19 {Neşe Virüsü} 19

528 76 107
                                    


''Öyle mi? Üzgünüm bu kadar ısrar etmemeliydim.''

Dudağının bir kenarı havaya kalkmıştı, bu şaşkın halimden yararlanıp eğleniyordu benimle!

''Sen resimli dergi okumuyor musun? Bana izlemekten daha çok keyif veriyorlar.''

Bu sefer gerçekten kızardığıma emindim, onu utangaç biri sanırdım ama bu konuları gayet rahat konuşuyordu ve bu beni daha da utandırıyordu.

''Ben... okurum bazen... ama resimsiz...''

Duraksayarak konuştuğumda belli belirsiz mırıltılar çıkarmıştı. Neyse ki ben daha da gerilmeden Minso elinde tuttuğu bardakla içeri girmiş, Taehyung'a doğru yürüyüp içi su dolu bardağı uzatmıştı. Utancımdan Minso'nun yüzüne bakamıyordum, gözlerimin odağı yerde duran oyuncaklardaydı.

Taehyung uzatılan suyu almış, birazını içtikten sonra bardağı yine Minso'nun eline tutuşturmuştu.

''Hadi bakalım bunu geri mutfağa götür''

''Ya abi koy kenara işte.''

''Bebeğim lütfen.''

Minso mızmızlanarak tekrar odadan çıkmıştı. Onu odadan çıkarma çabası gülmek istememe sebep olsa da utandığım için hiçbir tepki vermiyordum.

''Minso görmesin diye oraya koymuştum, her okumak istediğimde merdiven kullanıyorum, resmen ona ulaşmam için parkuru geçmem gerekiyor. Bazen sırf bu yüzden vazgeçiyorum.''

Söylediği şeye istemsizce gülmüştüm. Utancımı kırmak için yapıyordu ama şuan neden gereksizce kutuyu fazla merak edip, ısrarla sorduğumu sorguluyordum.

''Cidden neden o kutuyu bu kadar merak ettim bilmiyorum.''

Gülmemi tutmaya çalışarak konuştuğumda söylediğime gülmüştü. Dayanamayarak ben de güldüğümde ikimiz de katıla katıla gülmeye başlamıştık.

"Bir kere babam da senin gibi çok merak etmişti ve içine bakmak istemişti, neyse ki ne olduğunu söyleyince bakmaktan vazgeçti ve bir ay bunun dalgasını geçti. Ne zaman beni odama girerken görse 'Siyah kutunla mı buluşacaksın?' deyip gülüyordu."

Taehyung'un gülerek anlattığı şeye daha da fazla gülmüştük ve içeri girip bizi izleyen Minso'yu fark etmemiştik. Aynı anda Minso'yu gördüğümüzde gülüşümüz daha da artmış, kendimizi kaybetmiştik. Minso ikimize tepkisizce bakıyor, neye güldüğümüzü anlamaya çalışıyordu.

"Kıpkırmızı olmuşsunuz iyi misiniz?"

Minso'nun sorusuyla birbirimize baktıktan sonra tekrar bir kahkaha patlatmıştık. Güzel yavrucuğum daha fazla bizi anlamaya çalışarak yorulmasın diye sandalyeden kalkıp onu kucağıma alarak gıdıklamaya başlamıştım. Bizimle birlikte o da gülmeye başladığında göğüs kafesimdeki kuşun göğsümü delerek dünyaya açıldığını hissetmiştim.

"Yeter gıdıkl- Jungk- gıdıklamayı..."

Minso'yu yere indirip tekrar sandalyeme oturmuştum. Hepimiz sık nefesler alıp veriyorduk çünkü gülmekten yorulmuştuk. O utangaç halim puf olup yok olmuştu, hatta kutunun içindekileri yavaş yavaş merak bile etmeye başlamıştım.

Biz soluklanırken telefonumun zili yükselerek kulaklarımızda yerini almıştı. Arka cebimden telefonumu çıkarıp ekrana baktım, arayan annemdi.

"Annem arıyor hemen geliyorum."

Hızla odadan çıkıp kimsenin duymaması için koridorun sonuna yürüdüm, telefonumu açıp kulağıma tuttum.

•Jungle // Taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin