𝙬𝙞𝙩𝙝 𝙞𝙫𝙤𝙧𝙮 𝙨𝙠𝙞𝙣 𝙖𝙣𝙙 𝙚𝙮𝙚𝙨 𝙤𝙛 𝙚𝙢𝙚𝙧𝙖𝙡𝙙 𝙜𝙧𝙚𝙚𝙣

368 37 35
                                    

-"akane! gojo-sensei bizi çağırıyor!" megumi'nin bana seslenmesi ile yanına ilerledim.

-"neden olduğunu biliyor musun?"

-"tek bildiğim bunun bir cinayet olabileceğini düşünmeleri."

-"ne! böyle bir ihtimali hiç düşünmemiştim. ama kim onu öldürecek kadar kin besler ki? herhangi bir düşmanı yoktu. olsaydı ben bilirdim."

-"bana da hiçbir şey anlatmadı. gidip göreceğiz."

içeri girdiğimizde panda, itadori ve maki oturmuştu. sensei eliyle oturmamızı gösterdi.

-"evet. şimdi başlıyorum. nobara'yı birinin öldürdüğünü düşünüyoruz."

-"neden peki?" maki benim sormak istediğim soruyu sordu.

-"etrafındaki herkes hiçbir sorunu olmadığını söylüyor. yani birinin yapmış olacağı ihtimalini de düşünmeliyiz. bende en az sizin kadar üzgünüm. değerli bir öğrencimdi."

-"sorgulanacak mıyız?" dedi itadori.

-"evet." herkes büyük bir gürültü oluşturmuşken ben hiçbir tepki vermiyordum. rolümü iyi oynamam gerektiği için her zamanki gibi davrandım.

-"akane o saatte neredeydin?"

-"saati hakkında bilgi vermediniz." bu numaraları yiyecek kadar aptal değildim. zaten onların böyle bir ihtimali düşüneceğini biliyordum. tüm plan her ihtimale uygundu.

-"saat 18:00-20:00 arası."

-"itadori ile birlikteydik."

-"ne yapıyordunuz?" gözleri itadori'ye kaydı.

-"sevdiğimiz bir animenin yeni bölümünü izliyorduk."

-"anladım."

-"megumi peki sen?"

-"ben panda ile antrenman yapıyordum. hatta maki'de bizi izliyordu. itadori bana bir gün öncesinden akane ile buluşacağını da söylemişti. yani aramızdan biri olduğuna inanmıyorum."

-"sensei mektubu okumuşsundur zaten. son zamanlarda korkuyormuş sanırım. işler ciddileşeceği için."

-"evet panda okudum. ama bizimle konuşabilirdi."

-"bunun için çok geç. ayrıca ciddi günlerden geçiyoruz. öylesine bir ihtimal için öğrencilerin psikolojilerini etkilememelisiniz, vaktimizi de boşuna harcamamalıyız."

maki'nin alnından öpmek istedim.

-"haklısınız. odalarınıza geçebilirsiniz."

dışarı çıktığımda megumi bana seslendi.

-"hey akane! beraber ramen yiyelim mi?"

-"olur." artık engelim kalmamıştı. megumi'nin odasına girdik ve küçük mutfak kısmına ilerledik. hazır rameni yapmaya çalışırken onu 3 kez güldürdüm. ilk defa kendimle gurur duydum. kusursuz suratına bakıp kendime hakim olmaya çalıştım.

ağzıma bir parça attım.

-"cidden lezzetli olmuş."

-"elimden de her iş geliyor." deyip güldü.

-"öyle gerçekten."

-"sana bir şey sorabilir miyim?"

-"tabii ki."

-"neden hiç gülmüyorsun?"

-"var bazı sebeplerim."

-"birkaç kez güldüğünü gördüm. çok güzel oluyorsun." şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüm. ama ezikliğim belli olmasın diye sevincimi odamda yaşamaya karar verdim.

-"teşekkür ederim. daha fazla gülmeye çalışırım."

-"nobara sana oldukça kaba davranıyordu. ona sinirli misin?"

-"uzun zamandır arkadaştık. yani alışkın olduğum durumlar."

-"ondan nefret etmiyor musun?"

-"nefret besleyip birini kafasına takmak ya aptalların, ya da aşıkların yaptığı bir şeydir."

-"yani birine de aşık olmadığına göre... haklısın. olgun bir kızsın."

-"öyle olmak zorundayım." onun bana değer verdiğini düşünmüştüm. ama sensei ağzımı araması için onu görevlendirmiş sadece. bariz belli.

-"ben artık gideyim. yarın lanetler ile işimiz var."

-"ah evet. sen bilirsin." öfke ve hayal kırıklığı ile kapıya ilerledim.

-"eline sağlık, güle güle."

-"dikkat et kendine, hoşçakal."

odama girip sertçe kapıyı çarptım. yarın yorucu bir gün olacaktı. planımı harekete geçirecektim.

◤𝙟𝙤𝙡𝙚𝙣𝙚◢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin