duş

285 25 28
                                    

Zor uyandığım sabaha gözlerimi Lavin'in tepinmeleri sayesinde açmıştım. Uzun süredir düzenli uykumu bozduğum için olsa gerek gerçekten fazlasıyla zorlanmıştım uyanırken, ama sonuç olarak hızlı bir duşun ardından evden çıkmayı başarabilmiştim.

Tanıdık sahaya girerken gözlerim aynı anda etrafı tarıyordu. Bugün üstüme direkt forma giymiştim, bu yüzden soyunma odasına gitmeden gölgede kalan bir banka yerleştim rahatça. Birkaç kişi gelmişti henüz, bazısı muhabbet ediyor, bazısı topla birkaç hareket çalışıyordu.

Gözlerim birkaç metre ileride takımdan bir çocukla hararetli bir konuşma yapan adama takıldı. Güneşte parıldayan saçlarını dağınık bırakmış, şapkayla da gizlememişti. Pek bir yakışmıştı bu rahat tutum ona, saçlarını ilk defa tam anlamıyla görmemi sağlamıştı. Üstündeki sporcu atleti teninin açıklığına tezatla siyahtı. Kol ve sırt kaslarını gözler önüne seren bu parça sayesinde boynundan göğsüne inen birkaç ben gözler önündeydi. Altına giydiği siyah, ne çok bol ne çok dar eşofman rahat gözüküyordu. Konuşurken elindeki kalemi sağa sola sallıyor, karşısındaki çocuk da telaşla elindeki dosyaya bakarak cevaplar veriyordu. İstemsizce bir iç çekiş bıraktım havaya.

Kalemin ucuyla kaşının kenarını kaşıdı ve sinirle bir iki şey söyledi. Çocuk başını telaşla iki yana salladığında ona sert bir bakış attı ve kafasıyla gerisini işaret etti. Komutuyla çocuk bunu bekliyor gibi hemen ters istikamete yürümeye başladı. Bir elin baş ve işaret parmağıyla şakaklarını ovdu kısa süre, ardından çocuğun giderken eline bıraktığı dosyaya sıkıştırdı kalemi ve başını kaldırdı.

İlk önce sahaya bir göz gezdirdi üstten. Bu sırada göz göze geldik, oturuşumu düzelttim bir anda. Gözlerini üzerime çevirip kısa bir süre süzdü. Bu hareket yutkunmamı sağlarken kendimi engellemeye çalışmadan başımı hafifçe eğip minik bir selam verdim uzaktan.

Kaşlarını çattı bu hareketim karşısında. Ardından sağına baktı, ben de gözlerimi oraya çevirdiğimde az önceki çocuğun elinde başka bir dosyayla geldiğini gördüm. Onu antrenöre verirken gergin olduğunu buradan bile anlamıştım, karşısındaki adam onu fazlasıyla korkutuyor olmalıydı. Keza antrenör dosyayı eline aldığında kaçarcasına uzaklaşmıştı.

Antrenör bana tekrar bakma gereği duymadan iki dosyayı da bir banka koydu ve sahanın ortasına doğru ilerledi. Ben de bu sırada sahaya göz gezdirdiğimde herkesin gelmiş olduğunu gördüm. Diğerleriyle birlikte sıraya geçerken o da karşımızdaki yerini almıştı. Bu yakınlıktan harelerini görebilmiştim ve bu şaşırtmıştı. Benim gözlerim kıpkırmızı olmuştu ama onun gözleri sanki saatlerce uyku uyumuş gibi normaldi. Uykusu bile bir değişikti.

Saatler sonra ikinci şaşırdığım olay da gerçekleşmişti. Antrenmanın özel bir antrenman olduğunu söylemişti, hatta bu yüzden gecenin bir saati herkese tek tek sordurtmuştu. Fakat antrenmanda hiçbir değişiklik yoktu! Ben yarım saat boyunca herkesi uyandırmış, uğraşmış ve gecemi berbat etmiştim ama hiçbir lanet olası değişiklik yapmamıştı. Uyuz adam.

Antrenman bitiminde artık bunlara alışmış ve eskisi gibi ölüyormuş gibi olmayan vücudumu soyunma odasına sokmuştum. Güzel bir duş almış, havluyu belime sarmış ve çıkmıştım duştan. Çıktığım gibi burun buruna geldiğim bedense bana bir dejavu yaşatmıştı, zira bu sahnenin çok benzerini daha önce de yaşamıştık.

Terlemiş olsa bile kokusunu hâlâ yoğun bir şekilde taşıyan bedene sorgularcasına bakmıştım. Neyse ki bu sefer çarpışmamıştık da havlum açılır gibi olmamıştı, bu çok utanç vericiydi.

"Çekilecek misin kaptan?"

Bıkkınca söylediklerinden sonra birkaç saniyedir bön bön ona baktığımı fark etmiştim. Ama merakım ağır gelmiş ve "Neden buradasınız?" diye sormaktan geri durmamıştım. Çekilme işi sonraya kalabilirdi.

Bana yukarıdan bir bakış atıp "Neden sana açıklama yapayım?" diye sordu. Göz devirip "Çünkü merak ediyorum?" diye cevap verdim bariz bir şeyi gösteriyor gibi. Birkaç saniye bekleyip "Her zaman duş aldığım yerde ufak bir arıza çıkmış. Burada alacağım, izninle." dedi, son sözü alay barındırıyordu. Bunu umursamayıp beni asıl gıcık eden şeyi sormaya karar verdim cevap vermesinden aldığım cesaretle.

"Hani bugün özel bir antrenman olacaktı?"

Sadece bir saniye boş boş baktı, ardından gözlerinde çakan şimşekle "Son anda vazgeçtim." dedi umursamazca. Ardından sıkıntıyla bir bana, bir de arkama baktı. Çekilmemi istiyordu.

Anladığımı mırıldanıp biraz yana çekildim. Lakin az çekilmiş olacağım ki, yanımdan hızlıca geçerken nefesi kulağımı yalamış, bacağı mâlum bir yere sürtünmüştü. Benim gözlerim anında kocaman olurken o bunu fark bile etmemiş olmalı ki, hiçbir tepki vermeden kabinin kapısını kapatmıştı.

Hızlanan kalp atışlarımla hâlâ kokusunu bıraktığı yerde dikildim birkaç saniye. İçime akan saçma bir şeyin varlığını hissettiğim an ise orada durmayı kesip salonun giyinme kısmına yöneldim. Birçok kişi çıkmış, birkaç kişi son hazırlıklarını yapıyordu. Havluyu çıkartıp beceriksiz şekilde kıyafetlerimi giyindim.

Islak saçlarımı kurutma gereği duymadan aynanın karşısına geçtim. Ufak tarakla düz tutamları tarıyordum ki, aynaya yansıyan bedenle elim dururken gözlerim de kocaman oldu.

Antrenör doğal bir tavırla etrafına bakınıyor, altından düşecek gibi duran siyah havluyu benim gibi tutmuyordu. Üst bedeni gözler önüne serilmişti ve kesinlikle tişörtün altında olduğundan daha iyi gözüküyordu. İtiraf etmek gerekirse nefes kesiciydi.

Bir şey arıyor gibi olan tavırları önümdeki tarağı gördüğünde son buldu. Bana doğru ilerlerken her adımında geriliyordum. Hemen yanımda durdu ve tarağı eline alıp "Kullanabilir miyim?" diye sordu. Gerginliğimi belli etmemeye çalışarak başımla onayladığımda benim boyuma neredeyse tam gelen ama ona kısa olan aynaya doğru eğildi. Böylece fark etmeden bana daha da yaklaşmıştı. Hemen birkaç santim ileride olan bedeninden yayılan, ne kadar farklı duş jeli veya şampuan kullanırsa kullansın değişmeyen kokusu burnumdan sızarken o dikkatli bir biçimde saçlarını tarıyordu.

Aynanın içine girmediğim için yavaşça başımı birkaç santim ilerimdeki yüzüne çevirdim. Kaşları çatık, işine odaklanmış bakışları ve muhtemelen istemsizce çok hafif ısırdığı alt dudağına bakarken yutkunma ihtiyacı hissettim. Kalbim nedense yine hızlanmış, ellerim karıncalanmıştı. Sikeyim.

Saçlarını tararken hareket eden kolları sayesinde arada bir çukurlaşan köprücük kemiklerine kadar süzerken onu, sanki zaman daha yavaş geçiyordu. Geri çekilmek istiyordum ama yapamıyordum. Nihayet birkaç saniyenin sonunda saçlarının her kısmını taramıştı.

Ben çekilmesini beklerken ani bir hareketle yüzünü bana çevirdi. Çok yakınımda olan yüzü, gözlerime bakıyor, ifademi izliyordu. Fakat bu çok kısa sürdü, çünkü bir saniye sonra tek kaşı sorgularcasına kalkmıştı. Tekrar yutkunup bir adım çekildim. Elindeki tarağı bana uzatırken "Sağ ol." dedi ağız içinde. Tarağı elinden aldığımda beklemeden giyinme yerlerine ilerlemiş, arkasından söylediğim 'rica ederim'i duymamıştı.

Tarağı hemen kenara bırakıp yüzüme soğuk su çarptım birkaç defa. Doğrulup yarım bıraktığım tarama işlemini tamamlarken de içeriden gelen seslerden başka her şeye odaklandım, ne zaman ki soyunma odasının kapısının sesi geldi, o zaman ben de rahatça çıktım.


*
*
*
dümenden yorum atin ben hepsini okuyom 🙆🏼‍♀️✋🏻
atmazsaniz yb yok 😠❌❌

antrenör | poybatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin