Kantinde diğer öğrencilerin uğultuları yayılırken önümdeki üzerinde hâlâ buhar olan kahveye baktım. Dün iyice dinlenmiş ve derslere girmemiştim fakat bugün derse gelmek zorundaydım. Boynumdaki izleri saklamak için kapatıcı kullanmış ve soğuk havayı bahane ederek boğazlı bir kazak giyinmiştim.
Çantamdaki romanı çıkardım, biraz okuyarak dikkatimi o geceden çekebilirdim. Olmuştu ve bitmişti, daha fazla düşünmeye gerek yoktu.
Yaklaşık yarım saat kitap okuduktan sonra karşımdaki sandalyeye birisi oturunca başımı kitaptan kaldırarak kim olduğuna baktım. Dün sabahki çocuğu görmek kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Tedirgin bir şekilde ensesini kaşıdıktan sonra bana baktı.
"Merhaba. Beni hatırlıyorsun, değil mi?" dediğinde başımla onayladım. "Adım Bang Chan. Kimya bölümünde son sınıfım."
Ne? Tanışmaya mı gelmişti?
"Tanışmamıza gerek olduğunu sanmıyorum." dedim tersler gibi.
"Hayır, tanışmalıyız." diyip bana doğru eğildi ve kimse duymasın diye fısıldayarak, "Korunmadık. Hamile kalmış olabilirsin." dedi.
Gözlerim büyürken ayağa kalktım. Bu benim aklıma niye gelmemişti? Hayır, hamile kalamazdım. Hayatım mahvolurdu. Daha 21 yaşındaydım ve önümde zorlu bir yol vardı. Bir bebek her şeyi berbat ederdi.
"Otur lütfen." dedi nazikçe. Dediğini yaparak oturdum. Keşke o partiye hiç gitmemiş olsaydım. "Önce tanışalım, tamam mı?" Yine kibarca konuşunca onu terslememeye karar verdim. Henüz karşımdakini tam olarak tanımıyordum ama beni görmezden gelmek yerine, hamile kalma olasılığımı düşünerek benimle konuşmaya gelmişti.
"Kim Miyoung. Edebiyat ikinci sınıfım." dedim kısaca.
"Memnun oldum." dedikten sonra aramızda garip bir sessizlik oldu. Biraz sonra telefonunu bana uzatarak, "Numaranı verir misin? Hamile olup olmadığın belli olunca haber verirsin." dedi. İstemeye istemeye numaramı yazdığımda beni kaydederek telefonumu çaldırdı. Böylece ben de onu kaydettim.
"Hamileysen ne yapacaksın? Ailene haber verecek misin?"
Gülecek gibi oldum, ne ailesinden bahsediyordu?
"Ailem yok." dediğimde gözlerini kırpıştırdı. Kafası karışmıştı galiba, umursamadım. Ayağa kalkarken telefonunu işaret etti.
"Öğrenirsen mutlaka bana haber ver." diyince başımı salladım ve gitti.
Doğum falan yapamazdım, eğer hamileysem hemen aldırmam gerekiyordu. Fakat bunu kendi kafama göre yapmamalıydım, en azından Chan'ın da bilmesi gerekirdi. Sorumluluk sahibi birine benziyordu ve gelip benimle konuşması bile bu düşündüklerimden haberdar olmayı hak ettiğini gösterirdi.
•••
Aradan bir ay geçmiş, reglim bir hafta gecikmişti ve biraz halsiz hissediyordum. Ne kadar düşünmemeye çalışsam da hamile olduğum fikri aklımda yer edinmeye başlamıştı. İnternetten belirtilere bakınca iyice şüphelenmiştim Emin olmak için teste ihtiyacım vardı ve doktora gitmeye karar vermiştim. Yarına randevu alıp Chan'a randevu saatini mesaj attım ve isterse gelebileceğini yazdım.
En son kantine benimle tanışmak için geldiği zaman konuşmuştuk, onun dışında bazen sınıfa arkadaşını görmeye gelmişti ve kısa süreli bakışmak dışında bir şey yapmamıştık.
Sanki mesajımı bekliyormuş gibi kısa sürede cevap verdi ve geleceğini, beni yurdun önünden alacağını söyledi.
Ertesi gün hazırlanıp yurttan çıktım. Sabah erken saatlerdi ve kahvaltı yapmak içimden gelmemişti. Şu bebek mevzusu iştahımı kaçırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blueprint | Bang Chan
Fanfiction[Chan ile karşılaşana kadar, hayatımın ne kadar renksiz olduğunun farkında bile değildim. Aslında... sanırım hayatıma renk katan Chan'ın ta kendisiydi.] Kapak: @stay_rsn ♡♡