Sevdiğim şarkıları hep son sesin bir tık altında dinlerim ve en sevdiğim bölüm geldiğinde, sesi arttırma ihtiyacı hissettiğimde hayal kırıklığına uğramam.
Cihazların bizim duyu organlarımızı önemsiyormuş gibi yapmamalarını ve dilediğimizce artırabileceğimiz zamanların gelmesini tüm kalbimle bekliyorum.
Bugünse gün, isteklerimi duymuş gibi son ses devam ediyor, herhangi bir kulak hasarını umursamadan sesini arttırıyordu.
Hemşire gitmeme izin verdiği sabah geceyi orda geçirmiş ve her yerimin ağrıdığını hissetmiştim. Sabahın ilk ışıklarını kesen koyu güneşlikler açıldığındaysa kıpırdama isteğimle birlikte her yerime kramplar girmeye başlamıştı. Dün akşam bin bir zorlukla sarılan ayağımın derin kesikleri gözümün önünden gitmiyordu. Sivri bir kayaya direkt çarpmış olduğunu tahmin eden hemşireye kafa sallamakla yetinerek sabah beni alması için Deniz'i aramıştım.
Yaşananlardan dolayı olan şoku ve durgunluğu üstümden atamamış olacağım ki telefonda sesimin neden böyle geldiğini yüz kere sorduktan sonra nihayet revirde kalacak bir şey olmadığına ikna etmeyi başarmıştım. Zavallı hemşireyi kafaya getirebileceğimi düşünerek beni istirahate zorlaması beni güldürse de ihtiyacım olmadığını anladığına çok sevinmiştim. Sörf için bekledikleri her neyse o bende yoktu sadece özgür hissetmeyi sonuna kadar değerledirmiş olmamın onları etkilediğini ve kısa süreli olacağını düşünüyordum. Antrenmanları sonraki bir hafta boyunca sarılı duran ayağım sebebiyle ektim. Birine anlatamayacağım nedenlerden dolayı konuşmadığım ve muhattap olmaktan kesinlikle kaçınacağım Aylin, odaya sadece yatmak için geliyor ve her sabah takip ettiğim ahenkli tıkırtılarından anladığım kadarıyla büyük bir soğukkanlılıkla ayrılıyordu. Ne kadar hiç konuşmasam da gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyordum.
Cankurtaranımla da o zamandan beri konuşmamıştım. Suni teneffüs konusuna girmeyi hiç istemesem de ona bir teşekkür borçluydum. Tabii etrafımda sekiz bacaklı bir tarantula geziniyorken tek yapabildiğim şey nasıl olduğumu öğrenmek için fırsat kollamasına rağmen her seferinde kendimden uzak tutmak oldu."Eveet şimdi tekrar dene." Dedi gözlüklerini ta burnunun ucuna kadar getirmiş orta yaşlı hemşire. Sanki denemenin bir faydası olacakmış gibi. İki günde bir uğruyor, gelişmeyen gelişmeleri görmek için sargıyı aralıyorduk. Bugün ayağımın üstüne bastırmak konusunda kararlıydı.
"Belki de sonra tekrar denemeliyiz."
"Öyle olacak gibi görünüyor tatlım."
Uzun değneğe sarılarak odadan çıktım. Deniz yanımda bana eşlik ediyordu."Öğle yemeği için kalamara ne dersin?" Midem bu fikri çok hoş karşılamasa da tekrar beraber bir şeyler yapabileceğimiz fikri beni mutlu etmişti.
"Harika olur."
Sıraya girip birkaç kaşık yemek ve bir tabak kendinden geçmiş yeşil deniz börülcesi aldıktan sonra etrafa bakındım. Biraz sonra Deniz de yanıma geldi. Nereye oturacağımız hakkında en ufak bir fikrimiz yoktu. Herkes kendi halinde bir şeylerle ilgileniyor, bir ayağı hafifçe sallanan sol masadaki iri tipler fark etmemizi aldırmadan bizi izliyordu. Deniz'e arka tarafta bir yeri işaret ettikten sonra oraya doğru ilerledik. Tek elimle tepsiyi tutup bir yandan da yarı sakat ayağımı hareket ettirmek zor bir şeydi fakat bunu sakatlanmış ayağın sebebini dün tüm canlılığıyla izleyen bir grubun önünde yapmak, tartışmasız en zor şeylerden biriydi.
Yürürken birkaç tebrik ve birkaç garip bakıştan fazlasını almamışken gözümüze kestirdiğimiz masaya vardığımızda bu sefer benim tebrik etmemi gerektirecek bir manzarayla karşı karşıyaydım.
İki kişinin oturabileceğinden daha fazla geniş olmayan masamızın yanında iki masanın birleştirilmesiyle oluşan büyük grup hemen göze çarpıyordu. Gülüşlerin ve gürültünün hakim olduğu masada eğlenceli şeyler olduğu belliydi. Fakat benim gözüme çarpan, en sonki karşılaşmamızdan kalan dikkatlice törpülenmiş pençeye benzeten uzun tırnaklar ve diplerine kadar ulaştığı saçlar oldu.
![](https://img.wattpad.com/cover/33355220-288-k409737.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
Подростковая литератураBir an güneşle değil, sadece onun gözlerindeki kıvılcımlarla her yerin aydınlanabileceğini düşünmeden edemedim. Baktığı her yeri yakıp kül edebilirdi. Ve ayrılık geldiğinde sönüşünü izlemek, güneşin doğmayacağını bilmek kadar zordu. ...