"Dördüncü kattayız. Dör-dün-cü."
Kendi kendime söyleniyordum. Nasıl olsa Deniz beni dinlemiyordu ve kapıyı açmadığımız sürece odada sadece ikimiz vardık.
"Kötü gözüküyor, kapıyı açmamız lazım."
Deyince şaşkınlıkla ona baktım. Bunun bir faydası olmayacağını bilsemde. Çünkü çoktan kolu çevirmeye başlamıştı.
Kapıyı açtığımız anda içeri dolan karanlık ve tuzlu deniz kokusu dışında ışık saçan gözler ve derin soluk alış veriş sesleri oldu. Soğuk demirlere sıkıcı sarılmış eller bu sefer bir baykuşa ait değildi.
Üzerindekiler sabah olduğu gibi bir kırmızı ceket ve kot pantolondu. Sade kıyafetlerinin altındaki şıklık, az insanda görebildiğim bir şeydi. Kesinlikle çok seksi gözüküyordu.
"Müsaitseniz girmek istiyorum çünkü diyecek şeylerim var ve gerçekten önemliler."
"..."
Denizle ellerimizi göğsümüzde bağlamış gece yarısı kapımıza dayanan bu gencin her kelimesini dikkatle dinliyorduk. Ama içimde, onu gördüğümde yada sekiz katlı bir bina yüksekliğinden aşağı inen lunapark oyuncağına bindiğimde oluşanla aynı heyecan ve korku vardı. Onaylayan gözlerle baktığımda süzülerek içeri girdi.
"Seni dinliyoruz."
Yatağımın ucuna oturmuş kollarını esnetirken bir kedi gibi gözüküyordu. Denizle birlikte onun yatağına geçtik. Artık yüzümüz ona dönüktü ve alaycılıkla karışık sırıtışını izliyorduk. Saat epey ilerlemişti. Eğer harry potterdaki Flich'i aratmayan kat görevlimiz tarafından yakalanacak olursa onun için en iyisi cinsiyet değiştirmek olacaktır diye düşündüm. Aynı zamanda yerlerin kaplı olduğu halıları izliyordum. Birden başımı kaldırdığında sanki yüzümü aklına kazımak istermişçesine beni incelediğini görünce heyecanmadan edemedim. Gözlerimiz buluştuğunda gülümsedi ve bende kendimi toparlayarak konuşmaya başladım.
"Konuşmaya başlayıp bir an önce bitirirsen bizde işimizi bitirebiliriz biliyorsun bütün gece burda oturamayız."
"Ben gelmeden önce yatıyordunuz."
"Odamızı mı gözlüyorsun? Şimdi de sapık olmaya mı karar verdin?"
"Evet belkide bir ara bana kabine girme konusunda bir şeyler öğretebilirsin."
Beyni müthiş bir hızla çalışıyordu ve cevap yetiştirme sürecine girdiğimde sarf ettiğim eforu başka bir şeyde kullansam alanımda birinci olacağımdan emindim. Cevap yetiştirememek bana göre değildi. Hemen kendime çekidüzen vermeye çalıştım, karşınızda böyle biri oturuyorken verebileceğiniz en iyisinden.
Bizi dinleyen Deniz ilk defa Burak'ın dediğine gülerek bir tepki verdi.
"Neyse asıl söyleyeceğim şey şu bugün kaçırdığım bir edebiyat dersim vardı ve sanırım Damlayla aynı sınıftaymışız. Notlarını ödünç alabilir miyim?"
Derken Deniz'e bakıyordu ve aynı zamanda bir şey kaçırmak istemiyormuş gibi bana göz ucuyla baktığını görebiliyordum.
"İsmim Deniz."
"Ah tabiiki ben de öyle dedim zaten."
Endişeli gözükmeye başlamıştı aynı zamanda da eğleniyor gibiydi.
"Ne notlarından bahsediyorsun çünkü aynı sınıfta olduğumuzu zanne.."
"Evet tatlım tamda öyle zannediyorum."
Burak'ın bunu demesiyle Deniz, birden bir robot gibi ayağı kalkmış, gülümseyerek odanın ucundaki masaya doğru gitmişti.
"Arada hatırlamakta zorluk çekmesi doğal. Solaklar bu konuda iyi değildir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
Teen FictionBir an güneşle değil, sadece onun gözlerindeki kıvılcımlarla her yerin aydınlanabileceğini düşünmeden edemedim. Baktığı her yeri yakıp kül edebilirdi. Ve ayrılık geldiğinde sönüşünü izlemek, güneşin doğmayacağını bilmek kadar zordu. ...