dondurma

441 34 34
                                    

Öğlenleyin çalan alarmıma ilk kez küfretmeden araladım gözlerimi. Birkaç saniye tavanla bakışırken dudaklarımda ufak bir tebessüm vardı, içim içime sığmıyordu. Bitmez tükenmez bir enerjinin varlığını her soluğumda hissediyordum.

Dudağımdaki sırıtma canlılığını kaybetmezken yatağımdan kalktım. Odamın penceresinden dolan güneş ışığı enerjimi katlarken banyoya gidip işlerimi hallettim hızlıca. Daha bir hafta önceye kadar oflayarak gittiğim antrenmanlara yüzümde kocaman bir tebessüm, içimde tutamadığım hislerle gidiyor olmamın sebebi elbette ki belliydi.

Aklıma gelen kişiyle iç çekip başka bir şeye odaklanmaya çalıştım. Adamın bedeninin hayali bile etkiliyordu anasını satayım.

Üstüme beyaz bir tişört ve siyah pantolon geçirdim. Beyaz kıyafetleri seviyordum, saçlarımın rengini ön plana çıkartıyorlardı. Spor çantamın içine formamı ve kramponumu koyup evden çıktım. Apartman kapısından çıktığımda hemen karşımda arabasına yaslı şekilde beni bekleyen bedeni görüp duraksadım.

Poyraz siyah arabasının kapısına rahatça yaslanmış, kollarını göğsünde birleştirmiş biçimde bana bakıyordu. Siyah tişörtünün altında kalan kasları bu hareketle gerilmişti, bu görüntü dudaklarımı ıslatma ihtiyacı yarattı.

Dudağımda kocaman bir gülümsemeyle yanına doğru yürüdüm. "Ne işin var burada?" dedim merakla, sıcak bir ifadeyle beni izleyen gözlere. Başını sağa yatırıp biraz yaklaştı, kısık bir sesle "Takımımın kaptanını alayım dedim, fena mı ettim?" dedi. Yer ayaklarımın altında kayarken içime sıcacık şeyler akmıştı.

Gülümsemem mümkünmüş gibi daha da büyürken "Takımının kaptanı da özlemişti seni, malum antrenman yaptırırken yüzüne bakmıyorsun." dedim aynı ses tonuyla. Kısık gülüşüyle omuzları sarsılırken iç çekip izledim biraz onu.

"Ne yapalım bebeğim, sen takımımın gözdesisin." dedi göz kırparken. Dediğine bir göz devirip "Beni bunlarla tavlamaya mı çalışıyorsun?" dedim kaşlarımı oyuncu bir tavırla kaldırarak.

Gözlerime net bir bakış atarak "Ben seni çoktan tavladım, yeri sağlamlaştırıyorum sadece." dedi. Ardından çenesiyle arabayı işaret edip "Geç hadi." diye ekledi. Gülümseyen yüzüm solmadan yolcu koltuğuna bindim. O da diğer tarafın kapısını açtı ve şoför koltuğuna bindi. Emniyet kemerimi takmak için çekiştirirken bir anda bana yaklaştı ve dudaklarıma iki-üç saniyelik hızlı bir öpücük bıraktı.

Ben afallarken o motoru çalıştırıp arabayı hareket ettiriyordu. Kemerin üstünde donmuş elimi sonunda hareket ettirip takarken içim kıpır kıpırdı. Mutlu hissediyordum, ciddi anlamda mutlu hissediyordum. Tamamlanmış gibi, sanki en başından olması gereken buymuş, bizmişiz de hep eksik kalmışız gibi.

Yarım saatlik yolculuğun çoğunu yan profilini izlerken geçirmiştim. Sonunda bir sahaya geldiğimizde arabadan indik ve içine doğru ilerledik. İkimizin birlikte gelmesi tuhaf karşılanacağı için beni yolda gördüğünü ve geç kalmamam için arabaya aldığını söyleyecektim.

Bizim takımı sahanın kenarında bulduğumuzda onlara doğru ilerledim. Poyraz da yanımdayken hepsi rahat duruşlarını bozup dikleştiler biraz. Adam nasıl korkuttuysa hepsini, komutan geliyor gibi tepki veriyorlardı. Yandan yüzüne ters bir bakış attım ama görmedi bile, ki görse de sebebini anlamazdı zaten.

Ellerini iki kez çırpıp zaten üstünde olan dikkati biraz daha topladı, ardından "Çıkacağımız maça iki saat var. Son taktik konuşmalarını yapacağız." dedi dominant bir sesle. Ardından "100 metre ileride bir dondurmacı var, oraya oturalım." dedi ve cevap beklemeden ilerlemeye başladı. Tabii hepimiz arkasından babasını takip eden çocuklar gibi ilerlemeye başladık.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 24 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

antrenör | poybatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin