Babamın en son söylediği cümle kafamda tekrarlanıp duruyordu. Bunu söylemiş olamazdı. İnanmak istemiyordum. O an dünyada neden var olduğumu sorguladım. Neden vardım, neden benim fikir ve düşüncelerim başkalarının elindeydi?
Neden benim düşüncelerime yön vermeme kilit vurulmuştu. Buna izin vermeyeceğim.Hayatıma dair atacağım adımlarda onların kararlarıyla değil kendi seçimlerim doğrultusunda ilerlemek istiyordum. Kendi çabamla gökkuşağımı çizmek istiyordum.
Mehmet de dahil herkesin yüzünde bir gülümseme vardı. Kimse içimde ağlayan çocuğun farkında değildi. Dediğim gibi; çocuk. Bir çocuk bir evin tüm sorumluluklarını üstlenebilir mi?
Ben kendimi çocuk hissediyorum. Kendi bedenimi bile üzerimde ağırlık hissediyorken onca insanın bedenine huzur vermekle mükellef edilecektim.
Ben kahve fincanlarını toplayıp derhal çıktım odadan. Mutfakta bulunan masanın hemen yanında duran sandalyeye öylece oturdum. Ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Gözlerimden akan yaşlar yeni başlamış bir yağmurun şiddetlenmeden önceki hâli gibiydi.
Gözlerimde dolan yaşlar nedeniyle etrafı bulanık görüyordum. Gözyaşlarımı sildikten sonra gelen kişiyi net bir şekilde gördüm. Gelen Firdevs teyze idi. Masanın yanındaki diğer sandalyeyi de alıp yanıma oturdu. Ve heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı.
"Kızım ağlama sebebin istemediğin için mi yoksa mutluluk gözyaşları mı?"
"Firdevs teyze henüz yaşım çok küçük."
"Kızım senin yaşında evlenen çok insan var.Sen tek değilsin. Hatta senden de küçük yaşta evlenenler var."
Firdevs teyze sözünü bitirir bitirmez ;
annem, babam, Süleyman amca ve Mehmet kapının önünde belirdi.Süleyman amca güleryüzle ;
"Ooo sohbetiniz bol olsun! Biz de Firdevs nereye gitti diyorduk. Geliniyle sohbet ediyormuş meğer."O sırada Süleyman amcayla göz göze geldik. Ben gözlerimden yanaklarıma doğru akan gözyaşlarımla Süleyman amcaya döndüm ve utançtan kızaran yanaklarımla şöyle dedim :
" Süleyman amca şu an evlenmek istemiyorum. "deyip boynumu büktüm.
" Kes ağlamayı! Bu aileden iyisini mi bulacağız? Bu işin geri dönüşü yok. Evleneceksin o kadar. Sözümün üstüne de söz istemiyorum!"dedi babam.
Süleyman amca söze girdi.
" Kızım yani şimdi sen istemiyor musun? "
Babam can alıcı bir şekilde bana doğru yaklaştı ve daha sonra elinden geldiğince sert bir tokat atacaktı ki Mehmet babamın kolundan tutup,
" Hayır Ahmet amca bu doğru değil!"
dedi ve kolunu yavaşça aşağı indirip şöyle devam etti :
" Müsaadeniz varsa Bermal ile ben konuşmak istiyorum."
Söz hakkı babama gelmişti. Ve sert bir şekilde söze girdi.
"Konuşulacak her şey konuşuldu. İkinizde birbirinizi çocukluktan beri tanıyorsunuz zaten. Ben Bermal'in heyecandan böyle yaptığını düşünüyorum. Sonuçta ilk defa böyle bir durumla karşı karşıya kalıyor."
Babam sözünü bitirir bitirmez Firdevs teyze söze girdi.
" O zaman ortada bir sorun kalmamışsa müsaadenizle biz de yavaştan kalkalım. " dedikten sonra anneme dönerek;
"Yarın gelir başlık parasını ve altınları konuşuruz Kıymetçiğim." dedi ve kapıya yöneldiler. birbirlerine güzel dua ve dileklerde de bulunduktan sonra gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ MECNUN
ActionAynı kanı taşıyan iki insana aşık olunur mu hiç? Peki ya kanım dediğin kişinin canına bakılırmı? Herkes yaşadığı kadar bilir aşkı. Öyle ki aşk çok dillidir. Herkes kendi payına düştüğü kadar anlar, anlatır ve yayılır...! Tüm hakları saklıdır. Yazıla...