Sevimsiz Kasaba

121 10 0
                                    

Araba kapısını büyük bir gürültüyle çarparak bana yaklaştı. Bu ses, ölü sokakta yüksek voltlu elektrikle çarpılmış etkisi yapmıştı. Taneciklerin iletimine şaşıracağım bir hızda, sanki önceden uyarılmış gibi bir karga sürüsü gecenin soğuğunda gerilmiş tellerden gaklayarak havalandı. Üzerimdeki ince cekete daha fazla sarılarak gerilmiş alnını izledim. Havada ses tellerimi uyuşturacak korku ve mutlulukla yakından uzaktan alakası olmayan biri dizi duygu yoğunluğu vardı. Titrek sokak lambaları sabaha karşı olmasına rağmen, kendi kaldırım taşlarını aydınlatacak şekilde ışıklarını yerle buluşturuyordu. Siyahtan maviye boyandıkları, yer yer kalkmakta olan ince boya tabakasından belli oluyordu. Daha yüksek bir voltla çarpılmadan önce sokak lambalarının üst kısımlarını incelemeye henüz başlamıştım.

"İçeri gir."

"Neredeyiz?"

"Bunun bir önemi yok."

"Hayır var." Diye bağırdım.

"Öyleyse şu an bilmediğin bir yerdeyiz."

Etrafıma bakındığımda, soğuk yüzlü asfaltın ve sıra sıra dizilmiş kaldırımların bana yabancı gibi bakmasından da tanımadığım bir yer olduğunu anlayabiliyordum fakat bunu içimde tuttum. Öğle yemeğine yetişemeyeceğimizden böyle bir şey kastettiğini kim bilebilirdi?
Lanet olası neden bu kadar az konuşuyordu? Yakasına yapışıp bağırmamak için zor tutuyordum kendimi.

"Ve burda sesini kontrol etmelisin."

"Beni ne işlere karıştırdığını bilmiyorum ama derhal burdan gitmek istiyorum."

Etkili olması için sonunda nefes kesici bir vurgu yapmıştım. Fakat keskin bakışlarından anladığım kadarıyla bu onun için bir şey ifade etmiyordu.
Koluma hafif bir baskı uygulayarak eve doğru döndürdü.

Ev, 20. yüzyıldan kalmış gibi gözüküyordu. Sahipleri hakkını vermiş olmalıydı. İki katlı müstakil evin yapıldığı yıldaki ihtişamını tahmin edebiliyordum. Girişteki iki seramik anka kuşu ve verandasındaki eski karolar zengin sahiplerinin zevklerini gözler önüne seriyordu. Yeşil kiremitler üzerlerine toprak atılmış gibiydi kir ve tozun altında.
Kolumda daha keskin bir acı hissetmemle adımlarımı hızlandırıp eve girdim.

"Hemen ellerini üzerimden çek."

"Seni incitmek istemem ama biraz acele etsen iyi olur. Seni tanıştıracağım bazı kişiler var."

İçerisi, dışarıdan gözüktüğünden en az bir asır daha yaşlıydı. Şatafatlı avizeler korku filmlerini aratmayacak şekilde örümcek ağlarıyla kaplıydı. Burayı çok arayıp aramadığını merak ettim.
Okuldan çıkmamam gerektiğinin farkındaydım ve açıkçası çıkmamış olmayı dilerdim. Katı okul kuralları ve en az onun kadar katı kapı görevlileri Bora'yı görür görmez hazır ola mı geçmişti? Hayretten küçük dilimi yutabilirdim. Okul kapısı, squidward'ın süngerbobtan kurtulmak için çevresini elektrikli tellerle döşediği evinden bile daha çıkılması olanaksız bir yerdi oysa.

Her adımımızda havalanan toz perdesini öksürerek ittim.

"Tanışma için harika bir yer." Ellerimle ağları iterken devam ettim.

"Böyle bir yerde tanıştırıldığım bir kişi tanıştığına eminim çok memnun olur."
"Bu arada araba senin mi? Hayır merak ediyorum çünkü yasal olarak onu süremezsin. Bekle bir dakika o araba elbette senin değildi. Kimin peki? Ödünç aldım demeyeceksin değil mi çünkü buna bir çocuk bile inanmaz."

Ellerinden birini dolgun dudaklarına götürerek susmamı işaret etti.
Fazla konuştuğumun farkındaydım fakat endişe halinde kendime hakim olamıyordum. Tembihi üzerine eski evi sessizliğe gömdüm. Birkaç adım daha attığımızda görkemi hat safhada yaşayan uzun merdivenlerin buluştuğu salondaydık. Arkamda, tozların açılmış kısımlarında ayak izlerimi görebiliyordum.

KayıpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin