-Sus Nur Banu. En iyisi bu. Hiç kimse almazdı kaçığı. Sus. Sokak köpeğinden farkı yok. Evin yolunu bilmiyor. İyi bir koca lazımdı. Otur dediğinde oturacak kalk dediğinde kalkacak.
-Ama babacığım sence?
Ak Noyan sırıttı.
-Eee ne yapalım kızım. Han'ımızın kararı olmasa ölene kadar başımızda belaydı yani. Kocası ne yaparsa yapsın. Eti de onun kemiği de onun.
-Bu kadar mı nefret ediyorsun kardeşimden? Oysa keşke görebilseydin içindeki cevheri?
Babası başını sinirle salladı.
-Gördüm ben gördüm tam on dokuz yıl o mendeburu izledim her an. Aynı havayı teneffüs ettim.
Yemekten nasıl çatlamadı o da ayrı ya.
- Ama kalbi babacığım. O altın kalbi...
-Başlatma kalbinden. Kitap okumaktan başka anladığı var mıydı? Hocalara gönderdim de ne oldu? Gelmez oralarda kalır diyordum yine geldi. Hiç kimse istemiyor.
-Ahh babacığım. Göremediklerin ah ahh...
-Aman iyi iyi.
Sırıttı.
-İyi oldu iyi
Nur sinirle geri döndü
-Dilerim bir gün yolun sevgili kardeşime düşmez. Aman dilemezsin babacığım.
-Ondan dileneceğime gidip Çin hükümdarından dilenirim yani o kadar kızım.
-Baba!
Diye bağırdı.
-Yeter artık. Sevgili annemizin ölümünden kardeşim sorumlu değil. Nasıl hastalıklısın böyle. Zaten zordu küçüğümün hayatı. Senle çekilmez oldu. Bence de iyi ki gitti babacığım. İnan ki aynı fikirdeyim. Gittiği her yer buradan bin kat iyidir.
-Sus, sus akılsız nazlı kızım sus. Kurtulduk. Kocası düşünsün. Çıktı bizden bir daha kapılar açılmayacak ona.
Bala'nın tüm çeyizi kendisinden sonra kervanla gönderilecekti. Yanında korumalarla Alp Tolga Noyan'ın beyliğine doğru yol aldı. Yol boyunca dadısı Tendü ve sütkardeşi Can dostu Temur Bala'yı sakinleştirmek için kırk takla atmışlardı. Bala yerinde duramıyordu ki. Kaçıp gidesi vardı ama kaçarsa tüm Moğolistan'da aranacağını biliyor ayrıca yaşlı dadısı Tendü ve Temur içinde mecburiyetten kalıyordu. Babası çok kindardı. Temur'un gözünün yaşına bakmadan kılıçtan geçirtirdi. Kurtları daha sonradan çeyizi ile gelecekti.
Bu sırada Alp Tolga Noyan'ın sarayında çalışmalar devam ediyordu. Han ve Sultan han saraya gelip odalarına çekilmişlerdi. Alp Tolga sinirle etrafta dolanıyor sevgili gelininin gelmemesini umut ediyordu. Zira Han Amcasının kesin emriydi. Sözün üzerine söz söylemek yasaya karşı gelmekti. Bir an durdu
"Hem dedi içinden ne kadar çirkin olabilir ki."
Sırıttı.
-Hadi canım. Orta kararmış işte. Yani idare ederim. Çoğu kale dışındayım zaten. Baktım olmadı anlaşmalı evlilik yaparım. Ne yani kim bilecek konağın içini?
Kale kapısının önünde ileri geri yürümeye devam ederken;
-Hem ne kadar garip davranışları olabilir ki? Neticede savunmasız kadın gücüm karşısında etkisiz. Koskoca Çin'i dize getirdim de bir kadından mı ürkeceğim.
Omuzlarını dikleştirdi. Kendinden emin etrafına bakınıp duraladı. Kendini avuturken yakın arkadaşı, dostu silah arkadaşı omzuna vurdu. Altay
-Ne o heyecanlı damat? Gelinini kapılarda bekliyorsun.
Sinirle yumruklarını sıktı. Neredeyse burnundan soluyordu.
-Sus hırsımı senden almayayım.
Altay sırıttı.
-Ne dedim ki çok haklısın yani heyecan yapmakta. İnsan ömrü hayatında kaç kez evlenebilir ki? Gülerek kapıya baktı.
-Bende olsam ağzım kulaklarıma varırdı inan.
Der demez Alp Tolga Altay'ın boğazına daldı. Gözlerinden ateşler çıkarken saraydan bir pencere açıldı tam da o anda. Başlarını çevirdiler. Sultan Han,
-Alp Tolga kendine gel çek ellerini. Gelininin arabası yaklaşıyor. Söyle kapılar açılsın. Şenlik başlasın.
Alp Tolga'nın emri ile kapılar açıldı. Oldukça süslü at arabası. Büyük bir heybetle kale kapısından içeri girdi. Yanındaki atlı süvariler. Alp Tolga ellerini yumruk yapmış neredeyse burnundan dumanlar çıkarak aracın yanına gitti. Korumalardan bir asker atından atlayıp saygı ile selamladı ve aracın kapısını açtı. Pencereden han ve eşi dâhil, saray çalışanlarına kadar her kes Alp Tolga gibi arabadan ineni merak etmekteydi. Alp Tolga içinden;
-Bozkurt sen koru beni.
Araçtan ilk önce Temür ardından Tendü kadın inerken yüzünde büyük gülümseme ile etraflarına baktılar. Temür son derece nazikçe aracın açık kapısından içeri elini uzattı. Beyaz tombul bir el gözüktü önce, ardından yusyuvarlak şekilsiz bir beden ve nihayetinde Bala...
Bala sinirinden kudurmak üzereydi. Sinirle burnundan soluyarak arabadan inmeden etrafındaki meraklı gözleri gördü. Temür gülümseyerek dışarı çıkarmaya zorlarken Bala sinirle aracın içine dönmek için mücadele edip bağırmaya devam etti.
Temur bırak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOĞOL'UN HIRÇIN KIZI 1 BALA HATUN +18
Ficção HistóricaBir zamanlar Moğolistan, Baykal gölü ve çevresi Bir kadın düşünün atları coşa getiren, bir kadın düşünün kurtlarla dost ve bir kadın düşünün atmacaların dilinden anlayan, yine bir kadın düşünün belki de tüm Moğolistan'ın en çirkini, en bet olanı...