Küçük bir açıklama. Miyoung'un en büyük korkusu şiddet görmek, yani bu bölümdeki davranışlarını garipsemeyin ya da sinirlenmeyin. Miyoung'a kızana ben de kızarım 😡
•
Oturduğum yerde küçülürken Chan'dan biraz daha uzağa kaydım.
"Miyoung." Yalvarır gibi konuşsa da ona bakmadım. Doğruca ayaklarıma odaklamıştım gözlerimi. "Neden böyle yapıyorsun? Anlat, yalvarırım."
Anlatabilseydim, emin ol anlatırdım.
İki saat önce, Chan'ın geçmişindeki biri tarafından az kalsın boğularak öldürülüyordum. Adının Lee Beomhwan olduğunu öğrendiğim çocuk, Jeongin ve Jisung tarafından susturulmuş ve ben görmemiş olsam da, yüksek ihtimalle dövülmüştü.
Chan beni dışarı çıkarmış ve kampüsün içindeki kafelerden birine getirmişti. Bir saattir tek kelime etmeden oturuyor ve Chan'a bakmıyordum bile.
Konuşabilsem, sorup olan biteni öğrenecektim ama vücudum beni dinlemiyordu. Kaskatı kesilmiş, öylece duruyordum işte. Sanki ruhum bedenimden çıkmıştı da hareketlerimi bir başkası kontrol ediyordu.
"Selam." diyerek karşımıza geçti Chan'ın yedi arkadaşı da. Onlara kısacık baktıktan sonra yine ayaklarıma çevirmiştim bakışlarımı.
"Ee, neden böyle suspussunuz? Beomhwan tadınızı daha fazla kaçırmasın bence ya. Boş verin." dedi Minho.
Boş verelim? Az kalsın ölüyordum ve bunu boş verelim, öyle mi?
"Miyoung?" Chan bana tekrar seslenince ona bakmak için kendimi zorladım. Çok üzgün görünüyordu ve içim sızlamıştı onu böyle görünce. "Neden konuşmuyorsun?"
Tepki vermeden yüzüne bakmaya devam ettiğimde Seungmin, "Belki şoka girmiştir. Böyle durumlarda dili tutuluyor insanın." demişti.
Chan elimi tutmak için uzanınca izin vermeyerek kendime çektim elimi. Şimdilik bana dokunmasını istemiyordum. Şu zorbalık mevzusu çözülmemişti henüz.
Bu hareketim herkesi şoka uğratmıştı. Chan ağlamaklı bir ifadeyle iç çekerek, "Benimle konuşmuyorsun, kendine dokundurmuyorsun... Yüzüme bile daha yeni baktın." dedi. "Özür dilerim. Seni yalnız bırakmamam gerekirdi, gerçekten özür dilerim bunu yaşadığın için. Ne kadar pişman olduğumu tahmin dahi edemezsin. Kız, bağır, vur, ne istersen yap. Ama lütfen kendini benden uzaklaştırma, ben sensiz yaşayamam."
İfadesizce ona bakmaya devam ettim. İstediğim cevabı bana vermiyordu.
Chan, zorbalık yaptın mı?
Ellerini saçlarına atarak sıkıntıyla ofladı ve, "Bari tepki ver! Delireceğim!" diye sitem etti.
Yutkunup önüme döndüm. Keşke her şey kabus olsaydı ve babaannem saçlarımı okşayarak uyandırsaydı beni.
Önüme itilen kağıt ve kalemle birlikte başımı kaldırdım. Felix bana çekinerek bakıyordu. "Konuşmuyorsun, belki yazmak istersin." dedi.
Birkaç saniye boş boş baktığımda herkes bana odaklanmıştı. Kalemi alarak merak ettiğim şeyi yazdım ve bitirince sessizce masaya bıraktım. Chan kağıdı eline alarak yazdıklarımı sesli okudu.
"Zorbalık yaptın mı?" Bana şokla bakarken, "Tanrım! Tabii ki hayır! Kaç saattir bunu mu düşünüyordun?" dedi. Başımla onayladığımda sonunda benden bir tepki kazandığı için rahat bir nefes aldı. "Bak, olay tam tersi. İki yıl önce ben futbol kulübündeyken Beomhwan da kulüpteydi. Kulüpteki bir çocuğu taciz edip zorbalık yaptığını fark edince herkese rezil edip bir güzel dövdüm. O da buna kinlendi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blueprint | Bang Chan
Fanfic[Chan ile karşılaşana kadar, hayatımın ne kadar renksiz olduğunun farkında bile değildim. Aslında... sanırım hayatıma renk katan Chan'ın ta kendisiydi.] Kapak: @stay_rsn ♡♡