birlikte otururken megumi elimi tutuyor ve ona her baktığımda sırıtıyordu. rüyada gibi hissediyordum. eğer öyleyse asla uyanmamalıydım.
-"biraz yürüyelim mi? başbaşa." gülümseyerek baktı.
-"o-olur." elini uzattı. hemen tutup ayağa kalktım ve heyecanımı bastırmaya çalıştım.
hafif rüzgar, gece, megumi ve başbaşayız. kalbim yerinden çıkmak üzereydi. kirpikleri bile beni ferahlatıyordu. naneli şeker gibiydi.
-"asui'nin ölmesi üzücü oldu."
-"ahh lanet lanetler... keşke ölmeseydi..."
-"bak şurada çok güzel ramen yapan bir yer var. gidelim mi?"
-"güzel olur." deyip, gülümsedim.
ramenimizi yedik ve tekrar yürümeye başladık.
-"şu ara sokaktan gidelim. daha hızlı gideriz."
-"olur."
yürürken bir anda megumi'nin üzerine bir lanet atladı. ben küçük bir çığlık attım. sevdiğim adam eziliyordu, ne yapmalıyım?
ne yapmalıyım?
ne yapmalıyım?
ne yapmalıyım?
-"akane... yalvarırım... kurtar beni..." vıcık yapıya sahip lanet megumi'nin ellerini de sardığı için kendini savunamıyordu.
gördüğüm tüm lanetleri kontrol edip megumi'yi kurtarmaya çalıştım.
yapışık lanet sonunda siktir olduğunda megumi'ye sıkıca sarıldım. deli gibi ağlıyordum. o da kollarını bana sardı.
-"öleceksin sandım. sensiz nasıl yaşarım bilmiyorum." ne dediğimi bilmiyordum.
-"bu ne demek oluyor?"
-"lanet olsun, sana aşığım!" megumi'nin gözleri büyüdü. kafasını boynuma gömüp fısıldadı,
-"yakalandın, küçük katil."
-"ha?"