Ak Noyan burnundan soludu.-Ahhh annen seni doğururken ölmeseydi. O nasıl idare edeceğini iyi bilirdi. Tutardı su tarla çalısı saçlarından. İyice sürerdi seni yerden yere. Çarpardı seni o duvardan bu duvara. ...
Başını sinirle sallamaya devam etti.
-Ah ahhh!
Bala sinirle yerinde tepindi.
-Vur. Vur bakalım başıma... Daha nereye kadar vuracaksın? Keşke böyle doğacağıma hiç doğmasaydım yani. Hiç sordunuz mu bana doğmak istiyor musun diye? Hiç sordun mu bakalım gıcık suratsız... Babam olmanı arzu ediyor muyum? Yookk. Sonrada yargıla. Sanki kendimi kendim yaratmışımda bilerek böyle yapmışım. Bıktım bıktım. Düş yakamdan.
-Evleneceksin. Kervan geldiğinde hazır ol.
Bala sinirle yanından geçerken Ak Noyan bileğinden yakaladı. Gözlerinin içine öfke ile baktı.
-On dokuz sene. Kos koca bitmek bilmez on dokuz sene dedim. Bu bet haline şekilsiz kılıksızlığına katlandım. Han en sonunda bana acımış olacak ki cezama son verdi. Git azcık da kocanın başını ye, içini karart. Biraz da o uğraşsın dursun.
Bala bir an babasına baktı. Çok kırılmıştı. Sinirle kolunu silkeledi.
-Senden nefret ediyorum babacığım. Hem de her zerremle.
Babası kolunu bırakırken,
-İnan sevgili kızım bende
Bir an sessizce Balayı tepeden ayakucuna kadar inceledi.
-Sanki hiç bana ait değilsin gibi.
Tiksinti ile kızına bakıp odasına doğru giderken homurdanmaya devam etti.
-Kendisi peri padişahını inci tanesi. Yahu talip gelmiş. Kim oluyorsun kimmm? Gudubet!
Bala konaktan çıktığında zarif ablası ile karşılaştı. O kadar duru ve sakindi ki daha çok sinirlendi. Onda olup da kendisinde olmayan ne vardı ya ne vardı? Nur Banu;
-Balam, canım benim nereye?
-Duydun değil mi duydun?
-Hımm. Duydum.
Kıkırdıyordu.
-Niye gülüyorsun bozkurt aşkına niye?
-Seni alacak adamın methini dinliyordum az önce askerlerden. Sende azcık dinle bence
-Hıh! Neyini dinleyeceğim o geri zekâlının.
-Geri zekâlı mı?
Yeniden kıkırdadı.
-Kızım adam için savaş baronu Han'ın sağ kolu diyorlar.
- Eeee ne yapayım yani? Adamın başına saksı mı düşmüş? Niye beni kabul ediyor? Bir bak bana ya?
-Sadece biraz pasaklısın ancak istersen değişebilirsin.
Bala üzerine bakıp şaşkınlıkla gösterdi. Gözleri iyice açıldı.
-Ben mi? Kızım yeniden yaratılmam lazım. Hem fiziki hem ruhani yani.
-Bilmem canımın içi. Alp Tolga Noyan seni kabul etmiş. Kendini hazırla.
-Hıh! Kabul etmiş hergele.
İki elini yumruk yaptı.
-Çok zor.
-Hiç de değil. Duyduğuma göre de çapkın mı çapkınmış.
-Eeee başımın en güzel belası devam et bakalım. Kara haberlerine.
-Çokk yakışıklıymış. Bir bakışına tüm Moğolistan'daki kadınların yürekleri ağzına gelirmiş.
-Hadi yaa?
Dedi sinirle.
-Yaaa kardeşim.
-Desene adam ayvayı yedi yani. Bende peri padişahının göz değmemiş kızı. Amannn ne çift olduk ne çift. Sorma.
-Aynen şekerim.
Nur Banu kıkırdatınca Bala daha da sinirlendi.
-Git başımdan ya?
-Yine nereye küçüğüm?
-Göle. Gelecek misin?
İki işaret parmağını ellerine götürüp olanca gücüyle ıslığını çaldı. Aynı anda iki siyah evcilleşmemiş kurt, alnında siyah mührü olan kır at ve tepesinde dönen iki adet atmaca belirdi. Nur Banu
-Bence de asla evlenmemeliydin. Özgür olmalısın. Vahşi seni.
Kıkırdayarak eve girdi. Bala, sırtında ok ve yayıyla hızla burnundan soluyarak atının yelelerinden tutup üzerine atladı. Kendini rüzgârın kollarına bıraktı. İki vahşi kurt sanki evcil hayvanmış gibi atın yanından gitmekteydi.
Alp Tolga Noyan yirmi sekiz yaşındaydı. Sinirle çalışma odasına girdi. Han'ın mektubunu tekrardan eline alıp okudu. Yanındaki silah arkadaşı pis pis sırıttı. Altay,
-Ne ooo? O kâğıtta ne yazıyor?
-Lanete, lanet. Lanet.
-Belki senin için iyidir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOĞOL'UN HIRÇIN KIZI 1 BALA HATUN +18
Fiction HistoriqueBir zamanlar Moğolistan, Baykal gölü ve çevresi Bir kadın düşünün atları coşa getiren, bir kadın düşünün kurtlarla dost ve bir kadın düşünün atmacaların dilinden anlayan, yine bir kadın düşünün belki de tüm Moğolistan'ın en çirkini, en bet olanı...