yumruklarımı sıkıp avuçlarımı kanattım ki dudağından bir damla ziyan olmasın

92 14 20
                                    

kim jongin,altındaki çamura bulanmış sütlü kahverengi kargocu pantolonu ile  evimizin kilidi kırık kapısından kafasını uzattığında henüz on yaşında bile değildim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

kim jongin,altındaki çamura bulanmış sütlü kahverengi kargocu pantolonu ile evimizin kilidi kırık kapısından kafasını uzattığında henüz on yaşında bile değildim.holün ortasına oturmuş annemin işe gitmeden önce önüme koyduğu şeffaf kasedeki çilekleri ağzıma gözüme bulaştırarak yiyordum ve teki sürekli leylek bacaklarımdan düşen iç çamaşırım halı ile yukarı bükük bacağım arasında sallanıyordu.üzerimde ise sadece annemin v yaka pembe tişörtü vardı.

beş yaşlarındaki kim jongin 'r' harfini söylemek ile ilgili birtakım sıkıntılar yaşıyordu ve kendi kendine bunu fark ettiğinden beri konuşmayı reddediyordu.bu yüzden kapıyı yavaşça ittirip beni gördükten sonra hiçbir şey söylememiş sadece şaşkınlıktan ağzından kaçırdığı bir hah- lama ile kapıyı açtığı gibi kapatmaya çalışmıştı.ancak dediğim gibi kapının kilidi bozuktu ve beş yaşında bir çocuğun çekiştirmesi için fazlaca ağırdı.

'sen şu bile isteye konuşmayan çocuk değil misin?' demiştim ona.ayakları bakışlarındayken kafasıyla onaylamıştı beni.

'neden hırsız gibi evimize girmeye çalışıyorsun?' hırsız kelimesini duyduğu an ısırgan otu değdirilmiş gibi  hareketlenmiş itiraz edercesine elleri ile bana bir şeyler anlatmaya başlamış minik çikolata çubuklarına benzeyen parmakları şiddetle pantolonunun paçalarını işaret etmişti.gözleri dolu doluydu ve dolgun dudakları ağladı ağlayacak bükülmüştü.bir kedi yavrusunu andırıyordu,yasak aşkın meyvesi, eşsiz renge sahip tüyleri olan bir yavru kediyi.

'paçalarını pislettin ve annen kızmasın diye kapısı açık ilk eve girip onları temizlemek istedin değil mi?' beni anlıyordu.sağda solda,annemin diğer kasaba kadınlarıyla buluşmalarında duyduğum gibi anlayışında bir problemi yoktu.o sadece küçücük yüreğine fazla olmasına rağmen kendini kusurlu görüyor,dişleri erken döküldüğü için yeterli baskıyı alıp damağında dönemeyen dilini ömrü boyunca taşıyacağına inanıyordu.

kim jongin'in o zamana kıyasla değişmeyen huylarından biridir bu.evrende yaşanan tüm kötü olayları omuzlarına yüklenir.ozon tabakası o deodorant sıktığı için delinmiş,komşu kasabanın toprağı o ağaç dikmediği için kaymış,kutup ayıları o kasabanın sonuna yürümek yerine benzinli bir araca bindi diye ölmüştür.abartıyorum tabi bunları.ancak jongin'in kafasında bunların dönmediğinin de garantisini veremem.

ne diyordum ben? kim jongin ve çamura bulanmış sütlü kahve kargocu pantolonu.önce yanıma oturmasını isteyip çileklerimden uzattım ona.bir iştahla yedi ki sormayın.zavallının çileğe alerjisi olduğu ortaya çıktığından beri,bu ömründe sadece bir kez çilek yediği anlamına geliyor,bu tada hasret kalmış.ben de o gün hayırsever yanımdan kalktığım için dolaptan bir kase daha çilek yıkayıp koymuştum önüne.

tanrıya şükür ki alerjik reaksiyonları annem eve geldiği vakitler belirmeye başladı.jongin hem pantolonu hem de yediği çilekler yüzünden dayak yedi ve ben de açık kapıyı kapatmayıp altımda belimden düşen iç çamaşırım ile oturduğum için annemden terlik yedim.kıymetli popoma tabi.

Matisse|HunHoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin