Siyah saçlı oğlan, telefonu hışımla yatağın üstüne atıp, ayaklarını buz gibi zeminle birleştirmiş ve odadan dışarı koşmaya başlamıştı. Çok sohbetleri olmasa da Jiminle hastanede ara ara karşılaşır, ikisi de yalnızsa kısa bir sohbete tutarlardı birbirlerini. Yoongi, onun kendisinden önce gideceğini hiç düşünmemişti.
Namjoon, arkasından seslenip, koştururken, Yoongi uzun boylu oğlana dönüp bakmamıştı bile. Çıplak ayaklarıyla hemşirelerin, hastaların arasından geçiyor ve elinden gelen tüm gücüyle merdivenleri tırmanıyordu.
Koştur koştur çıkarken nereye gittiğini bilmiyordu, sadece öylece koşuyordu, ayakları onu yönlendiriyordu. Sonunda kendisi için oldukça uzun geçen koşturmanın sonu, Jimin'in odasında son bulmuştu.
Çok iyi hatırlıyordu Yoongi, koridorda aniden fenalaşıp kan kusma raddesine geldiğinde, Jimin, oğlanı zorla tutup kendi odasına götürmüş ve akşama kadar orada dinlenmesine izin vermişti. Yoongi, şimdi o kapı kulpunu indirip tekrar içeri girse, içeride göreceği koca boşluğa dayanamayacaktı. Belki inkar edecekti, belki birkaç gün sonra artık bu kadar üzülmeyecekti. Ama şuan canı acıyordu. Ağlamak istiyordu ama kendinde o hakkı görmüyordu.
Eli, kapı kulpunun üstünde öylece beklerken, bazı yerleri soyulmaya başlamış gümüş renkli kulp kendi kendine aşağı indi ve kapı hafif bir gıcırtıyla aralandı. Kendisinden kat kat daha beter görünen, belki bir adım daha atsa yere yapışacak olan mavi saçlı oğlana bakarken, Yoongi gözlerinin dolduğunu hissetti.
Jungkook uyandığında odanın neresi olduğunu çok iyi tanımıştı. Birkaç saniye kafası karışmış, neden burada olduğunu anlamlandıramamıştı. Ama neler olduğunu hatırlamaya da uğraşmıyordu, hatırlamak istemiyordu çünkü hissediyordu. Sol tarafında, kalbinde bir şeylerin kayıp gittiğini hissediyordu. Farkındaydı, sadece kabullenemiyordu.
Ne kadar süre o yatakta öylece tavanı izledi bilmiyordu, nereye gitmesi gerektiğini de bilmiyordu. Şuan ne yapmalı, Taehyung nerede, Jimin nerede.. üstündeki pikeyi güzelce katlayıp yatağın kenarına koymuş, spor ayakkabılarını ayağına rastgele geçirip kapıya ilerlemişti. Odadan dışarı adım atacağı andan itibaren kabullenecekti tüm gerçekleri, yaşadıkları ve yaşayamadıkları şeyleri.
Dönüp birkez daha incelemek istemedi odayı. Zaten daha sonra gelip Taehyungla burayı toplamaları gerekecekti. Mavi tonlarındaki kapıyı yavaşça kendine doğru çekip açtığında, karşısında varlığını yeni hatırladığı siyah saçlı adam duruyordu.
Nefes nefeseydi, muhtemelen koşturmuştu. Üzerinde birkaç kan damlası olan hastane kıyafetiyle, ayakları çıplak ve soğuktan ya da belki de koşturmaktan kızarmış bir şekilde öylece karşısında duruyordu. Yoonginin gözlerinden akan yaşlara bakmayı inatla reddetmiş, ikisinden de çıt çıkmıyorken kapısı açık odaya geri girmişti Jungkook. Bir yandan da Yoonginin hastane gömleğinin ucundan tutarak oğlanı hafifçe arkasından sürüklüyordu.
Oğlanı, odadaki tekli koltuğa oturtmuş, onunla beraber yere çökmüştü kendisi de. Ayağına daha demin öylece geçirdiği beyaz sporlarını çıkarıp oğlanın buz tutmuş ayaklarına nazikçe giydirdiğinde, Yoonginin ayakları içeride dans ediyordu. Normalde olsa ikisi de buna gülerdi. Normalde olsa yoongi, Jungkook'un karşısına böyle çıkmazdı.
Sıcak ayakkabıları oğlana giydirdikten sonra çöktüğü yerden kalkmış, odanın içindeki minik, kahverengi dolaba ilerlemişti Jungkook. Dolabı açmaya cesareti yoktu ama öylece durup da bir şeylerin kendi kendine gelişmesini bekleyemezdi.
İstemsizce sesli bir nefes verdi ve ara ara titreme tutan elini dolabın çekmecesine yerleştirip kendine doğru çekti. Ne olur ne olmaz diye burada bıraktığı, Taehyungla beraber ortak giydikleri bir terliği alıp ayağına hızlı hızlı geçirirken bir yandan kendisini izleyen yoongiye ne diyeceğini düşünüyordu.
Siyah saçlı, oturduğu yerden kalkıp birkaç adımla Jungkook'a yaklaşırken, yanaklarında kuruyan yaşlarıyla yüzü gerilmişti. Önce buz tutmuş sağ elini nazikçe oğlanın omzuna koyup patpatlamış ve yanaklarındaki yaşlara yenileri eklenirken Jungkook'u kendine çekip sıkı sıkıya sarılmıştı.
"Ağlayabilirsin"
Paramparçauım
Çok uzattığımı fark ediyorum bazı yerlerde ama olsun bu da böyle oluyo iste🥲
Umarım beğenirsiniz, destekleriniz için sonsuz teşekkürler 🫶
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Five Days |𝐘𝐎𝐎𝐍𝐊𝐎𝐎𝐊|
FanfictionLet's forget about tomorrow. YOONKOOK ꙳11 Haziran 2021꙳