twenty seven

115 11 27
                                    

Öğürme sesleriyle gözünü açtığında saatin kaç olduğunu bilmese de karanlık gökyüzünden daha gece olduğunu tahmin edebiliyordu Jungkook.
Sol tarafında bir boşluk, soğukluk hissedince hızla yerinden doğrulup odadaki banyodan gelen ışığa koşmuştu.

"Yoongi?"

Yere oturmuş, klozete yapışmış haldeki minik beden duyduğu sesle irkilirken tek yapabildiği eliyle gelme işaretiydi. Jungkook ise onu fark bile etmeden Yoonginin yanına çökmüş ve alnındaki saçları geriye itmeye çalışmıştı. Parmaklarının arasında kalan saçlara bakarken, Jungkook çok zor dayanmıştı. Ağlamamak, haykırmamak, inanmadığı Tanrıya yalvarmamak için çok zor dayanmıştı.

"Buradayım ben. Yanındayım, tamam mı? Korkma, rahat ol"

Birkaç dakika daha tuvalet zemininde cebelleşmişler daha sonra Jungkook, Yoongiyi yatağa kadar taşımıştı.

"Çok mu ses çıkardım?"

Jungkook, saçlarının arasına bir öpücük kondururken gülümseyerek bakmıştı göz altları kararmış oğlana.

"Sen gidince üşümüş sol tarafım, ona uyandım. Hadi uyu, sabah sana sürprizim var"

•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Yoongi, güneş ışıklarının gözüne gelmesiyle rahatsız olup uyanmış, dün geceki havaya inat güneş açan gökyüzüne şaşırmıştı.

Yataktaki boşlukla uykusu anında dağılmış, odanın içine attığı bakışla Jungkook'u göremese de çekmeceliğin üstündeki yazıyı görmüştü.

Kahvaltını hazırladım 9da bahçede ol

Masanın üstüne özenle hazırlanmış yiyeceklere bakıp kahkaha atarken, tabağın yanına iliştirilmiş papatya kalbinde bir şeyleri gıdıklamıştı Yoonginin.

Saatin 8 olduğunu görünce hızla yerinden kalkıp kahvaltısının başına oturmuş, ilaçlarına kadar hazırlanan sofrada afiyetle karnını doyurmuştu.
Kahvaltıdan sonra, bir yere gideceklerini düşünerek, kokmamak için bir duş almak istemiş ve kendini odasının duşakabinine atmıştı.

Artık banyo yaparken en son saçlarını yıkıyordu. Öbür türlü zaten dökülen saçları ıslanmanın etkisiyle kat ve kat daha çok dökülüyordu. Bunu keşfettiği gün banyoda ağlama krizi geçirip kendini çok zor toplamıştı.
Hızla duş alıp saçlarını çok ıslatmadan çıkmış ve aynaya bakmadan odasına geri dönmüştü.

Aynalar artık en büyük düşmanıydı. Her gün özenle bakımını yapıp, rengarenk boyadığı saçını '60 yaşındaki dedeler gibi' görmekten nefret ediyordu. Bu kendisinin tanımıydı.
Saatin 9a yaklaştığını görmesiyle odadan koşarak çıkmış, birkaç dakika içinde bahçeye varmıştı.

Hastane kapısından dışarı adımını attığı an, Yoonginin eli ayağı boşalmıştı. Jungkook karşısında, elinde gitarıyla oturuyordu. Ama Yoonginin o çok sevdiği mavi tutamlı, siyah saçları yoktu.

Oturduğu yerden gülümseyerek kendisine bakarken, elini, utandığı zaman alışkanlığı olan saçına atma hareketini yapmak için kaldırmış, sonra daha çok utanarak indirmişti elini Jungkook.

"Hoş geldin, Yoongi"

Jungkook, elini gitarına götürüp şarkısını söylemeyen başlarken, Yoongi merdivenlere çökmüş ağlayarak izliyordu onu.
Oğlanın ipek gibi sesini dinlerken, gördüğü şeyle daha çok hıçkırığa boğulmuştu Yoongi. Jungkook'un gitarının buğularında Yoonginin çakmağı asılıydı. Vasiyetnamesini yazdığı çekmeceyle aynı yere koymuştu o çakmağı.
Çalışmıyordu ama Yoonginin kendine ait ilk çakmağıydı, lise yıllarıydı o çakmak, özeldi ve saklamak istemişti. Şimdi ise bir iple Jungkook'un gitarına takılıydı.

Jungkook'un şarkıyı bitirmesiyle bahçedekiler büyük bir alkış koparırken, Yoongi daha yerinden kalkamadan, Jungkook koşmuştu yanına.

"Sen ne yaptın?"

Jungkook duyduğu şeyle kaşlarını çatarken, Yoonginin önünde eğilip, sanki çok kırılgan bir şeye dokunuyormuşcasına yavaş yavaş gözyaşlarını silmişti.

"Çok mu çirkin olmuşum? Sevmeyecek misin artık beni?"

Yoongi, ağlamaktan kızarmış burnunu aktığı için birkaç kez çekmiş, daha sonra elini karşısındaki oğlana götürüp diken diken olan kafasını okşamıştı.

"O kadar çok seviyorum ki"

🩵

Neden bilmiyorum ama bu ficin yeri ben de çok ayrı hissettiriyor. Yazarken o kadar duygulanıyorum, o sahneleri içinde öylesine yaşıyorum ki anlatamam bile.. şurada 30a 3 bölüm kaldı ama her şey kafamda kurulu bile.
Sonunu böyle bitirmek istemiyorum. Asla istemiyorum ama her şey aylar hatta yıllar öncesinde hazırdı zaten o yüzden değiştiremiyorum..

Ben kendimi affedemiyorum, siz beni affedin 🥹🩵

Umarım beğenmişsinizdir, okurken biraz olsun kendi hayatınızdan sıyrılmış, kafanızı dağıtmışsınızdır. Veda konuşması için çok erken ama her bölüme yazmasam da okuduğunuz her bölüm için ayrı ayrı teşekkür ederim

Five Days |𝐘𝐎𝐎𝐍𝐊𝐎𝐎𝐊|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin