ELLERİNDE

115 14 0
                                    

Sıcak rüzgarın esip gürlettiği uzun siyah saçlar, on metreden dahi tanınacak cinstendi. İri yapraklı ağaca yaslanmış ince vücutta mankenleri kıskandıracak şekilde sarı gözlerin tek odak noktası haline gelmiş, önünü kapatmıştı. Ancak kesik kesik kahkahalarının etkisiyle sallandığında gün yüzüne çıkan parlak gözler net şekilde seçilebiliyordu.

Aylin, Burakla ne zaman tanışmış ve bu kadar samimi olmuştu hiç bilmiyordum ama konuştukları konunun pek eğlenceli olduğu belli oluyordu.
Deniz başını seltelden kaldırarak bana döndü

"Neden burda duruyoruz?"

Durduğumu fark etmemiştim. Bir şeye çok odaklanmış insanların baktığı yeri görmek için yapılan şu hareketi yaptı ve -lanet olsun- baktığım yeri gördü. Hızlı davranamamıştım.

"Kaçağımız burdaymış demek"
dedi sesini alçaltarak. Bunu hangisi için dediğini anlamamıştım. Bilmekte istemiyordum. Yürümeye devam ettim. Her adımda göğsümde zıplayan soğuk kolyem her inip kalkışta daha fazla yükseliyordu.

"Yanına gideceğim. Neden tüm gece yoktu acaba?"

"Ben gelmiyorum." Dedim.

Gitmeyi aklımdan bile geçirmemiştim. Çok samimi gözüküyorlardı. Dün bana geleceğini söylemiş birine göre üstelik. Deniz hızlı adımlarla ayrılarak onlara katıldı. Ben düşüncelerimi sezdirmemeye çalışarak soğuk bir yüz ifadesi takındım ve yürüdüm. Burak, gözleri bana takıldığında hızla ilerledi ve kolumdan tuttu.

"Nasılsın"

Aylin arkasını döndü. Beni gördüğüne sevinmediği belliydi ve konuşmalarının bölünmesine de aynı şekilde. Yeşil gözleri eskisinden daha parlak, zümrüdün bedensen hali gibiydi adeta. Az önce heyecanla tartıştıkları konunun katili benmişim gibi izliyordu. Kesinlikle hayra alamet değildi. Evet ona tapmıyordum ama seviyordum. Şimdi neler oluyordu yahu?

"Gayet iyiyim."

"Seni götürmeme izin ver."

"İyi olduğumu söyledim. Üstelik beni bir yerlere çekip durmaktan vazgeç artık."

Bu kadar kaba olmak istememiştim ama bütün nefesime kelimeleri dizerek yanıt verdim. Aylin'in bakışlarını görmezden gelmeye çalışıyordum çünkü Denizle konuşurken yapmaması gereken şekilde bizi dikizliyordu.

Burak kelimelerim arasında kaybolmuş gibi bana baktı ve daha fazla orada duramayacağımı anlayarak koşarak ayrıldım. Arkamdan sadece Deniz geliyordu.

"Bu öğlen sörf seçmeleriyle geçecekmiş katılmayı düşünüyorum sen ne dersin?"

"Katılacağımı sanmıyorum."

Hakkımda ne düşündüğünü bilmiyordum ama gitmek istemiyordum. Daha önce sörf yapanları çok izlemiştim ama denemek içimden gelmemişti.

İlk derslerimizin Denizle aynı olmasından daha iyi bir şey yoktu bugün benim için. Öğle yemeğini yedikten sonra onun eşyalarını almak için odamıza çıktık. Israrlarını görmezden gelemeyerek ben de hazırlandım ve ısınmış havayı tenimizde hissederek denize doğru yürüdük. Pırıl pırıl parlıyor, adeta gözümü alıyordu.

Deniz kolumdan çekerken kıkır kıkır gülüyordu. Sabah söylemek istemediğim şeyleri söylediğim ve olmak istemediğim kadar kaba olduğum için kendime kızıyor, kendimle mücadele ediyordum. Gülmeye fırsat bulmam imkansızdı. Neşesinin yanında olaylara karşı soğukkanlılığı, bana karşı da sıcakkanlılığı beni ona bağlıyordu. Deniz sanki yıllardır arkadaşımdı. Ara sıra patlattığı iğrenç espirilerle birlikte onu seviyordum.

KayıpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin