MULTİMEDYADA BORA VAR İYİ OKUMALAR :) OYLAMAYI DA UNUTMAYIN!
Okula doğru yürümeye başladım. Eylül beni karşısında görünce yanıma gelip sarıldı. "İyi misin?Birşey ister misin? Söyle hemen yapayım kantinden birşey alayım mı? Ya..." sözünü kesen Selimdi. "Yavaş Eylül ne bu hız. Kızı sıkma hemen." Sırıtarak "Sen sus cibiliyetsiz " edi Eylül. Cibiliyetsiz? Bu kızı hiç anlayamıyacağım. Kurduğu cümleler kullandığı kelimeler...
Selim ve Eylül benim 5 yıllık kardeşlerimdir. Onlar olmasaydi çoğu zaman belki ayakta duramayacaktım. Onlar hayatımda gördüğüm en iyi ikiliydi. Birbirlerini seviyorlardı. İkisi de bana sırlarını açmışlardı bana. Selimde benimle duygularını paylaşınca az yemeğe götürmemiştim onları. Aradan nasıl sıyrıldım bi Allah bilir. Ama hala birbirlerine açılamamışlardı.
Düşüncelerimi Selim böldü. Eylül'ün yeni kelimelerine yakınarak "Yine başladı Ada hadi sınıfa"beni çekiştirdi. Eylül arkadan "Heyy! Beni de bekleyin" diyerek geliyordu.Sınıfa girdiğimizde herkes beni görünce şaşırmıştı. Yani iki haftadır gelmeyen kız gelince bende şaşırırdım.Yerime geçtiğimde herkes başıma toplanıp edebilecekleri kadar teselli etmeye çalıştılar.Bu dayanışmayı seviyordum biri üzülünce birinin yardım etmesi hoştu ama fazla ilgi beni rahatsız ediyordu. Ders başlamıştı. Ne kadar şanssızım. En sevmediğim ders İngilizce! Bu saçma hocayı da hiç sevmiyorum.
Tam 40 dakikadır bu Eylül'ün tabiriyle cibiliyetsiz kadını dinliyordum.Zil çaldığında kendimizi dışarı attık. Selim oflayarak "Ama hep bu kadını mı dinleyeceğiz ya! Annem yaşında. Git ev hanımı ol, ne işin var bu ortamlarda! Bu yaşta sana kimse bakmaz be hocam!" diye yakındı. Arkadan birinin sesi gelmişti "Demek öyle Selim " Arkamızı döndüğümüzde bir baktık ki cibileyetsiz İngilizceci Serpil Hocaydı. Aha yandın Selim! "H-hocam şaka yapıyordum. Yoksa siz çook gençsiniz." Yine o gözlüklerin üstünden bakıyordu. Nine gibi. Te allam o zaman niye gözlük takıyorsun ? "Bunları müdür odasında konuşuruz Selim hadi düş önüme" Selim hoca ile birlikte müdür odasına giderken bizde kantinin yolunu tuttuk.
Kantine girerken kaya gibi sert birine çarptım. Abartmıyorum da yememiş içmemiş bu vücuda mı uğraşmış. "Önüne baksana ufaklık" yüzüne baktığımda bu üst sınıflarından kendini okulun popüleri sanan bütün kızların sulandığı Eren'di. "Önüme bakıyordum da sen nereye bakıyordun?" dedim. Muzhipçe sırıtıp "Kızlara!" dedi. Sapıklıkta ödül almıştır bu. Arkadaşlarıyla birlikte gülerek gittiler. Eylül beni yerden kaldırıp "Ne olcak işte Tecavüzcü Coşkunun kardeşi. Sapık! " diyerek söyleniyordu.Bu hali komikti.
Kantine girip bir tost ve kakaolu süt alıp yerime geçtim. Selim de bizi görünce bize doğru geldi. "Ne oldu? Hoca ne dedi? Yoksa disiplin mi? Amaa ben dedim başına iş aç.." Kendini aşmış Eylül'ümüzü susturan Selim'in eliydi. "Hayır birşey olmadı. Hocadan özür diledim. Hayır disiplin değil ve yanıldın başıma iş açmadım geveze ama bir müddet ninemizin dersine girmesek iyi olur" dedi sırıtarak.Bu halleri komikti zil çaldığında hepimiz içeri girdik.Sınıfta yine Melis çıktığı kişileri anlatıyordu. Maşallah kız apartman zili gibi basan kaçıyor. Hoca geldiğinde kafamı sıraya koyup yattım. Kalktığımda teneffüstü.Telefonuma baktığımda Bay Ukalamızdan mesaj vardı.
Kimden:Bay Ukala
Çıkışta beni bekle 1. Dileğimi yapacaksın.
Acaba dileği neydi?!...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sönmeyen Işık
Teen FictionAnnem ölmüştü. İşte bu kadardı. İk kelime, 12 harf. Ama verdiği acı? Sanki o iki kelime kalbimi yarıyor, 12 harfde vücuduma minik iğneler batırıyordu. Bu nasıl bir duygu bende tam çözememiştim. Ama öyleydi. Benim şefkatli, güzel annem bir katile ku...