Hava soğumuş, yeşil yapraklar önce sararıp solmuş sonra da kısa bir süre geri dönmemek üzere dökülmüşlerdi.
O birkaç gün Taehyung ve Jungkook için oldukça yorucu ve zordu. Cenaze işlemleri, belgeler, odanın toplanması derken uyuyacak 4-5 saatleri oluyordu ve onda da kabuslar görüyorlardı. O sırada Yoongi cenazeye katılmak için bile olsa Namjoondan izin alamamış ve tedavileri daha acı verici olmaya başlamıştı.
Jungkook'u 2 gündür görmüyordu ve odasından dışarı çıktığı tek anlar kemoterapi ve yürüyüşler içindi. Jin de dönem ortası olduğu için derslerinin yoğunluğundan pek uğrayamıyordu ve böylece Yoonginin yanında kalan tek şey kitapları olmuştu.
Yoongi çöküyordu ama kimse farkında değildi. Namjoon kabullenmiyordu, kırk farklı yerden çeşit çeşit tedaviler arıyordu. Jin reddediyordu her şeyi, iyileşecek diyordu. Jungkook'unsa hiçbir şeyden haberi yoktu.
Artık alışkanlık haline gelmişti kahvaltı sonra yürüyüşleri. Ayakları kendiliğinden adımlıyordu aynı koridorları belki onu görürüm ihtimali ile. Üzerine geçirdiği hırkasının ceplerindeki elleriyle hırkayı biraz daha çekiştirmiş ve artık odasına geri dönmek üzere yola koyulmuştu.
"hyung"
Bir film sahnesinde gibi hissetti o an Yoongi. Adımları kendiliğinden, istemsiz durdu ama arkasını hemen dönmedi. İlk önce gerçek mi yoksa beyninin bir oyunu mu olduğunu anlamaya çalıştı daha sonra bunu gözleriyle görmenin daha mantıklı olacağını fark ederek hızla sesin geldiği yöne döndü.
Mavilikleri gitmişti. Saçını, çok da olmasa kısaltmış ve siyaha boyamıştı. Yakışmıştı, hemde çok. Ama Yoongi, içinde bir şeylerin boşluğunu hissetmişti. İyi görünüyordu, tabii çökmüş gözaltlarını ve yüzüne bakılınca hissedilen o yorgunluğu saymazsak.
"Yoongi hyung, nasılsın?"
Yoongi önce kafasına bir tane geçirmeyi ve ona kızmayı düşündü fakat sonra gerçekleri, kayıplarını hatırlayarak kendinde ona kızma hakkını bulamadı. Muhtemelen dışarıdan yeni gelmişti ve yüzünden ellerine kadar soğuktan kızarmıştı.
"Neden geldin?"
Jungkook, soruyu beklemiyormuş gibi birkaç saniye öylece kalakalmış, daha sonra Yoongiye birkaç adım yaklaşarak hafifçe tebessüm etmişti.
"Seni özledimi fark ettim"
Ve Yoonginin bir şey demesine vakit kalmadan birkaç adımda yaklaşıp sıkı sıkıya sarılmıştı uzun olan.
"Özür dilerim birkaç gündür görüşemiyoruz ama isteyerek yaptığımdan değildi"
Yoongi, dengesini bozan bu çocuktan nefret ediyordu. Güçsüz kolları, Jungkook'un beline dolanırken günler sonra ilk defa rahat bir nefes aldığını fark etti.
"Sorun değil zaten gelmeni beklemiyordum"
Jungkook kıkırdarken, sarılmayı bırakmadan koridorun ortasından kenara doğru sürüklemeye başladığı Yoongiyle dalga geçiyordu.
"Nasıl yani sen beni özlemedin mi? Oysa ben senin özleminden kuruyup soldum"Yoongi, kollarını Jungkooktan çekerken, uzun olanın karnına hafif bir yumruk atmıştı. "Sen ot musun salak?" Yoonginin dediği şeyi duymazdan gelirken, oğlanın omzuna koluna atarak asansöre ilerlemeye başlamıştı Jeon.
"Hadi beni odana at. Çok yoruldum azıcık dinleneyim" içersinde birkaç kişinin bulunduğu asansöre binip üst kata çıkmaya başlarken söyleniyordu Yoongi.
"Oradan bakınca benim odam otel odasına mı benziyor Jungkook? Ya da yatacak evin mi yok?"
"Evet, son dediğin"
Asansör her katta durup insan alırken, Yoongi sıkış tıkış yerde kafasını Jungkook'a zor çevirebilmişti.
"Ne?"Yoongiyi biraz daha yanına çekip iyice köşeye çekilirken, yapmacık olduğu belli olan bir şekilde gülümsemişti Jungkook.
"Taehyung beni evden attı"
🍷
Umarım beğenirsiniz💌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Five Days |𝐘𝐎𝐎𝐍𝐊𝐎𝐎𝐊|
FanfictionLet's forget about tomorrow. YOONKOOK ꙳11 Haziran 2021꙳