Hayatım saçma bir espiri kadar kötüydü ne espiri gibiydi ne de saçma. Sadece kötü. Herkes için kötüydü. Bu okulda internet hakkımız biraz kısıtlansa da bu karamsar havamın bundan kaynaklanmadığı çok açıktı. Geceyi zor geçirmiş, lavabonun kapısında Deniz'in çıkmasını beklerken onun bu konu üzerinde takılı kalması çok anlamsız geliyordu.
"Biraz internet kullanabilseldik bunların hiçbir olmazdı."
"Konumuzla ne alakası var?"
"O konuyu açma zaten. Tanımadığın bir çocukla sevgili olduğunu söyleyecek kadar.." Derin bir nefes alıp devam etti. Anladığım kadarıyla bu anlattıklarını tekrar düşünmemem için süre tanımaydı bir nevi. Ya da diyecek söz bulamıyordu sadece.
"...Ne yaşadın? Ben sizi yalnız bırakırken aranızda bir şeyler geçeceğini düşünerek yaptım. Ama böyle şeyler değil."
Hızlıca soluk vererek balkon kapısına yürüdüm. Sakince aralayarak gözlerimi kurutan nemli havayı tenimde hissettim. Deniz sanki bugün ruh halimi temsil ediyordu. Mavinin en koyu rengine bürünmüştü. Beyaz köpüklerin çevrelediği her bir dalga, üzerinde uçuşan martılar tarafından ses yoğunluğuna boğuluyordu. Yosunlu kısımlarının verdiği renk farklılığı, geçişlerle birlikte harika bir renk bütünlüğü sağlıyordu. Gözdeki derin hareleri hatırlatan bu eşsiz karışım ressamsız bir resim gibi beynimde yorumlanıyor, yapmam gerekmeyen benzetmeler yapmama sebep oluyordu.
Gözlerimi bir kaç saniyeliğine kapatmamla, yosunların dağıttığı ışıkla aydınlanan açık mavi kısımlar gözün sarı harelerine dönüşmeye başlıyordu. Hüznün koyu arka planıysa istemeden daha koyu bir sarıya boyanıyordu. Bir kabustan uyanmış gibi gözlerimi aniden açarak balkona çıktım. Rüzgar, beni kucaklamak istercesine savruluyordu. Dirseklerimi korkuluklara yaslayarak devasa palmiyelerin arkasındaki denize daha çok odaklandım. Aşağıdaki neşeli bağırışlar beni okulda tutuyordu sadece.
"Hadi hazırım."
Deniz sesleniyordu.
Kapıyı kapatarak yanına gittim.
Kapıdan çıkarken, başıma kakmasından ve beni bu konuda yalnız bırakacağından korktuğum soruyu sormak için kendimi hazırlamıştım."Pekala şimdi onunla cidden çıkacak mıyım yoksa yalanıma ortak mı edeceğim?"
Tahmin ettiğim gibi bana ters bir bakış attı. Bu tüm düşüncelerini özetliyordu. 'Bunu daha önce düşünecektin.'
Fakat beni yalnız bırakmayacağını, merdivenlerden inerkenki tebessümünden anlıyordum."Eğer gerçekten çıkarsan, kendine aşık rolü yapabilecek kadar güveniyor musun?"
Ah evet şu pek de ufak olmayan sorunumuz. Bunu göze alabileceğimi sanmıyordum. Öptüğünde neler hissetmiştim? Aslında fena öpüşmüyordu fakat... Yine saçma fikirlerimle boğuşmayı bir kenara koyup dikkat kesildim. Mantıklı olmanın o kadar da zor olmayacağına tüm kalbimle inanmaya çalışarak, kendimizi soğuk binadan sıcak güneşe bırakırken yüzümü dönerek cevap verdim.
"Tamam... Ona söyleyeceğim. Umarım o rol yapma konusunda iyidir. Ya da sadece... Bunu kabul eder."
Ne bu işler bana göreydi, ne de birinden böyle bir şey isteyecek biriydim. Fakat kendimi çıkmaz yollara atacak kadar düşüncesiz olabiliyordum. Çıkmaz yollar bazen bunlardan, bazense karmaşıklarından ibaret olurdu. Her çıkmaz gibi, önce geri vitese sonra doğru yöne giderdim. Geri vites... Tabiiki önce geri basmam gerekiyordu. Fakat bu konuda, işlerin ne kadar ters gittiğini hissetsem de basmayacaktım. Asla.Korkmuyordum fakat korkmam gerektiğini biliyordum. Tepeden tırnağa süzüşüyle bile bana ciddiyetini gösteriyordu Aylin. Kimse için hiçbir şey yapmazdım. Zaten onun için de yapılabilecek bir şey yoktu. Fakat eğer babamı rahatsız etmeye kalkarsa, tozlu sayfaları aralanmış bir romandan daha alerjik şeyler olabilirdi. Onun da bir şey yapamayacağını biliyordum. Onun hakkında bir şey bileceğini. Fakat artık orta yaşlarını geçmiş bir adam için, alerjiden daha önemli tansiyonlara ulaşacağından şüphem yoktu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
Ficção AdolescenteBir an güneşle değil, sadece onun gözlerindeki kıvılcımlarla her yerin aydınlanabileceğini düşünmeden edemedim. Baktığı her yeri yakıp kül edebilirdi. Ve ayrılık geldiğinde sönüşünü izlemek, güneşin doğmayacağını bilmek kadar zordu. ...