UMUT'TAN:
Bugün kardeşimin kaçırıldığı 119. gün... Babamın bu kadar gücü olmasına rağmen kardeşimin hala bulunamaması bizi mahvediyo. Kim bilir hangi pezevenk kardeşime neler yapıyo? Düşünmekten her gün kafayı yiyorum ama yinede güneşin doğduğu her gün yeni bir sabaha başlıyorum...
Bugün yine o sabahlardan bir tanesi. Pencereden vuran ışıkla beraber uyanmaya çalışırken hizmetçim Banu odaya girdi
- Günaydın Umut bey, Şansal bey ve İffet hanım sizi aşağıda kahvaltıya bekliyorlar efendim. Banu'ya '' Tamam '' dedikten sonra kendimi soğuk bir duşa attım. Nedense akan su ile bütün düşüncelerim, yorgunluklarım akıp gidiyo gibi hissediyorum.
Giysi dolabıma yöneldim. Bu aralar kardeşimin kayıp olmasından dolayımıdır bilmiyorum ama sürekli siyah giyinesim geliyor. Bu yüzden siyah kotumu ve siyah tşörtümü üzerime geçirdim. Annemleri daha fazla bekletmemek için hemen aşağıya indim.
Salona indiğimde annemin gözlerinin yine kızarmış olduğunu gördüm. Ahh, annemm benim... canım annem. Sen merak etme, bunun intikamını alıcam..
Sofrada her zamanki gibi sessizlik hakimdi. Irmak her zaman birşeyler anlatır ve masamızı neşelendirirdi ama o gittiğinden beri soframız böyle sessiz. Birşeyler atıştırdıktan sonra her zamanki gibi Rande Rover'ımın anahtarlarını aldım. Askıdan deri montumu ve gözlüklerimide alarak kendimi kapıdan dışarı attım. Temiz havayı hep sevmişimdir. Çünkü temiz havayı her içime çektiğimde kendimi rahatlamış, birazda olsa düşüncelerimden uzaklaşmış hissediyorum. Arabaya bindikten sonra radyoyu açtım ve Irmak'ın sevdiği şarkıyı duymamla kapatmam bir oldu( yusuf güney-kendine iyi bak). Buşarkı Irmak'ın en sevdiği şarkı benimde o kaybolduğundan beri en nefret ettiğim şarkı. Çünkü Irmak'ı hatırlamak beni güçsüzlestiriyor.
Okula gelmemle her zamanki gibi kızların bakışları benim üzerime toplandı. Arabamı park ettikten sonra çetenin gelmiş olduğunu gördüm ve yanlarına doğru ilerledim.
Can: Oooo baba merabaa.
Umut: Oğlum Can başlamadan kes sesini, yoksa ben kesecem o sesini.
Çınar: Abi ne oldu sinirlisin yine, bi haber yok mu?
Umut: Yok... Siktiğimin adamlarını bulamıyoruz.
Ufuk: Abi sessiz olun, Başak geliyo.
Can: Aha geldi yine tipini siktimin salağı..
Başak: Umutcuğum, meraba tatlım nasılsın?
Elini omzuma koydu ve her zamanki gibi sulanmaya başladı.
Can fısıldayarak: Sen gelene kadar daha iyiydik. Ufuk Can'ın omzuna vurdu ve
Ufuk: Hee yaa iyiyiz..
Ortadaki muhabbete katılmayarak etrafı izlemeye başladım. O sırada Başak'ın söylediği bir şey sinirlenmeme sebep oldu.
Başak: Yaa şu Irmak ta bi bulunamadı gitti. Umutcuğum sende bu yüzden hiç benle ilgilenmiyosun.
Umut: Eğer bir daha kardeşimin adını ağzına alırsan bende senin o ağzına başka bir şey veririm.
Başak: Ahh tabiki tatlım. Seve sevee..
Can: Amına koyum kız fena azmış.
Umut: Başak gerçekten bi siktir git.
Başak: Yaa tamam siz asıl olayı bilmiyosunuz. Okula ünlü iş adamı Vural ÖZER'in kızı geliyo.
Umut: Vural amcanın kızı yurt dışında değil miydi ?
Ufuk. Yurt dışından dönmüşkaydını buraya aldırmışlar.
Çınar: Abi bu arada kız tam bir afetmiş.
Mert: Yaa abi, bu kız senin babanın arkadaşının kızı değilmi? Sen nasıl tanımıyosun?
Umut: Zaten yurt dışındaydı çocukluğundan beri. Sadece abisini tanıyorum.
Can: Abi yanlız oda çok yakışıklıydı şimdi hakkını yemiyelim.
Özgür: Olum Can gay mısın nesin lan sen?
Umut: Neyse kesin zevzekliğide zil çaldı hadi sınıfa.
Başak: Umutt, bu senede benimle oturacaksın değil mi?
Umut: Başak sınıfa gir ve benden en uzak sıraya otur.
Dersin ortasında gelen mesajla elim ayağım titredi. Bizimkilere ufak bir bakış atmamla olayı anladılar ve hocayı takmadan sınıftan dışarı çıktık.
Can: Abi ilk dersten olay var desene...
Umut: Gençler, babam mesaj atmış. Galiba Irmak'la ilgili birşeyler buldular.
Çınar: Hadi o zaman daha fazla durmayalım. Mert ve Özgür siz benle gelin.
Umut: Can ve Ufuk sizde benle gelin.
Arabayı çalıştırdım ve babamın verdiği adresi gpsden buldum.
Ufuk: Naıl yani? Bu çocuklar burumuzun dibindeydi ve biz görmedikmi?
Umut: Bilmiyorum ama buluğumda hepsinin anasını belleyecem.
Babamın verdiği adrese geldiğimizde nedense hiç şaşırmadım. Çünkü ormanlık bir alandaki eski bir sanayi deposuydu burası. Hahh! Çok klasik. Adamlarıma deponun etrafını sarmalarını emrettim ve belimdeki silahı çıkarttım. Eğer Irmağımın kılına bile zarar geldiyse ölümlerden ölüm beğensinler...
İçeri girmemle şoka uğradım...