acımasız

363 32 26
                                    

Son derece iyi uyuduğum gecenin sabahında yine halısahadaydım. Formamı değişmiş, saçlarımı sıkıca toplamıştım. Her zamanki bankta oturmuş kapıdan girecek bedeni bekliyordum. Aynı zamanda dönen muhabbete de kulak veriyordum.

"Dün Bayern Münih'in son golünü gördünüz mü lan? Doksana çaktı topu. Vallahi bir an benim canım acıdı file yerine."

"Harbiden ne goldü be. Son dakika yiyip berabere kalsalar da o golü üç gol olarak sayıyorum ben abi."

Anıl kolunu omzuma atarak sorusunu sorduğunda başımı ona çevirdim ve sırıtarak "Eve gidince direkt yattım kardeşim, sizin gibi götüm yemedi geçe kalmaya." dedim. Aslında Poyraz'la uzun süre beraber kaldığımız için aynı saatlere eş geliyordu ama bunu tabii ki söyleyemezdim.

Herkes gülerken Hilmicem "Aha seninki girdi." dedi dalga geçercesine. Bakışlarım anında kapıya dönerken içeri giren bedenle iç çekmemek için zor durdum. Esen havalar sebebiyle üstüne giydiği deri ceket vücudunu tamamen sarmıştı. Saçları dağınıktı, bize doğru geliyordu. Ne kadar zaman geçerse geçsin üzerimdeki etkisi hep böyle mi olacaktı?

Hilmicem'in dediği dalga geçmek amaçlı söylemiş olsa da içten içe hoşuma gitmişti. Buna rağmen göz devirip "Bak işine." dedim gülerek.

Başıyla verdiği işaretten sonra hemen hepimiz sıraya dizildik. Gözleri baştan sonra hepimizde dolaşırken, en son bana değdi. Birkaç saniye oyalanırken muhtemelen başka kimsenin fark etmediği bir sıcaklık taşıyordu gözleri. Gülmemek için dudaklarımın içini ısırdım.

Bakışlarını benden çekti ve "Günaydın gençler." diyerek her zamanki antrenmanı başlattı. Isınma hareketlerinden sonra şınava geçtik. Eskisine oranla çok daha rahat şekilde yapıyordum bu hareketleri, vücudum kısa sürede alışmıştı bu tempoya. Onun komutları üstüne çekmeye başladım.

Yarısına gelmiştik ki çoğu kişinin yanına çöküp yanlışlarını düzeltmeye başladı. Ben yanlış yapmadığımı biliyordum, bu yüzden yanıma oturduğunda şaşırdım bir saniye. Çekmeye devam ederken o önümde diz çökmüş beni izliyordu.

Sol eli görüş açıma girdiğinde kemikli ve damarlı eline bakmamak için biraz üste çevirdim bakışlarımı. Soğuk eli sürekli hareket eden sağ koluma değdiğinde bir an irkildim. Usul usul kolumu okşarken kimsenin görmediğinden emin gibiydi.

Zaten hızlı olan nefesim bir de onun yüzünden hızlandığında dişlerimi sıkıp işime devam etmeye çalıştım. Parmaklarının dışıyla yaptığı ufak dokunuş kalbimi hızlandırırken elini bu sefer omzuma götürdü. Dışarıdan hareketi düzeltiyor gibi göründüğüne emindim lakin olay çok başkaydı!

Boynum ve omzum arasında kalan kısma yumuşak bir hareket yaptı. Dikkatim tamamen dağılırken toparlamaya vakit bulamadan göğsüm yere çarptı. Elini benden çekip ayağa kalktı ve "Kalk!" dedi gür bir sesle.

Ayağa kalktığımda gülüşünü saklamak için bir saniyeliğine başını yana çevirdi. Ardından boğazını temizleyip "Baştan başla." dedi. Gözlerim kocaman olurken "Yarısından çoğunu çektim, ne demek baştan başla?" dedim kısık sesli bir sitemle.

Gözleri eğlenen bir ifadeye büründü, "Dünkü söylediklerinin ufak bir geri dönüşü." dedi. Gözlerim sinirle kısılırken yere çöktüm ve birden başladım çekmeye ağlak bir modda. Anasını satayım millet manita yapınca onun yorulmasını istemez, bizimki daha da yoruyor. Sinirle baştan çekmeye başladım.

Bu defa da mekiğe geçtiğimde elli tane fazladan yaptırmış, üstüne üstlük iki kere on tanemi sayarken yutmuş ve onları da çektirmişti! Diğer herkesin antrenmanı sonlanırken ben daha mekiğin ortasındaydım.

Manyak herif gerçekten dediğini yapmış, daha zorlamıştı bugünkü antrenmanda. Üstelik sadece beni. Tüm arkadaşlarımın bunu ikimiz arasındaki çatışmadan sebep geldiğini düşüneceğini biliyordum ama olayın aslı biraz farklıydı.

En son kaslarım isyan bayrağını çektiğinde acıyıp antrenmanı sonlandırmış, ben de hızlıca soyunma odasına gitmiştim. Çoğu kişi benden önce bitirdiği için az buz kişi vardı içeride.

Hızlı bir duşun ardından beyaz bir tişört, siyah bir pantolon ve kot ceket giymiştim üstüme. Soyunma odasından bahçeye çıktığımda kimseyi görmemek şaşırtıcı olmadığı için duraksamadan bir banka ilerledim. Kahve bankın üstünde eğilip ayağımdaki ayakkabıların bağcığını bağlarken aniden tepemdeki güneş ışığını engelleyen bir bedenle başımı havaya kaldırdım.

Gördüğüm yüz hem içimde tatlı bir his oluşturdu hem de kaşlarımı çatmamı sağladı. Çocukça bir terslikle yüzüne bakarak "Acımasız, merhametsiz insan." diye homurdandım. Ama cidden acımasızlıktı, bir insan o kadar zorlanır mıydı?

Tersçe konuşmamla dudaklarında oluşacak tebessümü gizledi. Ben ayağa kalkarken alaylı bir tınıyla "Formun sağlamlaştı kaptan, fena mı?" diye konuştu. Gözlerim dalga geçercesine söylediği bu şeyden sonra kısıldı, tek kolumu havaya kaldırıp "Bak ulan bak, kolumu kaldıramıyorum. Ne form sağlamlaşması. Üç ayda eight pack'im çıktı." dedim.

Bu tabii ki biraz abartı içeren bilgiden sonra kaşları hafifçe havalandı, hareleri hiç çekinmeden karnıma doğru indi. Dudaklarını ıslatarak yine çekinmeden "Bakayım." dedi.

Bu son derece ciddi cümlesi dudaklarım arasından bir gülüş çıkartırken bu onun da yüzünde bir tebessüm oluşturdu. Beklemeden gözlerimde topladı bakışlarını, sonunda bugün isteyeceğim bir şey söylemeye karar vermiş olacak ki göz kırparak "Gel biraz seveyim seni, tüm gün yordum." dedi.

Bana hava hoştu.

*
*
*
poyraza cok cok cok sinirliyim😠😠😠

antrenör | poybatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin