Sude Eraslan Hanıma Moğol tarihi katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.
MOĞOLUN HIRÇIN KIZI
BALA HATUN
Hayır!
Kıyamet koptu konağın içinde. Siz konak dediğime bakmayın. Saray bozması gibi. Arkasından telaşla ona yetişmeye çalışan şişman mı şişman, tıknaz mı tıknaz, iyicede yaşını başını almış dadısı Tendü kadın;
-Bak beni deli etme Bala. Kızzz! Kime dedim gel buraya çabuk.
Bala arkasındaki kadına bakıp yumruklarını sıktı. Gözlerinden ateşler çıkarak soludu.
Yaşlı kadın çabuk hareket ettiğinden olacak nefes nefese kalmıştı. Ellerini dizlerine koyup başını yukarı kaldırdı. Nefesini düzenlemeye çalışırken Bala içinden güldü.
-Deli kadın. Hiç haline de bakmaz hani.
-Bana bak bana. Kızzz!
-Neeeee dedim başımın derdi ne?
-Kız o maviş gözlerini iyice pörtletme bak. Seni ben büyüttüm ben. Korkutacak sanki. Sen bana sabır sen bana yani.
-Tırtılll...
Tendü kadın sinirle bağırdı.
-Tırtıl mı? Seni boyu devrilesi.
-Tırtılsın işte. Ya hepiniz manyaksınız ha...
Tekrar hızlı hızlı yoluna devam etti. Merdivenlerden aşağı inerken yan taraftan kendisine bakmayı ihmal etmedi. Burnundan soluyordu. Babası Ak Noyan'a çok kızgındı. Hep annesinin yokluğunu yaşamıştı. Evin en küçük kızıydı. Hoş babasının erkek evlattan yana hiç şansı da yoktu yani. Aynadaki kendi görüntüsünden bir an tiksindi. Neden bu aynayı buraya asmışlardı ki. Beş ablası vardı. Hepsi de birbirinden güzel mi güzel, alımlı mı alımlı, nazik mi nazik, sözde dinlerlerdi. Akıllı usluydular. Bir bu karaçalı çıkmıştı. Evdeki düzeni bozan, her şeyi, merak eden, alıp başını giden. İflah olmaması babasını da canını çok sıkıyordu. En çok da babasının kendisini pişmanlık görmesiydi. Ablaları gibi hiç sevilmemişti. Hiç başını okşamamış, hiç tatlı söz söylememişti. Bala, pis, pis sırıttı.
-Ne o korkuyorlarmış başıma geleceklerden.
Sinirle arkasına bakmadan söylendi.
-Yahu tırtıl kim bakar bu gudubet surata. Korkmayın yani. Sonsuza kadar başınızdayım. Azcık alışın. Kim başına böyle bir bela alabilir ki. Ben olsan bende bulaşmazdım.
Burnunun yanındaki koca et beni neredeyse tüm yüzünü kaplıyordu. Benin üzerindeki o koca kıllara ne demeliydi? Birkaç kez koparmak için yeltenmişti. Yerinden oynamadığı gibi bir hafta kopacak gibi ağrımıştı. Ya kaşları? Atın kuyruğu gibi gözlerini neredeyse kapatıyordu. Parmakları ile sürekli geri itiyordu sanki inat etmişlerdi. Bala'ya savaş açmışlardı. Kolaysa tek tel kopsun. İnatla yerimizden memnunuz kimse bizimle oynayamaz diyorlardı. Kendi de kendini sevmiyordu ki ele ne desin. Ya bıyıkları; O sapsarı saçlarına hiç uymayan koyu kızıl bıyıkları. Ucundan azcık makasla kesmeye izin veriliyordu. Bazen aynanın karşısına geçer sanki etten kemikten miş gibi dalga geçerdi.
"Ooooo lütfettiniz de acık uncundan verdiniz. Ne olacak şimdi?"
Ertesi gün kestiği yerler sanki iki kat uzuyordu.
-Canımdan bezdim ya canımdan bezdim.
Hiç aynalara bakmayı sevmemişti. Oldum olası kaçmaya çalışmıştı. Ama o hain babası sırf canını yakmak için merdiven boyunca tüm duvarı ayna ile kaplatmıştı. Sanki dost değil düşmandı. Baba değil üvey babaydı. Daha da canı yansın der gibiydi. Bazen o kadar anlamsız bakışlarını yakalıyordu ki, bakışlarındaki sözlerini duyuyordu sürekli.
-Hadi at kendini kuleden. Sende kurtul bizde.
Der gibiydi. Ama Bala'da bu şans olduktan sonra o kuleden de atlasa ölmeyeceğine emindi. Kısacası her an canlı her zerresiyle yaşamaya mahkûmdu. Birkaç tane daha ben yüzünde ve boynundaydı. Ablaları gibi zarif olamayacaktı. Dört kız kardeşi gerekli izdivaçları yapmışlar sıra kendisinden bir yaş büyük Nur Banu Hatun'a gelmişti, Onunda beylikler arasında Han'ının direktifi ile sözleri kesilmişti. Kızların babalarının sözlerinden çıkması imkânsız olduğu gibi Ak Noyan'ın da Han'ın emrinden çıkması mümkün değildi. Kızlar Han'ın istediği beyliklerde gelin gitmişlerdi. Şimdi sırada Bala vardı. Sinirle burnundan soludu.
-Nefret ediyorum nefret.
Koridordan geçerken salonun kapısı hızla açıldı. Babası olanca heybeti ile odadan çıkıp tam önünde durdu.
-Bana bak bakalım sevimsiz. Bıktım artık senden.
-Asıl ben bıktım ya. Düş baba yakamdan. Uğraşma çok canım acıyor.
-Han'ın emri dedim.
Bir an göz göze gelip sinirle bakıştılar. Her ikisi de ellerini yumduk yapmıştı.
-Han'ına karşı mı geleceksin? Hem de şu haline, şu ahvaline bakmadan
-Hah bende onu diyorum sinir surat. İlk kez bir konuda anlaşıyoruz. Hem şişkoyum. Hem fodul. Hem yüzüm benlerden görülmüyor, hem yüzümde ve vücudumda gereksiz kıllarım. Bir de bak şu kıvır kıvır asi saçlarım. Makas bile kesemiyor.
Babası da sinirle iki elini göğsünde birleştirip başını salladı.
-Aynen. Aynı fikirdeyim. Zaten senin dünyaya gelişin külliye hata. Söyle bakayım sen kim oluyorsun da Han'ın senin için uygun gördüğü talibi geri tepiyorsun?
- Sinir surat, çokça gıcık babacığım hah işte bende bunu diyorum ya....Ya yazık olacak adama diyorum. Duymuyor musunuz? Hoş duyuyorsunuz da anlamıyor musunuz? Bak tane tane anlatıyorum. Dilimde tüy bitti diyorum. Yormayın artık ben benden bıktım. Ben bile beni gece rüyamda görsem korkarım yani. Bırakın aynasız ortamlarda kitaplarımla bir başıma. Çok mu istediğim, anlamadım ki?
-Serseri ruh....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOĞOL'UN HIRÇIN KIZI 1 BALA HATUN +18
Historical FictionBir zamanlar Moğolistan, Baykal gölü ve çevresi Bir kadın düşünün atları coşa getiren, bir kadın düşünün kurtlarla dost ve bir kadın düşünün atmacaların dilinden anlayan, yine bir kadın düşünün belki de tüm Moğolistan'ın en çirkini, en bet olanı...