Annemin sesiyle uyanmistim. O kahvaltıyi hazirlayana kadar kısa bir duş alacağımı söyleyip banyoya girdim. Duş başlığından akan sıcak suyun etkisiyle mayismismistim.
Yaptıklarım aklımdan çıkmıyordu. O gece aldığım kalp ilaçları beni bitiriyordu. Doktorun o gün gelip kalbimde de bir sorun olduğunu söylemesiyle iyice korkmuştum. Bu sorun hiç açığa çıkmayabilirdi. Ufak bir kriz olarak kalabilirdi belki. Ama benim yaptığım aptallik, ergenlik ve çocukluk yüzünden artık hep peşimde olacaktı.
Şimdi en ufak bişeyde kalp krizi geçirip ölme tehlikem oldukça yüksek bi orandaydi. Ölmek istemiyordum. Ama bunu kendi ellerimle ben başarmıştim. Kendi ellerimle kendimi ölüme sürüklemiştim.
Şu an uçurumun en uç kısmındaydım. Düşmemek için tutunacak bir yer arıyordum. Ama yoktu. Tutunacak hiç birşey hiç kimse yoktu. Korkuyordum. Bu korku kendim için değildi. Ardımda bırakacağım insanlar içindi.
Öldüğüm zaman diyecekleri şey apaçık belliydi. "Gencecik kız gül gibi soldu gitti. Daha küçüktü. Annesine babasına bak ne haldeler. Vah vahh yazık gitti güzelim kız. Allah sabır versin"
Annem yada babam bu söylenenleri duysa kahrolurdu. Yapamazlatdi, katlanamazlardi. Kendimden çok onlar için korkuyordum. Ne ben onlarsiz yapabilirdim nede onlar bensiz yapabilirlerdi.
Suyun altinda fazlaca kaldığımı anlamam için ellerime ve parmak uçlarıma bakmam yeterliydi. Dustan çıkıp hiç vakit kaybetmeden kurulandim. Üzerime mavi baskısız bol mavi t-shirtumu altımada siyah streç kotumu geçirip mutfağa yöneldim.
Ailemle yaptığım keyifli kahvlatilardan ilki olması dışında herşey güzeldi. Kahvaltının ardından montumu ve botlarimi da giyerek babamla birlikte evden çıktık. Yol boyinca tek kelime bile konuşmamıştık. Kliniğe geldiğimizde babam kısa bir işi olduğunu ve çıkış saatinde beni almaya geleceğini söyleyerek oradan ayrılmıştı.
Babamın işi olmadığında adım kadar emindim. Gitmesine bende sevinmiştim tek olduğumda biraz daha rahat olabilirdim belki.
Gergin adımlarla doktorum olan Yiğit beyin kapısına vardığımda anlık bir tereddütle kapıyı tıklattıp "Gel" sesini duyunca içeriye girdim. Yiğit bey kırklarında yeşil gözlü, uzun boylu ve orta kiloda biriydi. Gençken yakışıklı olduğu her halinden belliydi. Adam yakışıklı olduğu kadar ciddiydi de
"Arya dimi ?"
Evet dercesine başımı salladım.
"Rahatına bak Arya" şaşkınlıktan olduğum yerde sabitlendim. Saniyeler önceki o ciddi adama nolmuştu??
"Arya otur istersen he? "
"A.a.a...a şey tabi oturuyim" neden kekeliyordum şimdi ben.
"Nasılsın şaşkın kız" babacan tavrı hoşuma gitmişti.
" İyiyim. Aslında bakarsaniz iyi olmaya çalışıyorum."
"Neden yaptığını anlatmak istermisin şaşkın? "
"Aslında o an gözü dönmüş bi cani gibiydim, kana susamiş bi vampirden farkım yoktu. Aklımda sadece tek bişey vardı. Ölmek istiyordum. Sadece ölüm istiyordum"
"Eğer bana bişey olsaydı aileme nolur diye düşünmedin mi hiç? "
"O an kendimi bile düşünemedim ki aileme fırsat bulabiliyim. Bakın yiğit bey size anlatmak istediğim şeyler var"
"Seni dinliyorum"
"Ben intihara kalkıştığim gece babamın kalp ilaçlarını kullandım ve bu ilaçlar yüzünden ileri yaşlarda açığa çıkacak olan kalp hastalığım şimdiden kendini gösterdi. Ufacık bişeyde kalp krizi geçirip ölme riskim yüksek bir oranda. Ama ben yaptığım aptalligin bedelini bu kadar genç yaşta ödemeyi istemiyorum. Ailemin kahrolmasini istemiyorum. Ölmek istemiyorum Yiğit bey"
gözlerimden akan yaşları bir türlü durduramıyordum. Yiğit beyin uzattığı peceteyi alıp yaşları silmeye başladım. Ve konuşmaya devam ettim.
"Bir boşluktayım ve düşüyorum. Nereye düştüğümü bende bilmiyorum. Bu boşluğun sonunda ne var bilmiyorum ama bir türlü sonunu bulamıyorum. Bu karanlık boşluğun içinden aydınlığı bulabilirmiyim bilmiyorum. Korkuyorum çok korkuyorum. Şu an ilk defa kendim için korkuyorum. Bu olanlara bi dur demek istiyorum ama yapamıyorum. Sesimi bile duyuramıyorum. Her gece rüyamda karanlığın içinde aydınlığı arıyorum ama bulamıyorum. Belki de ben karanlıkta olmayı hakediyorum" gözlerimden oluk oluk akan yaşlar bir türlü duymuyordu ve ben nefes alamıyordum. Yutkunmaya çalıştıkça daha da kötüleşiyordum. Yiğit beye dönüp
"Nefes alamıyorum" dedim Yiğit bey korkuyla beni koltuğa yatırdı ve sekreterine bağırmaya başladı.
"Aynur ambulans çağır hemen!" sesi sert ve korkakti tekrar bana doğru yönelip
"Arya kendine gel aç gözlerini Arya !!
Bilincim kapanmak üzereyken Yiğit bey beni kucağına alıp aşağı indirmeye başladı. Hızlı hareketleri ve telaşlı hali beni dahada çok korkutuyordu. Gözlerim kapanmak üzereydi, bir yanda siren sesleri diğer yanda Yiğit beyin sesi korkumun artmasına sebep oldu. Nefes almak için kendimi zorlarken güçsüz bedenim daha fazla dayanamayip sedyenin üzerinde bayılmama sebep oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşka İntihar
RomanceHastanede başlayan intihar Kerem'le devam ediyor. Sonu bilinmeyen bi karanlıkta düşen Arya Kerem'le hayat buluyor ve hasta kalbi onun için atmaya başlıyor...