Sabah elimdeki kaykayım kimse uyanmasın diye parmak uçlarımda kapıya doğru ilerliyordum. "Bayadır baş başa kalamadık," dedim kaykayıma bakıp. İçimde kıpır kıpır bir heyecan vardı. Önceden her sabah kaykay sürerdim ama bu aralar süremiyordum. Kapıyı açıp kilitlediğimde Ege'yle burun buruna geldik. Anın şokuyla ufak bir çığlık kopardım ve Ege'de çığlık attı.
Hızla ayağa kalkıp elimle ağzını kapattım. "Ay bağırma Ege, benim." Kafasını iki yana sallayıp bana döndü.
"Onun için çığlık attım zaten. Beni taciz ediyorsunuz hanımefendi. Hep peşimdesiniz." Tek kaşımı havaya kaldırıp ona döndüm. "Peki beyefendi öyle olsun." Elimdeki kaykayın üzerine atlayıp sürmeye başladığımda peşimden geldi. "Ya dursana."
"Gelme peşimden Ege."
"Olmaz geleceğim." Kaykayı sürerken omzumun arkasından ona baktım, nefes nefese kalmıştı. "Tamam koş o zaman. Marifetlerini görelim Ege Bey."
Bir parka geldiğimizde kaykayımı elime alıp banka oturdu. Nefes nefese yanıma oturduğunda somurttu. "Kaykayım olsaydı bende sürerdim. İyi sürerim aslında."
"Tahmin edebiliyorum Ege," deyip sırıttım. İçimde tarif edemediğim bir neşe vardı ve nedenini bende anlayamıyordum. "Görürsün sen." Dudak büküp banktan kalktığında hızlıca geldiğimiz yola doğru yürüdü. Bende peşine takıldım.
Eve girdiğimizde beklediğimin aksine herkes uyanmıştı. İçeriden Doruk'un sesleri yükseliyordu. "Ya Eren, sen bunu ne zaman taktın bileğime?" Bilekliği çıkartmaya yeltendiğinde Eren öne atıldı.
"Ayyy yetherrr, çıkartma işte ne olacak?"
"Eren sen geceleri sapık gibi odama mı giriyorsun he?" Doruk'un ciddi ciddi bunu sorması sırıtmama neden oldu.
"Hee," diye mırıldandı Eren, yüzündeki muzip pırıltılarla. "Uyanık mıydın ben geldiğimde?" Doruk buna inanmış görünüyordu. Gözlerini pörtlettiğinde bileklikle bakıştı ve onu çıkarmaya çalıştı.
Daha sonra çıkaramayacağını anlamış olacak ki daha fazla uğraşmadan bıraktı.
"Bugün okula gitmesek mi ya?" diye mırıldandım bıkkınca. Bu lise işi çok yoruyordu ve uzun süreceğe benziyordu. Fakat hâlâ tembellik yapasım vardı. Diğerlerinin de benden farkı yoktu.
"Bizde öyle demiştik ama Eren Bey biz böyle söyleyince evi ayağa kaldırdı." Dolunay bıkkınca konuştuğunda Eren kaşlarını çattı.
"Okuyun da adam olun diye."
Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Normalde kendisi gitmek istemez, hatta okuldan içeri girdiğimizde direkt mızmızlanırdı. Bir karın ağrısı vardı, ama hayırlısı.
"Bence de bugün gitmeyelim," diyen Doruk kendini koltuğa attı.
"Yaa!" diye çemkirdi Eren. "Bana bakın," diye devam etti ve işaret parmağını bize doğru salladı. "Bu aralar görevi çok sallıyorsunuz. Hadi çabuk, hazırlanın."
Eğer hayır dersek tüm gün başımızı ağrıtacağını bildiğimizden hepimiz kafa salladık. Tam hazırlanmak için yukarı doğru adımlayacakken Eren tarafından durduruldum. Elimdeki kaykaya bakınca 'ne var?' der gibi kafamı iki yana salladım.
"Aa kaykay," diye mırıldandı sanki ilk defa görüyormuş gibi. "Süreceğim," dedi ve eline aldı. Yere koyup üstüne çıktı ve evin içinde yamuk yumuk, düşüp durup sürmeye başladı.
"Eren! Evde sürülmez," derken peşinden gitmeye başladım.
***
"Off çabuk! Derse geç kalıyoruz," Eren beni sürüklemeye başladı. Aslında geç falan kalmıyorduk sadece o fazla heyecanlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•Cam Zemin•
Teen FictionYere hızla çarpan yağmur damlaları... O an duyduğum tek şey buydu. Arkamda yıllarca evim dediğim ama hiç bir zaman ait olmadığım yeri bırakıp, son sürat koşuyordum. Bu buz gibi havada etrafımda yağan yağmur damlaları ve ardımda o iğrenç insanın sesi...