığı için, sen beni evine davet ettin."

" İyilik meleği miyim ben? Okulda o kadar öğrenci varken, ben mi atıldım sen eve götürmek için? Annem buna hayatta inanmaz."

"Parlak bir fikrin varsa onu söyle. " dedi. Tek kaşımı yukarı kaldırdım, birkaç dakika düşündüm ama beynimde hiçbir düşünce belirmedi. El mecbur onun önerisini, söyleyecektim.

Öyle bir durumun içine düştüm ki, neden ve nasıllara, cevap bulamamak beni çaresizliğe sevk ediyordu. Sinan, kaçırılmıştı neden bilmiyorum ve olayın neresinde olduğumu çözemiyordum. Bu hikayede yanlışların sayısı o kadar çoktu ki, varsa bile doğruyu götürmüş olmasından korkuyordum. Ya ben bu yanlışlara, yeni yanlış ekleyecektim, yada öyle bir doğru bulacaktım ki, bütün yanlışları yerle yeksan edecektim.

Sinan'ın, motoru ile sitenin kapısına geldik. Sitenin Güvenlikçisi, İhsan abi, bizi fark etmiş olacak ki kapıyı açtı. Dört ayrı daireden oluşan sitenin beton avlusuna girince, gözlerim kapıcımız Hüseyin abiyi aradı. Henüz bir kaç adım atmıştım ki, Elinde mavi çöp poşetlerini taşırken gördüm onu. Senelerin emektarıydı Hüseyin abi. Evli iki çocuk babası olan kavruk tenli esmer adam, göstermiş olduğu çalışkanlık sayesinde takdir görüyordu. Boy ölçüleri ortalamanın biraz üstüde olduğundan, bu yüzden hafif kamburu çıkmıştı.

"Hüseyin abi, senden bir şey isteye bilir miyim?" dedim.

"Tabii, kardeşim... Çöpü döküp geleceğim hemen. " dedikten sonra, gitti. Çöp konteyner sitenin karşısında duruyordu ve gidip gelişi on dakikayı bulurdu. Bu zamanı merdivenin soğuk mermerine oturarak tükettim.
"Hüseyin, abi bu motor bir arkadaşımın, bana emanet etti. O, gelene kadar bodrum da kalabilir mi?" dedim mahcup bir ses tonuyla. Bir yandan da kabul etmesi için, içimde dua etmeye başlamıştım.
Hüseyin, abi soruma başıyla onay verdi ve onun yardımıyla motoru, bodruma koyduk. Bu aramızda bir sır olarak kalması gerektirdiğini söylemeyi de ihmal etmemiştim.
Her insan yüreğinde mutlaka bir hayale yer verirdi. Kiminin maneviydi, kiminin maddi. Hayalin yerini gerçekler alması için, deli gibi savaşır beşer durmadan. Bazen ulaşmak istediğine ulaşırdı, bazende hayallerini gerçekleştirdim dediğin an, hayat yeni bir engel çıkarırdı karşısına. İki seçenek vardı: ya sil baştan savaşırsın, yada vazgeçersin.
Sinan'la tanıştığımızdan beri, motor alma hayalimizi anlatırdık birbirimize ve hayaller gerçekleştiği an çok büyük bir engel çıktı önümüze. O adamlar kimdi? Bu düşünceler gözlerimin, dolmasına sebep oldu. Burnumu çektim hüzünle, derin bir nefes aldım. "Sinan dönecek ve motoruna kavuşacak" dedim, umutsuzluğuma rağmen, umut dolu sözler çıkmıştı ağzımdan.
Hilal bana anlamsız ve acıyarak bakıyordu. Bu ona karşı daha çok hırslanmaya neden oluyordu. Tanımadığım bir kız beni iliklerime kadar çıldırtıyor, öfkemle savaşmama sebep oluyordu. "Haydi yürü! " dedim. Tıpkı onun gibi yapmacık bir gülüş sergilemek istedim ama yapamadım. Kolunu tutup asansöre doğru yürüdük. 5 numaralı tuşa bastığımda artık yukarı çıkmaya hazırdım. "Annem beni öldürecek kesin." Diye içimden geçirmeden edemedim. Annem, sığ düşünceli bir kadındı kuralları vardı kesinlikle gevşetilmesine izin vermezdi.
Sırt çantamın ön gözüne koyduğum anahtarı arıyordum. Endişenin esir aldığı bedenim ve titreyen ellerim sayesinde, bu oldukça zorlaşıyordu. Derin derin nefesler alıp verdim. Tıpkı doğuma hazırlanan gebe bir anne adayı gibi. Nihayet bulduğum anahtarı elime aldım, gerçi çantadaki neredeyse her şeyin yerle buluşmasına neden olmuştu arayışım. Kapıyı açıp içeri doğru adım atmıştım ki, annemin öfkeli bakışlarıyla karşılaştım. İki elini göğsünde birbirine dolamış, bana her an öfkesini kusacakmış gibi bakıyordu. İşte bu korkutucu bakışlar, çıkacak yangının kokusunu yüzüme üflüyordu. İşaret parmağını kolunda ki, saate götürerek söze başladı.

Saklı İhanet (Kitap Oldu.) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin