Sıradan bir gün, okul ve Hana üçlüsüyle birlikteydim. Teneffüsteydik ve Hana bana bir şeyler anlatıyordu. Kafamda benden izinsiz çalıp duran müziği durduramadığım için onu dinleyemiyordum. Fark etmiş olacak ki birkaç saniye duraksadıktan sonra kırgın bir ses tonuyla konuştu.
"Jungkook neden dinlemiyorsun beni?"
"Ha? Efendim."
"Yine hangi şey yüzünden dinlenmiyorum acaba diyorum?"
"Hana çok üzgünüm dinliyorum anlat."
"Söyle hadi hangi şarkıyı dinliyor zihnin?"
"Zihnimi mi okuyorsun nasıl anladın?! Senden korkmaya başlıyorum. California Dreamin dinliyordum. Gerçekten üzgünüm susturamıyorum beynimi."
"Pekâlâ çok da önemli değildi zaten."
Tuvaletimin geldiğini hissetmemle yerimde kıpırdanmaya başladım. Teneffüsün bitmesine ne kadar vardı? Şuan bunu hesaplayamıyordum bile, hemen gitmeliydim.
"Hana tuvalete gidiyorum."
Hana'nın cevabını dinlemeden yerimden kalktım ve hızlı adımlarla tuvaletin yolunu tuttum. Umarım derse geç kalmazdım çünkü bu kötü olurdu.
Boş bir kabine girip işimi hallettikten sonra elimi yıkamak için kabinden çıktım. Yan kabinden gelen sesle adımlarımı yavaşlattım. Hıçkırık sesi miydi bu? Hayır daha çok iç çekmeye benziyordu. Biri mi ağlıyordu? Umursamayarak elimi yıkamaya başladım.
Musluğu kapattıktan sonra iç çekme sesleri artmaya hatta yerini gürültülü bir ağlama sesine bıraktı. Arada burun çekme sesleri de geliyordu. Duyduklarıma karşın kaşlarımı çattım. Sanki daha önce bu sesi işitmiş gibiydim.
Her ne kadar boşverip gitmek istesem de ayaklarım sesin geldiği kabine doğru yol almaya başladı. Ne demeliydim? 'İyi misin?' diye mi yoksa 'Hey, kim var orada?' diye mi seslenmeliydim?
Telaşla yumruk yaptığım elimi kabinin kapısına doğru uzattım, üç kere tıklattım. Tak tak tak.
Vuruşumla birlikte ses alçaldı, burnunu çekmesiyle durdu. Yarı çatallı ve kısık sesiyle cevap verdi.
"Kimsiniz?"
"Ah şey, ben şey soracaktım, dolu mu?"
"Dolu."
Dolu olduğu zatan bariz belliydi ne diyordum ben böyle! Tuvalette tek başıma ağlasaydım bana ne denilmesini isterdim? Emin değilim, galiba nasıl olduğumu merak eden birilerini yanımda isterdim.
O burnunu çekmeye devam ederken ben hâlâ kabinin önünde bekliyordum. Bir şeyler demeliydim ama ne?
"E ben, ee, ne zaman çıkacaksın?"
Söylediğim şeyle yüzümü buruşturdum ve kendime hayret ettim.
"Yan kabin boş gibi sanki, beni yalnız bıraksanız olmaz mı?"
Kısık olmayan bi tonda cevap verdiğinde kendimi rezil hissettim. Cidden bunu sormuş olamam değil mi? Sormuştum..
"Şey tamam üzgünüm, karışmak gibi olmasın ama çok da ağlamasan diyorum. Ee çünkü, şey yüzünden, Kaliforniya'yı hayal etmek güzeldir, of yine bu şarkı, yani çok da ağlama işte, şey ben gideyim kusura bakma rahatsız ettim."
Tamamen rezil durumdaydım. Az önce ne saçmalamıştım gerçekten? Bilmiyordum. Koşar adımlarla çıkış kapısına yöneldiğimde küçük bir kıkırtı sesi duydum. Ve ardından kabinin açılma sesini. Arkama bakmadan hızlıca çıktım tuvaletten. O kimdi bilmiyordum ama fena saçmalamıştım. Umarım tanıdığım biri değildir diye içimden geçirirken doğruca sınıfa ilerledim.
——
Bölümle ilgili görüşlerinizi bu kısımda belirtebilirsiniz. 💜
Bölümlerin kısa olduğunun farkındayım sonraki bölümü uzun yazmaya çalışacağım. 💜

ŞİMDİ OKUDUĞUN
•Jungle // Taekook•
Novela JuvenilArka bahçemde bir ağacın karşısında bağdaş kurarak oturmuş, nefes almadan konuşuyordu, şimdi de ağacın yapraklarını okşuyordu, bu çocuk iyi miydi? Bahçenin ait olduğu bir ev olduğunu bilmiyor muydu? Ve evdekilerin onu görüp duyabileceklerini?? Düşün...