Tribünlerde otururken sinirle bacağımı sallıyordum. İki haftadır yapmak için uğraştığım ödev, flaşıma virüs bulaşmasıyla uçup gitmişti. Teslim tarihine iki gün kalmıştı ve neyse ki önce bir deftere düzgünce yazmıştım. Öncelikle bir flaş almalı ve bu sefer güvenilir bir bilgisayar kullanmalıydım. Sonra da hocaya mail olarak ödevi atabilirdim.
"Chan'ın sevgilisi değil mi şu kız?" Benimle aynı hizada oturan ve aramızda üç koltuk boşluk olan bir grup kız, benim duymamı umursamadan hakkımda konuşmaya başlamıştı.
Chan arkadaşlarıyla hava soğuk olmasına rağmen okulun sahasında futbol maçı yapıyordu ve ben de onu bekliyordum. Bu kızlar da Chan'ı izlemeye gelmişti.
"Bir Chan'a bakın bir de şuna. İnsan bir makyaj falan yapar, kendine dikkat eder."
"Aynen ya. Chan benim sevgilim olacaktı da ben böyle berbat bir hâlde dolaşacaktım?! Salak mı ne?"
"Hey, sizi duyabiliyorum." dedim sertçe. Bana bakıp aralarında gülüştüler.
"Gizli gizli konuşmuyoruz zaten. Birinin sana gerçekleri söylemesi gerekiyor."
"Doğru. Chan'ın yanına hiç yakışmıyorsun."
"Size sorduğumu hatırlamıyorum." Kaşlarımı çatarak söylediğimde ayağa kalktılar.
"Birinin sana haddini bildirmesi gerekiyor." dedikten sonra üzerime yürümeye başladılar. Ben de ayağa kalktım, ciddi ciddi beni dövecekler miydi? Benim ellerim armut mu toplayacaktı, ne sanıyorlardı ki?
Birisi saçlarıma uzandığında kolunu tutup arkasına büktüm ve sırtına tekme atarak yere düşürdüm. Hemen sonrasında diğer kızlardan birinden yüzüme sert bir yumruk yemiş ve geriye doğru bir adım atmıştım.
"HEY!" Sahadan gelen ses ile hepimiz duraklayarak sesin sahibine baktık. Chan öfkeyle buraya doğru geliyordu ve resmen gözlerinden ateş çıkıyordu. "SİZ ÇILDIRDINIZ MI?!" diye bağırdı tekrar ve yanımıza gelir gelmez kolumdan tutup beni arkasına aldı. "Neyi paylaşamadınız?" Sinirle sorduğunda, "Seni paylaşamıyorlar. Yanına yakışmıyormuşum. Makyaj yapmam ve kendime dikkat etmem lazımmış." dedim. Her şeyi söylediğim için içim rahatlamıştı. O salakların gücü ancak bana yeterdi zaten, yiyorsa Chan'a da aynı şeyleri söylesinler.
"Ne?" Chan dili tutulmuş gibi bir bana, bir kızlara baktı. Omzumda bir el hissedince arkama dönüp baktım. Jeongin bana mendil uzatıyordu ve diğerleri de arkamızdaydı.
"Burnun kanıyor." dedi Jeongin. Mendili alırken elimi burnuma götürdüm, sıcak bir sıvı parmaklarıma bulaşmıştı. Mendili burnuma tuttuğum sırada Chan konuşmaya başladı.
"Bu konu hiçbirinizin üzerine vazife değil. Eğer Miyoung'a bir daha zarar vermeye kalkar ya da böyle saçma sapan konuşursanız karşınızda beni bulursunuz."
"Ve bizi." dedi arkadan Felix.
"Aynen. Miyoung yalnız değil." diyen Jeongin beni duygulandırdı. Daha önce hiç böyle sıcacık hissetmemiştim.
"A-ama-" Kekeleyen kızı duymazdan gelerek bana döndü Chan ve kolunu omzuma atarak yürümeye başladı. Maç bu olay yüzünden yarım kalmıştı fakat ne Chan'ın ne de arkadaşlarının umurunda değildi. Hepsinin gözlerinde benim için endişelendiklerini görebiliyordum.
Burnumun kanaması neyse ki kısa sürede durdu. Kantinde oturmuş konuşuyorduk. Daha doğrusu, diğerleri aralarında konuşurken Chan yüzüme dikkatle bakıyordu.
"Kanaması durdu galiba." dedikten sonra gözlerini üzerimden çekmiş ve arkadaşlarının sohbetine dahil olmuştu.
Kızların söyledikleri aklımın bir köşesinde beni rahatsız ediyordu. Söyledikleri kadar kötü durumda değildim ki. Bursum sayesinde kaliteli kıyafetler alıp giyebiliyordum ve hepsi sapasağlamdı. Makyaj konusuna gelirsek, ihtiyaç hissetmiyordum. Kendimi böyle güzel hissediyordum ve makyaj malzemelerine para, makyaj yapmaya da vakit harcamak istemiyordum. Cildime iyi bakmam yeterliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blueprint | Bang Chan
Fanfiction[Chan ile karşılaşana kadar, hayatımın ne kadar renksiz olduğunun farkında bile değildim. Aslında... sanırım hayatıma renk katan Chan'ın ta kendisiydi.] Kapak: @stay_rsn ♡♡