Taehyung'un gelmesini büyük bir arzuyla bekliyordum. Onunla geçireceğim her saniye için heyecandan geberecek kadar hızlı atıyordu kalbim. Ona ne ara bu kadar bağlandığımı kestiremiyor, sorgulamakta istemiyordum çünkü hayatımda ilk kez hissettiğim bu muazzam duyguların yok olmasından korkuyordum.
Ara ara penceremin perdesini aralayıp gelip gelmediğini kontrol ediyor, onu her göremeyişimde içimin bir kenarının yontulduğunu hissediyordum. Nerede kalmıştı? Mesaj atalı çok olmamıştı ama hemen gelsin istiyordum.
İtiraf etmeliyim ki bugün okula giderken bana birden yükseldiği için üzgün olduğunu söylerken bana güzelim demişti ve ben o saliseden itibaren kendimi güzel hissediyordum. Yüzümdeki aptal gülüşü aynaya baktığımda fark ediyor, onu beklerken heyecan ve gerginliğin karışık olduğu duyguları yaşarken ayağımı ritmik bir şekilde salladığımı ise çok daha sonradan fark ediyordum. Artık eskisinden daha çok gözüm dalıyor ama hayatımı sorgulamak yerine daha çok onu düşünürken kendimi buluyordum.
Dışarıdan gelen kapı açılma sesini duyduğumda ayaklandım ve hemen hızlıca penceremin perdesini sonuna kadar araladım. Taehyung gülerek buraya doğru geliyordu, onu görünce ben de gülümsedim ve penceremin önünde onu beklemeye başladım.
"Hey, naber?"
"Taehyung atletik misindir?"
"Anlamadım?"
"Vücudun esnek midir? Pencereme tırmanıp içeri girmeni istiyorum, yapabilir misin?"
Biraz geriledi, yer ve pencere eşiğim arasındaki mesafeyi süzdükten sonra kararlı bir ifadeyle bana baktı ve başını salladı. Geri çekilip içeri girmesini bekledim. Annem komşuya gitmişti ve onu davet edeceğim daha iyi bir zaman dilimi olamazdı.
"Lütfen çok dikkatli ol. Ön kapıdan seni içeri almak isterdim ama annem karşı komşuya gitti ve seni görmemesi imkansız gibi bir şey."
"Pekâlâ yapabilirim, sen yapıyorsun ben de yaparım ne olacak ki?"
Derin bir nefes verdi ve elini eşiğe koyup bedenini yukarıya çıkarmaya çalıştı fakat boyu benden kısa olduğu için yere düşmüştü. Korkuyla pencereden başımı uzatıp baktığımda yerde acı dolu yüzüyle oturduğunu gördüm. Hemen diğer tarafa atlayıp yanına gittim.
"İyi misin?! İnanamıyorum kendime neden böyle bir şey istedim ki, bir şey oldu mu? Of aptal kafam."
"İyiyim sadec- ah!"
Doğrularak konuştuğunda sağ kolunun dirseğinin kanadığını fark ettim. Gördüğüm görüntüyle ruhuma sinyaller halinde endişe dalgaları yayıldı.
"Taehyung kolun... cidden çok özür dilerim... ben... pansuman yapalım tamam mı?"
"Jungkook önemli değil ama biraz yardım edersen içeri girebilirim, iki elini birleştir ve basıp çıkayım olur mu?"
"Oh ben- tamam ama yine düşersen... ya daha kötü yarala-"
"Hadi ama odanı çok merak ediyorum bir şey olmaz."
Endişeyle ona baktığımda ısrarcı bakışları karşısında onaylamak zorunda kaldım ve pencereme yaklaşıp biraz eğilerek iki elimi birbirine kenetledim. Taehyung önce omzumdan destek alıp, daha sonra ayağıyla birleşik olan ellerime basıp vücudunu yükselttikten sonra kalçasıyla burun buruna gelmiştim. Bir santim hareket etsem burnum değecekti ve kanım kaynamaya başlayacaktı.
"Tamam şimdi... elin acımıyor değil mi?"
"Hayır acele et."
Yükselen vücudu sayesinde elleri eşiği daha iyi kavramıştı ve kendisini içeri atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•Jungle // Taekook•
Novela JuvenilArka bahçemde bir ağacın karşısında bağdaş kurarak oturmuş, nefes almadan konuşuyordu, şimdi de ağacın yapraklarını okşuyordu, bu çocuk iyi miydi? Bahçenin ait olduğu bir ev olduğunu bilmiyor muydu? Ve evdekilerin onu görüp duyabileceklerini?? Düşün...