Suya atılan bir taşın oluşturduğu daireler kadar hızlı yayılır bazen içime korku. Neden olduğu şeyi saçmalık olarak görsemde kendimi sonunda teslim edeceğimi biliyor olmamda tetikliyor olabilir bunu. Çam kokusu hala duyulan beyaz çarşaflar ıslak sanabileceğim kadar soğuktu. Yerleşmeyle geçmesi gereken bi günü yatarak geçiremezdim. Web sitesine bakarak iç geçirdiğim okuldaydım şimdi. Ne kadar zor olsada lisenin ikinci yılında kızları almaya sonunda karar verdikleri bu okula kaydımı almayı başarmıştık. Özellikle yazdan kalan sayılı sıcak günlerin bu kadar denizle iç içe geçmiş bir okuldayken bitmesini hiç istemezdim. Kapının açılışını belli belirsiz duyduğumda düşüncelerden çıkıp bakmaya gittim.
"İlk günden bunları yaşamam gerekiyor muydu? Bunu halledeceğinizi sanıyordum."
Sesi pamuk prensesin kızgın halini andırıyordu. Telefonda daha önce böyle konuşan birini görmemiştim. Kızgın olduğunu gözle görüyor dediği şeylerden anlayabiliyordum fakat ses tonu ciddiye almayacağım kadar yumuşaktı. Beni görünce sustu ve beş on saniye boyunca bir sherlock holmes ciddiliğiyle süzdü. Aynı yaşta olduğumuzu fazlasıyla belli eden, siyah saçları omuzlarına dökülen bir kızdı.Kabul etmeliyim ki kıskanılacak kadar da güzeldi. Yeşil gözlerinden kıvılcımlar saçıyordu.
"Şimdi kapatmalıyım sonra tekrar arayacağım."
El çabukluğuyla telefonu cebine koydu. Ardından bana döndü.
"Oda güzelmiş he ne dersin? Ben Aylin."
Elini cümlesinin ortasında uzatınca karşılık verdim.
"Evet ben de beğendim. Adel memnun oldum."
Elindeki tek çantayı bıraktı ve etrafa bakınmaya başladı.
"Ona çantalarımı çıkarması için bayağı ısrar etmem gerekti."
"Kimden bahsediyorsun."
Perdeleri açmaya başlamış tuzlu deniz havası saçlarını uçururken sesini duyurmak için hafifçe bağırıyordu."Burak"
"İsmi Burak mıydı? Yoksa başka birinden mi bahsediyordu emin olamadım. Bir şey dememe de gerek var mıydı bilmiyorum fakat ağzımda gevelerken kapı büyük bir gürültüyle açıldı ve üçüncü oda arkadaşım olduğunu sandığım kişi yarı açık kapıdan içeri düştü.
"Ahh şey merhaba üzgünüm bir dakika.."
"..."
Kıkırdamamak için kendimi zor tutuyordum.
"Sana yardım etmeme izin ver."
O elindeki devasa şeyi buraya kadar nasıl taşıdığına şaşırmıştım. Her şeyin üstünde kanı andıran kırmızı mürekkeple bir şeyler karalanmıştı.
"Ben Deniz. Vay be bi buzdolabımız bile var."
İsmimi söylememe fırsat bulamadan odayı incelemeye başladı.
"570 erkek 210 kız sizcede harika değil mi."
Denizin gülüşüne göre yapmacık kalan bi kıkırdamaydı benden çıkan.
Tüm öğleden sonrayı odaya yerleşerek geçirdikten sonra yataklarımıza çekildik. Ben hala başımı koyduğumda hissettiğim çam kokusunu beraberindeki yeni yıkanmış çarşaf kokusuyla rahatlıkla duyabilirdum. Diğerlerinin uyuduğunu düşünerek hafifçe yatağımdan kalktım. Balkona yaklaştığımda soğuk olduğunu düşündüğüm demirlere konmuş minik hayvanın suiletini görebiliyodum. Baykuş sarı gözleriye beni süzdüğünde perdeyi sonuna kadar çekerek yatağıma uzandım.
...
Sabah burnuma çektiğim tuzlu deniz havası ve martı sesleri huzurlu olmama yeterdi fakat Deniz açtığı arabeske yakın müzikle daha baştan günümün içine etmişti. Zaten zor koyduğum kafamı yastıktan kaldırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
Novela JuvenilBir an güneşle değil, sadece onun gözlerindeki kıvılcımlarla her yerin aydınlanabileceğini düşünmeden edemedim. Baktığı her yeri yakıp kül edebilirdi. Ve ayrılık geldiğinde sönüşünü izlemek, güneşin doğmayacağını bilmek kadar zordu. ...