talihsiz karşılaşma

618 40 50
                                    

"Ulan her yerim sızım sızım sızlıyor hâlâ."

Anıl'ın cümlesine hiçbir cevap vermeden bedenimi yatağa attım. Tüm kaslarım ağrıyordu, öyle ki kolumu kaldıracak güç bile bulamıyordum kendimde. Antrenman adı altında işkenceden kurtulduktan sonra bizim eve gelmişti direkt.

"Annemi zor ikna ettim zaten, bir de bu hâlimi görürse kesin çıkartır beni takımdan" diye söylenip peşime takılmıştı.

O manyak antrenör resmen ağzımıza sıçmıştı. İlk önce iki yüz şınav, ardından iki yüz mekik çektirmişti. Yetmemiş on beş tur koşturmuş, o da yetmemiş şut çalıştırmıştı. Bittiğinde soğuma hareketleri yapacak enerjimiz bile olmasa da iki gün sonra ağrımızı çekemeyeceğini söyleyip onları da yaptırmıştı. Kısacası hepimiz kelimenin tam anlamıyla bitmiştik. Duş bile almadan yatağa yatmıştım ki bu, benim için bir ilkti.

Anıl'ı umursamadan kendimi uykuya bıraktım. Daha önce bizde defalarca kaldığı için o da hiç soru sormadan yandaki koltuğa yattı.

Saatler sonra gözümümda hava kararmaya yüz tutmuştu. On çocuklarına fazla uyumanın baş edebileceğiyle yüzümü buruşturup yatakta doğruldum. Sergen uyuyordu. Gözlerimi ovuşturup, banyoya doğrum yapılması gerekiyor. Kaşlarınızdan satın alınabilecek bir kurumuş terden için sıcak bir duş. Duştan çıkışımda çok daha iyi yolunda. Kaslarım ağrıyordu ama daha iyiydi.

Hemen bir eşofman ve tişört giyip Anıl'a dokunmadan odadan çıktım. Annem evde yoktu, işte oluyordu bu saatlerde. Acilde çalışıyordu ve akşamları hastanede oluyordu hep. Çoğu zaman nöbete de kalıyordu. Bu yüzden onu çok fazla görmüyordum fakat aramız gayet iyiydi.

Ocağa su koyup beklemeye başladım. Bu sırada çalan bir telefon melodisi duyunca gerisin geri odaya dönüp Anıl'ın çalışma masasının üstünde kalmış telefonunu elime aldım. Sinem teyze'nin ismini gördüğümde meraklanmasın diye açtım daha fazla bekletmeden.

"Alo?"

"Alo Sinem teyze ben Batuhan. Anıl uyuyor da şimdi ondan ben açtım."

"Ah tamam evladım, bugün de sizde mi kalacak diye sormak için aradım." Bir an Sergen'in derin uykusuna göz gezdirip "Evet, bizde kalacak." dedim. Biraz daha konuşup telefonu kapattık. Gidip ateşteki suyla kahve yaptım ve televizyonun karşısına çöktüm.

Boş boş kanallarda dolandığım birkaç saatin sonunda salona Sergen girince

"Sonunda amına koyayım, kış uykusuna mı yattın?" diye laf çaktım. Bana 'he he' der gibi bir hareket yapıp yanıma attı kendini. Hemen ardından

"Annem aradı mı?" dedi. Başımla onaylayıp

"Bu gece de burada kalacağını söyledim." dedim. Anında gözleri parıldadı ve

"Lan o zaman hâlâ oturuyor musun? Kalk dışarı çıkalım!" dedi heyecanla. Normalde olsa bunu ben derdim ama bu sefer cidden enerjim yoktu. Bu yüzden

"Anıl abicim hiç mi enerjin bitmiyor senin ya? Otur bir götünün üstüne zararı yok valla bak." dedim bıkkınca. Göz devirip

"Diyene bak hele, kendisi her gün dışarıda olmasa inanacağım. Kalk işte ayda yılda bir gece beraberiz eğlenelim." dedi. Ne kadar itiraz etsem de sonunda dayanamayacağımı bildiğim için oflayıp kalktım. O da arkamdan bir 'yes be!' çekip peşimden geldi.

Odaya girdiğimizde "Nereye gideceğiz?" dedim aynı anda kıyafet bakarak.

"Kulübe gideriz nereye gideceğiz?"  dedi, başımla onaylayıp ikimize de birer tişört çıkarttım. Kendim siyah tişörtü giyerken o da açık mavi tişörtü geçirmişti üstüne. Bedeni benden büyük olduğu için dar gelmişti biraz ama umursamadan odadan çıktı. Onun çıkmasıyla altındaki eşofmanı çıkartıp siyah bir pantolon giydim.

"Araba burada mı annende mi?"  Askılığa baktığımda arabanın anahtarını görünce sırıttım ve "Bizde." dedim. İkinci bir sevinç nidası bıraktığında ben ayakkabılarımı giymek için eğilmiştim bile.

Anahtarı alıp dışarı çıktık. Kapının önündeki orta lüks arabamızın kapısını açıp ben şoför koltuğuna, o da ön koltuğa olmak üzere yerleştik.

Bu sene on sekizime basmıştım ve bastığım gibi ehliyet almıştım. Aslında motor ehliyetim de vardı fakat kullanacak bir motor yoktu ortada. Bu yüzden bu aile arabasına kalmıştık.

Her zaman gittiğimiz gece kulübüne doğru sürerken Anıl da saçma sapan bir şarkı açmıştı radyodan. Ona göz devirip yaklaşık yirmi dakikalık mesafeyi duraksamadan sürdüm. Trafiğin açık olmasının da etkisiyle on beş dakikalık bir sürede ulaşmıştık.

Arabayı park edip kapının önüne gittiğimizde korumalar başıyla selam verip kenara çekildi. Buraya iki senedir hep geldiğimiz için tanıyorlardı bizi. Tabii reşit olmadığımız zamanlarda girmek daha zor oluyordu ama artık öyle bir sorun yoktu neyse ki.

Siyah ağırlıklı olan mekâna girdiğimizde beklemeden genelde oturduğumuz loca gibi yere ilerledik. Yürüyen bir garsondan dört tane kokteyl alıp kırmızı koltuklara iyice yerleştik.

Kokteyllerin içindeki alkol oranı azdı fakat yine de bedenimizi rahatlatıyordu. Çok geçmeden iki tane sarışın kız gelip kucağımıza yerleştiğinde acıyla inlemek yerine onlara ayak uydurmamız da bunu onaylıyordu. Bu kulübün belki de en iyi yanı buydu, çağırmaya gerek kalmadan kızlar uğruyordu yanımıza.

Kucağımdaki kızın hareketleri yavaştı, kışkırtıcıydı. Dudaklarıyla boynumu isırıp emerken üstümde hareket de ediyordu. Ben yavaş yavaş uyanmaya başlarken bir anda Anıl telaşlı bir sesle "Batuhan!" dedi. Hızla ona dönerken ileride bir noktaya hipnoz olmuş gibi baktığını görünce şaşkınca bakışlarını takip ettim. Gördüğüm siyah harelerle ağzımdan bir küfür kaçtı. Gece bile kafamızı dağıtamayacak mıydık bu adam yüzünden?

Kucağımdaki kıza bakmadan itip Anıl'a döndüm tekrar ve "Ne işi var bunun burada?" dedim. Korkuyla omuz silktiğinde gözlerimi sıkıca yumdum. Zihnim açılınca kızın üstüme oturması yüzünden katlanan ağrılar daha katlanılmaz hâle gelmişti.

"Bakıyorum kolay atlatmışsınız antrenman yorgunluğunu?"

Duyduğum alay kokan sesle gözlerimi açıp sertçe karşımdaki bedene baktım. O antrenmandan sonra gıcıktım ona, bir insan evladı o kadar zorlanır mıydı be?

"Demek ki yeterince sıçamamışsınız ağzımıza, tüh." dedim dilimi tutamayıp. Tek kaşı kalktı, gözleri öfkeyle parlamıştı. Yine de sivil hayatta olduğumuz için

"Yarın böyle üzülmene gerek kalmayacak çünkü kalkamayacak hâle geleceksiniz o zaman." demekle yetindi. Ardından son bir sert bakış attı ve mekânın çıkışına doğru ilerledi. Arkasından Anıl'ın "Aha şimdi sıçtık." dediğini duymadan. Gerçekten de şimdi sıçmıştık işte.

__________________

oy vermeyi unutmayın!!! yorumlarınızı çokkk merak ediyorum

antrenör | poybatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin