İmkansız Bir Aşk Denir, Şekersiz
❛
Bir kalp her iç çekişte, bir damla kan akıtırmış. Ben, onun yüzünden ama onun bile haberi yokken milyonlarca kez iç çekmiştim, kalbimde kan kalmamış olmalıydı. Onun yaptığı veya yapmadığı her şey beni iç çekmeye itiyordu, onun gözlerine baktığımda ise o zaman nefes dahi alamıyordum. Bir rüzgar esiyor ama bir tek bana çarpıyordu, tüm düşüncelerimi etrafa savuruyor, iç organlarımın yerini değiştiriyordu.
Bunlar sadece içimde yaşadığım ve bir tek benim bildiğim şeylerdi, dışarıdan ise işler çok farklı görünüyordu.
Dışarıdan bakan bir gözden bahsetmiyorum ben, bazen o kadar iyi oynuyorum ki ben bile onu sevmediğimi sanıyorum. Ama hayır, öyle değildi. Ben sadece konu o olduğunda, çok iyi bir oyuncuya dönüşüyorum. Normalde ufacık bir yalan söylemeyi bile beceremeyen, hemen kızaran ben, konu o olduğunda müthiş bir sahne performansı sergiliyordum.
Onun yüzünden kaç kez kaburga kemiklerimin ezildiğini bir ben bilirdim.
Yüzlerce film izlemiş, kitap okumuştum ama hislerimi tarif edecek bir kelimeyi bulamamıştım hiçbir zaman, o zaman anladım; Her insanın kelimeleri kendine özeldir. O, benim kendime özel kelimemdi, kimseyle paylaşmadığım, paylaşamadığım.
Aslında çok normal ve olağan bir hayatım vardı; Beni çok seven, tek çocukları olduğum için fazlasıyla üzerime düşen bir ailem vardı. Çocukluğumdan beri kendimi asla eksik hissetmemiş, ne zaman ihtiyacım olsa anne ve babamı yanı başımda bulmuştum. Üç kişilik çekirdek bir aileydik yani evin içinde öyleydik ama aslında daha büyük bir aileydik. Ben bir aile apartmanında yaşıyordum, dört katlı sıcak bir apartmandı bu.
Giriş katında babaannem ve anneannem birlikte yaşıyorlardı, evet ikisi birlikte. Anneannem ve babaannem çocukluk arkadaşlarıydı, birlikte büyümüşlerdi. İki dedemi de bir yıl arayla kaybetmiştik, o zamana kadar anneannem ve dedem hemen yan apartmanımızda oturuyorlardı ancak ikisi de eşlerini kaybettiklerinde birlikte yaşamayı tercih etmişlerdi. Onların üst katında halam, eniştem ve kuzenim Senem abla vardı, Senem abla benden dört yaş büyüktü ve üniversitede son senesini okuyordu. Apartmanın üçüncü katında teyzem vardı, amcam işi sebebiyle İzmir'e taşınınca teyzem taşınmıştı oraya. Teyzem ve Eymen, ikisi birlikte yaşıyorlardı, eniştem askerdi ama hain bir saldırıda şehit olmuştu. O zamandan beri Eymen ile birbirlerine tutunarak hayatlarına devam ediyorlardı.
Ve apartmanın dördüncü katında biz vardık, annemin özellikle bu katta kalmak istediğini biliyordum ve bunun sebebinin geniş teras olduğunu da. Annem ailenin en küçüğüydü, hem babamın hem de kendi ailesinin. Hep birlikte büyüdükleri için kardeş gibiydiler -babam ve annem hariç, onlar hiçbir zaman kardeş gibi olmamışlardı- o yüzden annemin nazı hepsine geçiyordu.
Böyle sıcak, birbirine bağlı ve güzel bir ailede yaşıyordum, bütün kuzenlerimle birlikte dolu dolu bir çocukluk yaşamıştım ama sanki onu gördüğüm anda hayatımda hep bir eksik varmış ve bu eksik oymuş gibi hissetmiştim. Onu görmüş ve korkmuştum, ezilen kaburga kemiklerim beni çok korkutmuştu.
Geniş ve rahat yatağımdan kalkıp odamın bir duvarını kaplayan perdeleri açtım, geniş teras ve manzarası gözlerimin önüne serildi. İki sene öncesine kadar bu oda annemlerin odasıydı ama sonrasında annem hep planladığı gibi bu odaya benim geçmemi istedi, terası bana verdi. Teras kapısının önünde duran koyu mavi berjerin üzerindeki hırkamı alıp giydim ve kapıyı sürerek açtım, terasa attığım ilk adımda artık havanın ısındığını ve üzerimdeki hırkaya ihtiyacım olmadığını fark ettim. Hırkayı üzerimden çıkarıp berjerin üzerine bırakırken göz ucuyla odama baktım, bu odayı babam ile dizayn etmiştik, her ne kadar dekorasyon işi annemden sorulsa da babam benim neyi seveceğimi daha iyi biliyordu. Eğer odayı annem ile hazırlasak odayı beğenecektim ama içime sinmeyen bir şey olacaktı ve ben onun ne olduğunu asla bilemeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Begonya
Teen FictionAyaklarımın altında ezilen ıslak çimler, kalbimin nasıl ezildiğini temsil ediyordu. Adımların yavaş ve temkinliydi, sanki bir sonraki adımımda bir kuyuya düşebilecek kadar dikkatli davranıyordum. Başım yerde, gözlerim attığım adımların üzerindeydi...