Hastahane de olduğumun farkındaydim. Ciğerlerime kadar dolan o hastahane kokusunu unutabileceğimi sanmıyordum.
Gözlerimi açtığım sırada Yiğit beyle babamın tartışmasına şahit olmuştum. Cılız bir sesle
"Baba" diyebilmiştim.
Babam sert bir ifadeyle bana doğru dönüp
"Bunu benden nasıl saklarsın? Senin bize bunları yaşatmaya hakkın yok. Senin bizi kahretmeye hakkın yok."
Gözleri dolmuştu hatta bana bağırırken bi damla yaş yüzünden cenesine doğru süzülüvermisti. Gözlerindeki acı ve öfke giderek etkisini arttiriyordu ve tekrar konuşmaya başladı.
"Sen o gece o aptal ilaçları alarak sırf kendini ölüme sürüklemedin aynı zamanda bizide öldürdün. Bir baba için evladını kaybetmenin nasıl bir acı olduğu hakkında ufacık bir fikrin bile yok Arya. Bu kadar bencil olma, sadece kendini düşünmeyi bırak bizi de düşün artık. Gör artık beni düşürdüğün şu hali gör."
Evet ben bencildim ve bu halde olmayı ben hiç istememiştim ailemin gözünden düşmeyi istememiştim. Karanlıklar içinde kaybolmuştum. Yolumu bir türlü bulamıyordum. Sanki kapkaranlik bi labirentteydim. Ufacık bi ışıkta bile ayağımı bir yerlere takip yerlere düşmüştüm ve elimdeki bütün fırsatlari, güzellikleri kaçırmıştim.
Ellerimle yüzümü kapatıp ağlamaya başladım. Artık hiç kimsenin benim bu rezil halimi görmesini istemiyordum. Babam yavaşça ellerimi yüzümden çekmişti ama gözlerim hala kapalıydi. Nefesinin sıcakligini hissetmemle beraber babamın alınma kondurduğu küçük öpücükle gözyaşlarım iyice artmaya başladı.
Artık bu acıya dayanamıyordum. Ben ölmeyi bile beceremeyen bi mahluktum. Zaten ailemin üzerimde kurduğu baskı yetmezmiş gibi birde intihar meselesi çıktı ortaya. Benim gerçekten ölmek istediğimi değilde sadece onları korkutma amaçlı yaptığım bi oyun sandılar Sadece bi oyun. Oysaki ortada oyun felan yoktu.
Benim yaptığım şey gerçekti. Benim amacım ölmekti. Ama o kadar aptal ve sakarim ki ölmeyi bile başaramadım. Ölümden çok şimdi diken üzerinde yasiyacagim bir hayat sunuldu. Hemde bu sunulan hayati ben kendi ellerimle başarmıştım. Tamamen benim ustalık eserimdi, her baba yiğit yapamaz böyle bişeyi. Tek başarılı olduğum konuda ciddi işleri hep mahvetmek. Böyle bi insanı kim severki ben bile kendimden nefret ediyorum.
Aile kavramının ne demek olduğunu bile daha yeni anladım. Baba sevgisine çocukluğumdan beri hasrettim. Biraz sevgi hissetmem için illa böyle saçma sapan şeyleremi kalkışmam gerekiyordu.
Babamın öpmesiyle gitmesi bir olmuştu adeta. Hiç bi zaman bize ağladığını belli etmezdi babam. En zor anlarda bile hep dimdik karşımızda durur bize bile güç verirdi ama şu an durum tam tersiydi. Önceden ölürsem herkes benden kurtulur diye düşünürdüm takii babamı bu halde görene kadar.
Çok büyük bir kriz olmadığı için taburcu edilicektim. Babam taburcu işlemlerini halletmek için aşağıya inmişti, Yiğit bey benim yanımdaydi. Ondan yardım alarak ayağa kalktım. Yiğit beyin hazirlanmama yardım etmesiyle işimiz çabuk bitmişti.
Aşağıya inmek için asansörü beklediğimiz sırada yakışıklılık sınırlarını feci sekilde zorlayan bi çocuk yanımıza yaklaştı. Yiğit bey bana dönüp
"Telefonum odada kaldı Arya ben almaya gidicem istersen sen in."
Tamam dercesine kafamı sallayıp asansöre o çocukla binmiştim. 13. kattan zemine inecektik. Sessiz asansörün içinde birden o konuştu.
"Bu kadar çok gerilme Arya kalbine bişey olcak sonra."
"Ne dedin sen?!!"
"Kalp kalp bişey olucak sonra diyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşka İntihar
Roman d'amourHastanede başlayan intihar Kerem'le devam ediyor. Sonu bilinmeyen bi karanlıkta düşen Arya Kerem'le hayat buluyor ve hasta kalbi onun için atmaya başlıyor...