Hastaneye nasıl geldiğimizi hatırlamıyordum.
Chan yanımda elimi tutmuş beni sakinleştirmeye çalışırken aklımda tek bir düşünce vardı.
Benim yüzümden. Benim hatam.
Chan bir şeyler söylüyordu ama anlamıyordum. Tek düşünebildiğim benim yüzümden yaralanan Jeongin'di. Ne zaman zorlansam hemen yardımıma koşan çocuk, yine bana yardım ettiği için zarar görmüştü.
Omzumdaki eller beni hafifçe sarsınca, Chan'ın söylediklerine odaklanmaya çalıştım.
"Miyoung, beni duyuyor musun?" Başımı sallayarak onayladım ve burnumu çektim. Ellerini yanaklarıma koyup göz yaşlarımı silerek, "Jeongin iyi olacak-" dedi ancak kasıklarıma giren sancıyla acıyla inlemiş ve iki büklüm olmuştum.
Daha önce sancı girdiği oluyordu ama bu daha şiddetliydi sanki. Bir elimi karnıma koyarken diğeriyle Chan'ın kolunu tuttum.
"Ne- Neyin var?" diye telaşla sordu Chan. Cevap verecek durumda değildim. Nefes bile alamıyordum sancıların şiddetinden. Chan bunu anlayıp, "Yardım edin!" diye bağırdı. Birileri koşup yanımıza geldi.
Sonrasında iğne yaptıklarını hatırlıyordum sadece. Kendime geldiğimde bir yatakta uzanıyordum ve Chan yanımdaydı. Sağ elimi ellerinin arasına almış, sessizce ağlıyordu.
"Chan?" diye fısıldadığımda hemen başını kaldırarak bana baktı. Yanakları göz yaşlarıyla ıslaktı ama bana bakar bakmaz gülümsemişti.
"İyisin, iyisiniz." diyerek iç çekti. "Sen de, bebek de, Jeongin de. Hepiniz iyisiniz. Şükürler olsun."
Söylediklerinden sonra rahatlasam da, "Jeongin nasıl?" diye sordum.
"Durumu iyi. O piç tam saplayamamış, derin değil yarası. Doktor bir aya iyileşeceğini söyledi." diyerek açıkladı. Rahat bir nefes alıp kalkmaya çalıştığımda engel olup yatırdı. "Dur, senin durumun da ciddi. Dinlenmen lazım."
Kaşlarımı çattım, "Benim neyim var ki?"
Elinin tersiyle yanaklarındaki yaşları kurularken, "Stresten doğum erkenden başlayacaktı az kalsın. İlaçla doğumu durdurdular, biraz uzanman lazım." demişti. Yüzündeki gülümsemeyle uzanıp yanağımı öptükten sonra, "Birkaç saat içinde üç kişiyi birden kaybedecektim. Dördüncü de ben olurdum herhalde. Neyse ki hepiniz iyisiniz." dedi.
"Özür dilerim." diye mırıldandığımda başını sağa sola salladı.
"Özür dileyecek bir şey yok. Kendine dikkat et bana yeter."
Gözlerim çoktan dolmuştu bile. "Annene söyle gelmesin." dedim ağlamamak için direnirken. Yüzündeki ifadeden şaşırdığı belliydi. Titreyen sesimle, "Ya babam, annene de zarar verirse? Gelmesin." dedim.
İç çekerek yüzüme düşen saçlarımı geri itti. "Endişelenme. Jeongin ondan şikayetçi oldu, yakalanması an meselesi. Sen de şikayetçi olursan eminim hapse girecektir. Fakat içerde çok uzun süre kalacağını sanmıyorum. O hapisteyken işlerimizi düzene sokarız. Sonrasında da Avustralya'ya taşınırız diye düşündüm, tabi sen istersen. Hem annemlerin yanında oluruz hem de baban oraya gelemez."
Şu an düşüncelerim birbirine girmişti. "Biraz düşüneyim, olur mu?" dediğimde başıyla onayladı. Düşüncelere dalan Chan'ı bir süre izledikten sonra, "Çok iyi bir baba olacaksın. Kızımız çok şanslı." demiştim. Düşüncelerinden sıyrılarak gülümsedi.
"Sen de harika bir anne olacaksın."
Ben bundan pek emin değildim. Hayatımda hiç kucağıma bebek almamıştım, hep uzaktan görmüştüm. Hamileliğim boyunca elimden geldiği kadarıyla internetten ve kitaplardan bilgi toplamaya çalışmış, doktorumla konuşmuştum ama yine de tedirgindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blueprint | Bang Chan
Fanfiction[Chan ile karşılaşana kadar, hayatımın ne kadar renksiz olduğunun farkında bile değildim. Aslında... sanırım hayatıma renk katan Chan'ın ta kendisiydi.] Kapak: @stay_rsn ♡♡