Bölüm 10

8.4K 465 22
                                    


-Ama

Dedi Altay sevimlice

-O amcam olacak Han var ya?

-Eee!

Atını iyice yanında sürüyordu.

-Hah işte kılıbık adam teki. Yengem otur diyor otur, kalk diyor kalk.

-Ne yaparsın adam hala âşık.

-Neymiş yettiymiş. Cephelerde görev almak yokmuş. Artık evine kalesine gidip çoluk çocuğa karışacakmış da mış yani.

-Eeee Bala da seni sabırsızlıkla bekliyordur.

-Ya yaa ne demezsin.

Başını sinirle salladı.

-Onu gördüğümde erkekliğim intihar eder ya.

Altay'ın derin kahkahası etrafta yankılandı.

-Gözünü kapayacaksın sende kardeşim.

Anlamsızca sinirle baktı.

-Delimisin ya. Zifiri karanlıkta dahi olmaz. Beş yıldır her gece kâbusum oldu.

-Hadi be abartın ha. Yazık gelinimize. Ne yapacaksın şimdi? Tazecik gelinin yollarını bekler.

-Çok bekler koçum çok.... Kendi hayatım, sevgililerim kaldığım yerden devam anlayacağın. Belki bir umut diyorum attan düşüp boynunu kırmıştır.

-Ya yaa

-Mesela zehirli bir okla yaralanmıştır kim bilir.

İçinden

-Ulu bozkurt ne olur gittiğimde adı tarihten silinmiş olsun.

Alp Tolga topraklarına geldiğinde o da askerleri gibi farklı bir şeyler hissetti. Her şey daha farklı gözüküyordu. Küçük köylerden geçerken onları gören halk sevinç çığlıkları ile karşılıyordu. Askerlerin birçoğu evlerine gitti. Eve ulaşmak için son tepeye çıktıklarında bir an uzaktan kaleye baktı. İçi hiç gitmek istemiyordu. Han'ın emri olmasa.

-Ahhh. Ahhh amca ahhhh.

-Kale duvarları sanki onarım görmüş gibi.

Alp Tolga

-onarılmış mı?  Kim yapacak? Bu mesafeden nasılda gördün?

Kaleye yaklaştıkça kale yolunun her iki tarafında uzayan sıra, sıra zeytin ağaçları gördüler. Yolun her iki tarafında düzgün tek sıra. Alp Tolga hayretle Alta'ya döndü.

-Sende gördün mü?

Altay başını salladı.

-Burada zeytin yetişir mi?

Altay ağzı açık,

-Kim dikti bunları acaba? Harika olmuş. Bala'nın yanına getirdikleri adamları olabilir? İyi bahçıvan falan. O deliden her şey beklenir.

Altay sakalını sıvazladı.

-Çok iyi olmuş hem gölgelik yapar, hem de önemli bir besin.

-Hadi hadi... 

 Kale kapısı büyük bir gürültü ile açıldı. Halk heyecanlıydı. Ortalık bayram yeriydi. Kaleden içeri hayretle girdiler. Alp Tolga içinden

"Benim kalem mi?"

Yerler yağmur yağdığında çamur olurdu. Her yer hayvan pisliğinden geçilmezdi. Düzensizlik ve pislik hâkimdi. Etrafına bakındı. Yerler tıpkı başkentte olduğu gibi taşlarla çok güzel döşenmişti. Hayvanlar ağıllarında kontrollüydü. Çalışanları ve halk olması gerektiği gibi aynı başkentte yaşayanlar gibiydi. Etrafını merakla arandı.

-Ucube nerede acaba?

Şifacı anlamış olacak ki;

-Bala hatun bir haftadır yok Alp Noyan

Sırıttı. İçinden

"Gidişi olurda dönüşün olmaz."

Yanında aşağı köyden getirdikleri fahişelerle içeri girdi. Kale baş sorumlusu yanına yaklaştığında, tüm hizmetlerinin odasında yapılmasını söyleyerek kadınlarını bellerinden tutup içeri geçti. İçinden de

"Halkım da daha sakin olmuş."

Sakinlik ve dinginlik yoktu. Eskiden kaos hakimken şimdi her yer düzenli tertipliydi. Saraydan içeri girdiğinde ortamın düzeni ve temizliği ile ilkin bocaladı, sinirle kâhyaya döndü.

-Kim değiştirdi tüm bunları?

Adam korkarak etrafa bakındı.

-Şeyy

Altay hemen yanında  sırıtmaya devam ediyordu.

-Kim olacak Bala Hatun. Güzel  olmuş, sen kızı beğenme ama kaleni yaşanılır kılmış.

Sinirle yerinde kükredi.

-Ne hakla iznim olmadan ne hakla değiştirebilir.

MOĞOL'UN HIRÇIN KIZI 1          BALA HATUN +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin