Sönmeyen Işık -11-

607 55 10
                                        

"BORA!?"

  Gözlerimi pörtletmiş ona bakıyordum. Neden buradaydı? Evi buraya yakın mıydı? O zaman neden banaa dememişti ki? Sonuçta evi buraya yakınsa halamın evine de yakın olurdu. Aklımda deli sorular.

Derin nefes alıp, yanına doğru ilerledim. Yüzünde yine o muhteşem gülümsemesi vardı. "Neden buradasın?" dedim. O arada elindeki telefonunu cebine koydu. "Seni bıraktıktan sonra

biraz hava alayım dedim. Biraz yürüdüm. Susayınca da markete girdim." dedi elindeki suyu göstererek. "Peki o zaman o flash sesi neydi? Bir dakika fotoğrafımı mı çektin?" gözlerimi kısıp ona baktım. Kaşlarını kaldırarak cevapladı. "Seni değil üstündekini çektim. Belki yeğenime alabilirim. Nereden aldın?" dedi. Gözlerimi devirdim.

Listeye bakıp diğer malzemeleri aramaya başladım. Bora da benimle geliyordu. "Babam doğum  günümde almıştı. Bu ikinci giyişim galiba." dedim. Bora yavaşça kafasını salladı. Alışveriş arabasını elimden hızlıca çekince sabır dileyerek Bora'ya baktım. "Bora uğraştırma beni. Malzemeleri alıp hemen gideceğim. Halam bekliyor." dedim sinirle. Bora duymamış gibi elimdeki listeyi alıp etrafa bakmaya başladı. "Hmm.. ilk olarak parçalanmış tavuk etini alalım." diyerek etlerin olduğu reyona doğru gitti. Bende mecburen peşinden gidiyordum. Bir anda durunca sırtına çarptım. "Sende salça ve yumurta al." diyip yanımdan ayrıldı. Bende ilk önce süt ürünlerin olduğu yere doğru gittim. Elime öylesine bir paket yumurta aldım. Daha sonra bir kutu salça aldım.

Bora'yı aramaya başladım. Onu makarna reyonunda gördüm. Yanına giderken Bora'da tüm markalardan çeşit çeşit makarna alıyordu. Sabır çekerek yanına gittim. "Bora ne yapıyorsun? Tüm marketi satın al istersen. Ne dersin? Daha kolay olur." deyince oflayıp "O zaman sen al hanımefendi." dedi. Bende o arada aldığı makarnaları bırakıyordum. Tanımadığım bir ses duyunca o tarafa döndüm. "Ayy! Ne kadar da yakışıyorlar demi Ziya. Bizde eskiden böyleydik seninle. Ah ah! Ne günlerdi." Gözlerimi pörtletip  Boraya baktım. Oda anlamamış bakışlar atıyordu. Amcada söze girip "Oğlum galiba yeni evlisiniz. Allah bir yastıkta kocatsın." diyerek gülümsedi. Boranın karşı çıkacağına sanarken ağzından dökülen cümlelerle ağzım daha da açıldı. "Sağolun amcacım." diyerek yine o gülüşü ile karşılık verdi. Bende ortamın içine etmemek için sadece gülümsedim. Amcayla teyze gidene kadar süren gülümsemem yerini alevli gözlere bıraktı. "Ya sen mal mısın? Öküz. Ne evlisi? Sevgiliyiz desen anlarım. Hani amcayla teyzenin hevesi için sevgili dersin falan da evli..." Boranın beni dinlemeyip makarnanın tarihiyle ilgilendiğini görünce hızla kafasına geçirdim. Kafasını tutarak "Ah! Kafam! Ne vuruyosun kızım ya! Of! Elinde ağırmış." deyince pişkince sırıttım. "Beni dinlemezsen olacağı bu." Yavaşça güldü ve tekrar elindeki makarnaya odaklandı.

Alışverişimiz biberlerle sonlanınca sıra ödemeye geldi. Şu an ise bildiğin markette film çekiyoruz. Bora bir kıza erkek varken ödetilmez diye ödemek istiyordu bende ben yiyeceğim ben ödeyeceğim diye karşı çıkıyordum. Tabi kazanan Bora oldu.

Sırada birkaç kişi vardı ve arkamızda Bora'ya yavşayan iki kız. "Ayy! Burcu! Çok taş değil mi? Allah'ım. Cennetten düşmüş sanki" deyince Bora'ya baktım. Bu mu cenneten düşmüş? Düşse düşse ağaçtan düşer diye içimden düşündüm.

"Ne?" Boranın sesiyle ona döndüm. "Ne ne?" dedim saçmalığın dibine vurarak. "Düşse düşse ağaçtan düşer mi? Cidden mi ela gözlü?" Oha ya! Ben onu dışımdan mı düşündüm? Bozuntuya vermeden " Evet öyle. Kendini yakışıklı mı sanıyodun?"  dedim dünyanın en büyük yalanını söyleyerek. Kesinlikle Bora çok yakışıklıydı. Gözlerini pörtletip bana bakınca başımı eğip mırıldandım. "Gözlerin dışında." Minik bir kahkaha patlattı. Şuan dünyanın en büyük domatesi olarak GINES Rekorlar kitabına giricem.

Sönmeyen IşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin