Hayatı toz pembe sandığınız o anda başlar tüm karanlığınız. Kimimizin hayata gözlerini açtığı anda başlar, kimimizin de yaşadığını anladığı zaman... Kimileri şans eseri tutunacak bir dal bulabiliyorken kimimiz de beyin hücrelerini çektiği acılara bırakıp tam anlamıyla yalnızlaşırlar. Ve bu yüzden hayatlarını Allah' a emanet yaşarlar. insan olduklarını, bir kalplerinin olduğunu bile unutan insanlar var aramızda. Gülmeyi unutmuş, güzel bir hayatın o isterse var olabileceğini, unutmuş insanlar... Ah o insanlar, ah biz. Yazıklar olsun bize ki o insanlara sırt çevirip ellerinden tutamıyor hayata döndüremiyorsak...
Arkamdan gelen sesin Mervan abime ait olduğunu anladığım an arkamı döndüm ve gözlerim abimin öfkeli bakışlarına denk geldi. O hızlı hızlı adımlarla bize doğru geliyorken ben ve hiç tanımadığım o adam öylece abimi izliyorduk. Çok korkmuş bir vaziyetteydim. Abimi hiç bu kadar öfkeli görmemiştim. Ne düşünüyordu kim bilir? Çok çaresizdim. Olanları nasıl anlatırdım? Anlatacağım şeylerin doğruluğuna inandırabilicekmiydim
orası zaten meçhul.Abim hızlı ve öfkeli bir şekilde gelip bana bir tokat attı. Tabi yorgun ve gücsüz bedenim bunu kaldıramadı, yere yığıldım. Burnum kanamıştı. Canım çok acıyordu. Yerden kalkmak istiyordum. Ama öylesine güçlü bir darbe ile yere çarpmıştım ki bayılmadığım için şükretmiştim bi an.
Tanımadığım adamın bana doğru baktığını gördüm. Abim yakasına yapışmış hesap soruyordu. Ben ordan sesimi zar zor çıkarabiliyorken yine de bağırmaya çalıştım " Onu tanımıyorum abi lütfen bırak onu! " diye feryat figan ediyordum. Ama bağırışımın hiçbir işe yaramadığını görünce sustum. Abim hala dövmeye devam ediyordu. Bir an önce birşeyler yapmalıydım. Abim adama bir yumruk indirip bir darbe ile yere yığdı. Adam'ın yere kapaklanıp yanıma düşmesi bir oldu. Ve o an göz göze geldik. Yüzü gözü kanlar içinde kalmıştı. Bana bakıyordu. Biraz üzüntü, biraz endişe barındırıyordu gözleri...
Ve o bakışlar kendisi için değilde benim içinmiş gibi hissettim bi an.Abim dövmeye devam ederken adamda artık dayak yemekten yorulmuş olacak ki "Tamam dur her şeyi anlatacağım." dedi bir anda. Abim kollarını yavaş yavaş gevşetti. Ben olayların şokunu atlatamıyordum. Ne diyecekti, ne olmuştu ki açıklayacağı kadar ?
Adam zorlukla ayağa kalkmaya çalışıyordu. Antacaklarını deli gibi merak ediyordum .Abim öfkeli gözlerle bir ona bir bana baktı. Sonra "Hadi anlat kardeşimle ne işin vardı lan gecenin bu saatinde?" dedi. Adam önce yutkundu. Ve konuşmaya başladı.
-Bildiğin gibi cizre küçük bir ilçe. Herkes herkesi tanıyor. Bende kız kardeşini bir düğünde görmüştüm. O gün bugündür aklımdan çıkmıyor. Aklıma gelişiyle tüm karanlık hayatım aydınlanmışken kafamı koyup hayatıma girerse neler değişir diye düşünüyordum ki tam o sırada onu gördüm. Gördüğüm zaman karanlık çökmüştü.O da orda uyuya kalmıştı. Bir süre onu izledim. Mp3 çalarının yere düştüğünü gördüm. O da hissetmiş olacak ki birden uyandı. Telaşlı bir şekilde etrafı gözledi. sonra da yere düşen mp3 çalarını alıp yola koyuldu.Öylece gidişini izlemekle kaldım. Benden çok uzaklaşmıştı. Arkasından koşacaktım ki...
-Sen kimsin lan! Ne konuşuyorsun burda bir saattir. Senin ne haddine kardeşimin arkasından koşmak.
-Ben keçan aşiretinden Berzan, yalan bize göre değildir, olan neyse onu anlatırız. Cizre'de beni tanımayan yoktur. Sor soruştur.
-Şimdi gidiyorum ama seninle hesabım henüz bitmiş değil. Bu olay burada kapanmadı.
Abim beni kolumdan tutup eve doğru sürüklerken ben de etraftaki insanların bizi izlemesine aldırış etmeden sadece olanları düşünmekle kalmıştım. İçimdeki ses dışa dönse çok şey anlatır ama ne dersem elimde kalır gibime geliyor. Bu yüzden sadece susmayı tercih ettim. Hem konuşsam ne diyebilirdim ki. Herşeyden habersizdim, olaylar tamamen isteğim dışında gerçekleşmişti. Çok üzgündüm.Bundan sonra ne olacaktı.
Berzan denilen adam neler söylemişti öyle.Bu saatten sonra tüm hayatım değişecek gibiydi. Hem diğer abilerim bu duruma ne derdi? Mervan abim söylene söylene eve doğru yürüyorduk.Çok kızgın ve öfkeliydi.
Berzan'ın söylediklerine inanmış mıydı yoksa yanlış anladığı gibi mi anlatacaktı? Yanlış şeyler anlatırsa çok kötü şeyler olurdu. Onu durdurmalıydım biran önce.-Abi ne olur dur ve beni dinle!
O anda gözüm koluma çarptı. Abim kolumu bırakıp bana döndü. Kolum kıpkırmızı olmuştu. Canım çok acıyordu. Ama ona aldırış etmeden konuşmaya devam ettim.
-Abi ben bu adamı tanımıyorum. Söyledikleri hakkında da en ufak bir fikrim bile yok. Neden bunları söyleme gereği duydu onu da bilmiyorum. Tek bildiğim şey olanları yanlış anlatırsan bir değil birçok şeyden mahrum bırakılırım. Tüm hayatım senin elinde...
"Kızım ben o lanet herifin söylediklerine değil, gördüklerime inanırım. Şimdi tek kelime etmeden yürü."
Abim söylediklerime kulak asmadan yürümeye devam etti. İşte tam da şuan tüm ümidimi kaybetmiştim. Yol boyunca ikimizde sustuk.
Eve yaklaştıkça kalbim daha hızlı atıyordu. Bizim sokağa varmıştık artık.
Bahçe kapısının sonuna kadar açık olduğunu gördüm. Tüm ev halkı bahçedeydi. Annem dizlerinin üstüne oturmuş ağlıyordu. Kardeşim annemin omzuna elini atmış vaziyetteydi. Abilerim her biri bir köşede bizim gelişimizi izliyorlardı. O manzaranın oluşumuna sebep olduğum için kendime çok kızdım.Çok üzgündüm. Yoğun duygular içerisine girince ağlamaya başladım. Ağlamamın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini bile bile...
Abim sıkıca tuttuğu kolumu nihayet bıraktı. Hesap vermem gerekiyordu. Ama neyin hesabını verecektim. Tek suçum orda uyuya kalmamdı. Olayın bu raddeye gelebileceğini tahmin dahi etmezdim. Ben boynumu büküp çaresiz bir şekilde duruyorken abim konuşmaya başladı:
"Anne sen bu kızını hiç iyi yetiştirememişsin. Evden çıkıp nereye gittiğinden haberiniz varmı?
Elin herifiyle Bırca Belek'te gördüm onları. İtibarımızı hiç düşünmemiş."Annem:Ne diyorsun sen oğlum? Bermal'im öyle şey yapmaz.
Mervan:Sen öyle san anne, keçan aşiretindenmiş, adı da Berzanmış. Siz tanıyor musunuz çocuklar?
Baran: arkadaş değiliz ama tanıyorum abi. İyi bir aile, herkes onların iyi bir aile oluşundan bahsediyor.
Bu sözlerden sonra babam öfkeli bir şekilde"Şu kızı götürün gözüm görmesin! " diye bağırdı.
Çok acı içeren gözyaşlarımla odama doğru yol aldım. İşlemediğin bir suçla itham edilmek ne kadar acıymış, bunu ciğerlerime kadar hissettim.
Ben arkamı dönüp gittiğim sırada Mervan abim de arkamdan gelmiş olmalı ki odama girdiğim anda kapının kilitlendiğini gördüm. Yatağımın baş köşesine oturdum. Bacaklarımı kendime doğru çektim ve başımı arkaya doğru yasladım.
Gözlerimdeki yaşlar dinmek bilmiyordu. Ne yapmıştım ki bunları hak edecek kadar...Öyle yorgun bir haldeyim ki gözlerim kapanmak üzereydi. Ağlamaktan bi hâl olmuştum. Saat bayağı geç olmuştu. Uyumak istiyordum fakat beynimi kemiren düşünceler buna engel oluyordu.
Ayağa kalktım, nefesim daralmıştı. Pencereye doğru yürüdüm. Pencerenin koluna tutundum, aşağı doğru çektim ve açtım. Nefes almak bu kadar güzel gelmemişti hiç bir zaman. Çünkü hiç bu kadar kötü hissetmemiştim kendimi.
Bahçede kimsecikler yoktu. Etraf sessizliğe bürünmüştü. Herkes uyumuş olmalı. Biraz hava almak iyi gelmişti. Pencereyi açık bırakıp yatağıma geçtim. Uzandım,ama bir tıngırtı sesi duydum çok korktum. Ayağa kalktım tekrardan. Gözümü pencereden de alamıyordum. Abilerim benim için yeni bir ceza mı uyguluyor ihtimali geçti gözümün önünden. Daha pencereye geçmeden karşımda gördüğüm kişinin şokuna uğrayıp yatağımın üstüne düştüm.
Bazı acılar konuşmayı sevmez
yalnızdır. Bir açıklaması olmalı suskunluğunun. Neden susar bir acı?
Oysaki acıyan bir şeyin bas bas bağırması lazım.
Söyliyeyim mi neden sustuğunu?
Çünkü haklıdır ve sadece yalnış anlaşılmıştır,konuşsada faydasızdır.
İşte bu yüzden....* İKİNCİ BÖLÜM SONU*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ MECNUN
AksiAynı kanı taşıyan iki insana aşık olunur mu hiç? Peki ya kanım dediğin kişinin canına bakılırmı? Herkes yaşadığı kadar bilir aşkı. Öyle ki aşk çok dillidir. Herkes kendi payına düştüğü kadar anlar, anlatır ve yayılır...! Tüm hakları saklıdır. Yazıla...