-Ne bu ya? Evlenmek mi istediğimi belirttim.
-Kimse belirtmez ki Han ve Sultanın uygun gördükler.
-Nerden çıktı bu şimdi?
-Değil mi?
Alp Tolga serçe kaşlarını çattı.
-Daha onca gül var koklanacak.
Sinirle odanın içinde dolandı. Altay'ın sırıtmasını yüzüne kazımak geldi .
-Bana bak tepemi attırtma.
Altay'da damarına, damarına mı basıyordu ne?
-Oğlum yakışıklılıkta bir yere kadar. Azcık durul. Sıra bize geçsin nedir senden çektiğimiz. İyi oldu. Çok iyi oldu. Azcık durulursun ortam rahatlar.
-Kabul etmeyeceğim.
Altay, sırıttı.
-Boşş konuşma.
Başını salladı kızgınlıkla. Parmaklarının arasındaki parşömeni sinirle buruşturdu.
-Sen gör bak. Sen gör bakalım neler oluyor?
- Alp Tolga biliyorsun. Han demek son söz demekti.
-Gidip konuşacağım.
-Bitti kabul et. Körmüş topalmış, bahtına.
Alp Tolga sinirle,
-Yoksa öyle miymiş bana buldukları?
Altay kahkahasını içine attı. Söyleseydi gelin adayının tüm Moğolistan'daki en bet, en çirkin kadın olduğunu. Kız gelmeden kaçardı sevgili arkadaşı. Sonrada han ile terse düşerlerdi. Aman dedi içinden sessiz kal.
-Ne bileyim de sanki söylentiler pek hayra alamet değil.
-Nasılmış başımın derdi? Gelirken yolda pusu kursalar da yok olsa yani.
-Ne bileyim oğlum. Orta kararmış ne güzel ne çirkinmiş diyorlar. Ama bak duyduklarım. Bilemem yani. Görmedim kızı. Bozkurt seni korusun.
-Ben yapacağımı biliyorum.
Odada volta atarken başını sinirle sallamaya devam etti.
-O kız kurusu da balıklama dalmıştır ya?
-Yaaa... Bence de oğlum. Şimdi düşünsene. Kızın başına konan talih kuşunu. O kızlada da sen aynı odadasınız. Kız için çifte talih anlayacağın.
-Neee?
Bağırınca sesinden kendi de rahatsız oldu.
-Kız birde ağzından suları aka aka sana bakıp....
Başını iştahla sallayınca, Alp Tolga birden tiksinti ile titredi.
-Iğğğ
Alp Tolga hızla odadan çıkarken
-Yooo bu kadarı da fazla. Hadi gidiyoruz.
- Nereye?
-Nereye olacak? Han'ın yanına.
Her ne kadar iki tarafta bir araya gelmemek için mücadele etse de kader ağlarını yavaş yavaş örmekteydi. Han ve eşi son sözü söylerken birbirine bakışıp güldüler. Bu deli oğlan yakında hanlığında akça pakça hiç kız bırakmayacaktı. Han sırıttı. Tıpkı evlenmeden önceki haliydi. Küçük kardeşinin oğluydu. En çok sevdiği yeğeniydi. Oğullarından hiç ayırmamıştı. Alp Tolga'nın tüm itirazlarını bıçak gibi keserken hanımı ile bakışıp sırıttı. Kadın başını hafifçe eşine yaklaştırıp kısık sesle,
-Münasiptir, münasip.
Ak Noyan daha başından damat beyi korkutmak istemiyordu. Zaten adama şimdiden acıyordu. Önce bu gudubet suratsız kızını hazım etsin sonrasında evde neyi var neyi yok tüm pılı pırtısını gönderecekti. Kızının arkasından huzurla sırıttı.
-Üzgünüm Alp Tolga yani.
Keyifle ıslık çalarak eve doğru yürüdü.
Ak Noyan konağın penceresinden yavaşça uzaklaşan karartıya baktı. Bala ile gitmeyeceğini söylediğinde kızı bir an bozulmuştu. Hatta gözlerinden yaş dahi geldiğine yemin edebilirdi. Pek ağlamazdı. İnatçı katırdı. Sadece avazı çıktığı kadar bağırırdı. En doğru karar dedi içinden sırıtarak. Bala ile gidecek olsa kendisinden yüz alır olacağı varsa da bu evlilik bozulurdu.
Nur Banu kardeşi ile çok gitmek istemiş ancak nişanlısının onayı olmadığı için gidememişti. Hüzünle kardeşinin ardından baktı.
-Umarım mutlu olursun küçüğüm.
Dedi kendi de inanmayarak.
Ak Noyan gülümseyerek Nur Banu Hatun'a döndü.
-İki gözüm. Bala'nın ne kadar ıvır zıvırı varsa hepsini bu kervanla yollatın. Atları, kuduz köpekleri atmacaları da dâhil.
Nur Banu korkarak,
-Babacığım?
Sesindeki keder
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOĞOL'UN HIRÇIN KIZI 1 BALA HATUN +18
Ficción históricaBir zamanlar Moğolistan, Baykal gölü ve çevresi Bir kadın düşünün atları coşa getiren, bir kadın düşünün kurtlarla dost ve bir kadın düşünün atmacaların dilinden anlayan, yine bir kadın düşünün belki de tüm Moğolistan'ın en çirkini, en bet olanı...