Four

260 28 101
                                    

Jungkook, eve gittiğinde hafif bir şeyler atıştırmış ve derslerin konularına şöyle bir çalışmıştı.

O sırada telefonuna Jimin'in yattığı hastaneden bir mail gelmişti.

Hastanemizde vermek istediğiniz, gönüllü, mini konserinizi seve seve kabul ediyor, teşekkürlerimizi sunuyoruz.

-****** Hastanesi

Duyduğu şey ile ellerini minik bir çocuk gibi birbirine çırparak sevinmişti.

2 hafta önce izin istemişti hastaneden mini konseri için. Hastaneye o kadar çok gelmeye başlamıştı ki, oradaki çoğu hastayla tanışmış, yakın olmuştu.

Hastanenin bu boğucu, mutsuz havası ise canını sıkıyordu ve kendi bile birkaç saatte böylesine bunalıyorken  hastaları hayal bile edemiyordu. O yüzden hastanenin yönetimi ile görüşüp böyle minik bir etkinlik yapma fikri sunmuştu. Ve nihayet geri dönüt de almıştı.

Bilgisayarını ve kitaplarını kapatıp, yerlerine kaldırmış, daha sonra saatin geç olduğunu da görerek yatağına girmişti.

Diğer yanda ise Yoongi, kış aylarının da gelmesiyle soğuk olan odasında öylece oturuyordu. Öğlen bir ara Jin yanına gelmiş daha sonra üniversite de dersleri olduğu için gitmek zorunda kalmıştı.

Hoseok ise şehir dışındaydı. Ve gün boyunca tek konuşabileceği kişi doktoru Namjoon olmuştu.

Hastalığının tedavileri hâlâ devam etse de, pek bir işe yaramayacağını kendisi de biliyordu. Tek umudu acılarının bir an önce dinmesiydi.

Bir yılı geçmek üzereydi, hastalığının tespitinin üzerinden. Beyin tümörü.

Dayanılmaz baş ağrıları, kusmaları ve ara ara bayılmaları sabır edilemeyecek hale gelince hastaneye gitmiş ve bir kaç tetkik sonucu, Namjoon ona bu tespiti koymuştu.

Aslında ameliyat olup kurtulabilirdi ama o da tehlikeliydi. Bu yüzden, Namjoon onu ilaç tedavilerine başlatmıştı ama onların da pek yardımı olmuyordu, tek yaptıkları hastalığı yavaşlatmaktı. Yoongi bir, iki yıl daha fazla yaşasın diye yavaşlatmaktı.

Annesi ve babasını kaybedeli çok oluyordu zaten, o yüzden hastalığını bilen sadece Hoseok ve Jin vardı.

Üniversitesi yarım kalmış, eğlenceli günleri ise çoktan bitmişti. Namjoon'un dediğine göre aşırı sigara ve alkol tüketimi en büyük nedenleriydi bu lanet hastalığa bulaşmasında.

Derin bir nefes alıp daha fazla düşünmeyi istememiş ve yanındaki kitaba atmıştı elini. Son sayfalarına gelmişti bununda. Yarın Jinden yenisini istemeliydi.

Bunu aklının bir köşesine not ederken, içeri gelen Namjoon'a döndü gözleri.

"Nasılsın?"

Daha yeni eline aldığı kitabı yatağın kenarına bırakarak doktoruna çevirmişti gözlerini.

"Ağrılarımı soruyorsan, pek yok gibi. Beni soruyorsan, bok gibiyim."

Namjoon, diyecek bir şey bulamazken yatağın ucuna oturmuştu. Ne diyebilirdi ki zaten? Hangi kelime teselli edebilirdi karşısındaki adamı?

"Bugün yanında birini gördüm"

Konuyu değiştirmeye çalışıyordu. Şuan moladaydı, o yüzden hastalık dışında her şeyi konuşabilirdi.  Sırıtarak Yoongiye bakarken vereceği cevabı bekliyordu.

"Ee? Nolmuş?"

Gözündeki gözlükten bunalırken, Yoongiyi sıkıştırmaya devam etmişti Joon.

"Buraya, yani hastaneye geldiğinden beri yanında sadece Jin ve Hosoek var. Diğer hastalarla bile iletişim kurmuyorsun ve doğrusunu söylemek gerekirse yeni biriyle konuştuğunu görmek sevindirdi. Sürekli içine kapanıksın ve seni zorla bahçeye çıkarıyorum. Mutlu olmayı hak ediyorsun Yoongi ama neden kendine bu kadar zorbasın? "

Siyah saçlı olan, sinirden ağlamaya başlarken elini saçına atarak, çok sert olmayacak şekilde geçirmişti.

Ardından kapalı avucunu Namjoon ile kendi arasındaki boşluğa uzatarak açmıştı.

Avucunda binlerce saç telleri vardı.

"Görüyor musun? Bugün konuştuğumu gördüğün o çocuk az daha bu görüntüyü görecekti! Ben mutlu olmayı hak ediyorum diye bencilce, öleceğimi bile bile insanları kendime bağlayamam! Çok mu seviyorum böyle olmayı sanıyorsun? Çevremde sadece konuşabileceğim üç kişi var. Üç."

Elindeki saçları yere atarken, gözlerindeki yaşlar akmaya devam ediyordu. Namjoon da tutamıyordu kendini.

Hastaneye yattığı süre zarfında bu minik adamın dostluğuna bağlanmış, onun acı çekişini en aza indirecek yöntemler bulabilmek için yurt dışında bir dünya doktorla görüşmüştü.

"Sevimli biri. Çok konuşmadık ama yine de oturup sabaha kadar dinleyebilirim sesini. Ama bu kadar. Arkadaş falan olmaz, olamaz. Kendimle beraber başkalarının da canını acıtamam."

Yüzünün ıslaklığını avucunun içiyle silerken, yanına yaklaşan doktoruna bakıyordu. Birden bedenine sarılan kollar ile şaşkına dönse de, yüzünde oluşan tebessüm ile karşılık vermişti sarılışına.

Çok ağlıyorum çok

Namjoon, Gi'ye aşık falan değil bu arada onu belirteyim de. Çocuğum sadece çok seviyor Yoonginin arkadaşlığını ve acı çekmesini istemiyor :(

Ve Yoonginin ölme ihtimali olduğunu öğrendiniz muhtemelen sonu tahmin ediyorsunuzdur :((((

Hikayeyi bazen angst yapmak istemiyorum 😔 ama angst 😔

Five Days |𝐘𝐎𝐎𝐍𝐊𝐎𝐎𝐊|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin