"Efendim anne?"dedi Draco sabahın köründe arayan annesine uykulu bir şekilde.
"Kalk kalk!"
Draco göz devirdi ve derin bir nefes verdi.
"Noldu-"
"Apollon geliyor! Tanrım! Biricik yeğenim geliyor ve sırf seni görmek için!"
Draco'nun bütün uykusu kaçmış gülümsemeye başladı. Kuzeni... Yanında olmasa bile günde en az dört kez arıyordu ve bu ay geleceği hakkında söz vermişti. Apollon sözünü tutan biriydi. Sıcak kanlı,gülümseyen biri olmasa da sevdiklerine karşı diğer yüzünü göstermekten asla çekinmezdi. Tamamen deli doluydu! Ve adının anlamını gayet iyi taşıyordu. Uyurken,yemek yerken,ev işi yaparken yani kısacası her şeyde müziği eksik kalmazdı. Her tür dinlerdi. Şiir yazardı... O yakışıklıydı. Mükemmel derece de yakışıklıydı.
"Ciddi misin anne?"dedi sesine neşe gelirken.
"Şaka yapar gibi halim mi var ayol? Kalk çabuk! İlk önce Hogwarts'a geleceğini ardından benimle çay partisi yapacağını söyledi."
Draco hemen kalkmış asası ile üstünü değiştirmişti. Tamamen siyah giyinmiş ten rengini ve gözlerini ortaya çıkarmıştı.
Annesi ile biraz daha sohbet ettikten sonra konuşmayı sonlandırmış oğlunun odasına gitmeye başladı.
Oğlunu uyandırıp giydirmiş uykulu gözlerine birer öpücük kondurmuştu.
"Bugün çok yakın ve çok sevdiğim bir akrabam gelecek Scorp. Lütfen saygılı ve uslu dur oğlum."demiş yanaklarını sıkarken.
"Adı ne baba?"dedi merakla.
"Apollon."
"Waow! En az seninki kadar havalı bir isim!"diyerek kıkırdamıştı. Draco onun dedikleri ile kahkaha atıp sakat olmayan koluna,kucağına almıştı.
"Baba! Kolun-"
"Şşşht! Ben iyiyim bebeğim. Şimdi Hogwarts girişinde Apollon amcanı bekleyeceğiz." diyerek hızla Hogwarts girişine ilerledi. Sorun çıksın istemiyordu. Kuzenini görmeyeli bayağı zaman olmuştu!
Kulağına ilişen son ses müzik ile gülümseyerek göz devirmişti. Scorp ise heyecanla gözlerini büyütüp beklemeye başlamıştı.
Yavaş çekimde ortaya çıkan adam ile yutkunup hayran hayran ona baktı Scorpius. Draco ise gülümseyerek kuzenine bakıyordu.
"Apollon!"dedi heyecanla. Apollon ise otuz iki diş gülümsemiş babasının bir kopyası olan çocuğu kucağına almıştı.
"Aptal mısın kuzen? Zaten kolunu sakatlamışsın."demiş hafif kızmıştı. Scorpius ise Apollon'un burnuna taktığı şeye gözünü dikmiş Draco'nun kahkaha atmasını sağlamıştı. Apollon ise gülümsemiş küçük çocuğun yanaklarını öpmüştü. "Demek yeğenim sensin ha?"dedi sahte şaşırmışlıkla.
Scorpius ise gözlerini kısıp kafa salladı.
"Hadi içeri gidelim Apollon. Burası biraz soğuk. Scorp'un hasta olmasını istemiyorum."demiş önden ilerlemeye başlamıştı. Apollon ise göz devirip kucağındaki çocuk ile kuzeninin peşinden gitti. Gördüğü tarihi şeylerden hem tiksinmiş hemde sevmişti...
"Eee kuzen,gelmenin sebebi nedir?"
Draco'nun sorusu ile daldığı yazılardan kafasını kaldırıp etrafına bakındı.
"Lan gereksiz! Senin,sizin için geldim. Başka sebep ne olabilir?"dedi Draco'nun kafasını hafiften vururken.
"O piçte-" Draco gözleri ile Scorp'u işaret etmiş susmasını sağlamıştı. Apollon göz devirip kulaklığını çıkarıp küçük çocuğa verdi. "Al bakalım küçük adam."dedi. Scorpius kulaklığı kulağına takmış babasından izin alarak ortak salona kahvaltı etmeye gitmişti.
"O piçte buradaymış. Ah,birde oğlu seni lanetlemiş!"dedi kızgın bir tonda.
"Sakin ol Apollon. Oldu-"
"Oldu bittisi yok bunun Draco. Bunun intikamını almadan şuradan şuraya gitmiyorum."demiş bir çocuk gibi kollarını bağdaştırıp dudak büzmüştü. Draco onun bu haline göz devirmiş kafa sallamıştı. Apollon zafer kahkahası atıp Draco'nun kendisini ortak salona götürmesine yardım etmişti.
Ortak salona girdikleri an herkesin gözü iki sarışın adama kaymış çoğunun yutkunmasına sebep olmuştu. Anlarsınız ya... Apollon da farklı bir etki vardı. Tabii Draco'nun güzelliği ayrıydı.
Severus Apollon'u gördüğü gibi ayağa kalkıp ona sarılmıştı. "Hoşgeldin Apollon."diyerek oturacağı yeri göstermişti.
Draco etrafa gülümseyerek bakıp yerine oturmuş,oturmadan önce topladığı saçlarını salmış önüne düşenleri eli ile arkaya atmıştı.
Herkes hayran hayran bakarken birisi sinirle kuzenlere bakıyordu. Harry Potter.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Malfoy's son, Potter's son/drarry
FantasíaDraco sekiz yıl önce terk ettiği memleketi Londra'ya geri dönmüştü. Oğlu ile birlikte.