Biz insanoğlu acı çekince sadece kanayan yaramıza odaklanırız.
O acının neden ve kimin oluşmasına sebep olduğuna bakmayız.
Acının içinden verilen ders yerine acıyı neden ben yaşıyorum deriz hep.
Kim der ki bana bu dersi verdiği için Allah'a hamdolsun diye...Acının penceresi işte...
Tek bir şey dışında herşeyi anlatmıştım. Kapı çalındı ve gelen kişi annemdi. Beni görünce yüzü düştü, üzgündü.
Bize doğru geldi ve yanımıza oturdu.Emek kokan ellerini saçlarımda gezdirdi. Bu daha çok duygulanmama sebebiyet verdi. Gözlerimin dolmasına da engel olamadım. Annem konuşmadan söze ben başlamak istedim.
"Anne! Lütfen beni affet. Sizleri üzmeyi asla istemezdim. Şu an ne dersem inanmayacaksın bu yüzden anlatmayacağım ama öyle bir şeyin olmadığını bil yeter!" dedim.
Annem kırgın bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu.Söylenenlere inanmış olmalı. Zaten o kırgın ifadesini gördükten sonra anlatmamaya karar vermiştim. İnanmıştı bir kere, ne söylesem nâfile...
"Kızım biz kendinden utanan bir aileyiz. Tek başına gecenin bir vaktine kadar dışarıda olman doğru değil! Sen en büyük hatayı misafirini burada bırakıp dışarı çıkmakla yaptın. Üstelik bana söyleme gereği bile duymadan. Sesleniyorum ' kızım sofrayı kaldırın'
diye seslenişime cevap veren yok.
Rojin'in nereye gittiğini biliyordum ama senin nereye gittiğinden habersizdim. İçeri geçtim Firdevs teyzen 'Bermal nerede?' diye sordu. Ne diyeceğimi bilemeden 'Komşuya kadar gitmiştir herhalde' diye cevap vermek zorunda kaldım. Ama nereye gittiğin ortada."dedi.Ben bunları duyduktan sonra artık ne diyeceğimi bilemedim. Çünkü ne söylesem onların gözünde ya yalancı olurdum yada kendini savunmaya çalışan bir zavallı. Bu nedenle çok iyi bildiğim bir şeyi yaptım.Sustum.
Ben bu düşüncelere dalmışken annem konuşmaya devam etti:
"Sabah erkenden kalkıp tandır ekmeği yapmıştım.Onlar sertleşmeden üstlerini örtmeye gidiyorum, kahvaltı da hazır, ekmekler soğumadan siz de gelin." deyip çıktı annem odadan.
Annem çıktıktan sonra Rojin konuşmaya başladı.
"Ablam ne olur üzülme! Sonuç olarak anneme henüz bir şey anlatmadın. Önyargıyla yaklaşıyor olması gayet normal. Sıkma canını! Hadi kalk şimdi aşağı inelim.Zaten babam ve abilerim erkenden çıktılar. Kahvaltımızı yapalım sonra konuşuruz." deyip elimden tutup beni ayağa kaldırdı.
Odadan çıktık. Rojin önümden aşağı inerken ben "Rojin sen aşağı in ben elimi yüzümü yıkayıp geliyorum."dedim. Rojin de beni onaylarcasına başını sallayıp aşağı indi.
Aynanın karşısına geçip solmuş yüzüme baktım. Kötünün iyisiydim diyelim. Şişmiş gözlerim yüzümdeki ifadeyi değiştirmişti. Musluğu açtım ve akan suyu yüzüm ile buluşturdum. Suyun tenime çarpması birazcık da olsa iyi gelmişti. Musluğu kapatıp yüzümü de duruladıktan sonra aşağı indim. Annem ve Rojin sofraya oturmuş beni bekliyorlardı.Serilmiş yer sofrasına oturdum. Acıkmıştım doğrusu. Cizre'de meşhur olan otlu peynir ile annemin yaptığı sıcacık tandır ekmeğinden bir dilim alıp ağzıma attım. Üstünde dumanı tüten sıcak çayımdan da bir yudum aldım ki annem konuşmaya başladı.
"Kızım dün Firdevs teyzen seni istemeye gelmişti."
"Biliyorum anne.Mutfakta konuştuklarınızı duyabiliyordum."
"Seni Mehmet oğluma vereceğiz. Sen de git yuvanı kur, sorumluluk sahibi bir ev hanımı ol. Mehmet oğlum zaten sana çok iyi bakar. Seni el üstünde tutar. Her anne-baba evladının en güzel hayatı sürdürmesini ister. Ben de senin için en iyi ailenin bu aile olduğuna karar verdim. Bugün arayıp 'evet' cevabını bildireceğiz haberin olsun."dedi annem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ MECNUN
ActionAynı kanı taşıyan iki insana aşık olunur mu hiç? Peki ya kanım dediğin kişinin canına bakılırmı? Herkes yaşadığı kadar bilir aşkı. Öyle ki aşk çok dillidir. Herkes kendi payına düştüğü kadar anlar, anlatır ve yayılır...! Tüm hakları saklıdır. Yazıla...