Daldığım uykumdan uyandım,Tanrım sarhoş gibiyim.Hafif sendeleyerek ayağa kalktım.Pencere kenarında duran paketlerden birini daha açtım.Açık camdan içeri esen rüzgar perdeleri havalandırıyordu,derince çektim sigaramdan ve ardından artık histeri halini almış ağlama nöbetlerim.Pencere kenarına çöktüm,Tanrım diye sızlandım. Bu gitmek değil, bu terketmek değil, bu bir devrim. Papatya devrimi. Papatyalar üzgün sevgilim.Sigarayı söndürüp camdan dışarı fırlattım,gözlerimi sildim. Camdan aşağıya salındım,burnuma buram buram papatya kokuları geliyordu. Papatyaların arasında kalmış bir harabeydim. Harabe diye tekrarladım, işte doğru kelime buydu. Harabeydim.Tam anlamıyla harabe,yıkık dökük,paramparça. Duvarlarım yıkılmıştı, temellerim sökülmüştü topraktan. Toparlayamazdım, kimsesizdim...yalnızdım. Tanrım kısa saçlı bir harabeyim!
Esen rüzgar içimi titretti. Kapı aralandı ve sessiz adımlar gittikçe daha duyulur hale geldi.
"Nasılsın"
Sesi karşısında bütün vücudumu bir titreme aldı.Gözlerimden yaşlar akmaya başladı, hıçkırıklarımın sesinin çıkmasını engellemek için tırnaklarımı geçirdim tenime. Beni bu halde görsün istemiyordum. Ona duyduğum aşk tabiki de kızgınlığımın önüne geçmişti. Gelmişti, geride bıraktığı harabeyi görmeye gelmişti ve çıkardığı işten memnun kalacağı kesindi.
"Alaska"
Adımı söylerken ki ses tonu... Ses tonundan öptüğüm. Çıplak omzuma dokunan eli ani refleks vermeme sebep oldu.
"Bana dokunma lanet olasıca" diye haykırdım
Yüzümü ona dönmüştüm. Beni izliyordu,harabesini,yıkık dökük duvarlarını... Gözlerimiz birbirini bulunca onun gözlerinde gördüm kendimi. Nasıl küçüldüğümü gördüm, bundan zevk alıp almadığını düşündüm. O pislik olabilirdi öyleydi de ama bu salak,ahmak kalbim bu adamdan başkasına böyle çarpmıyordu.
"İyi misin"
Gözlerinde endişe sezmiştim. Bu adam nasıl olur da benim için endişelenebilirdi ki?
"Niye geldin?" dedim tıslayarak
"Seni görmeye"
Dalga geçiyordu ve ben her geçen dakika histeri nöbetime yaklaşıyordum.
"Şimdi hangi oyununa alet ediceksin beni,anlatsana? Yine hangi iddanın bir parçası olup haketmediğim şeyler yaşatıcaksın bana, yine kimin kollarına atıcaksın beni."
Ellerini saçlarına daldırdı, o mükemmel saçlarına... 1 haftadır görmemiştim, o olay yaşandığından beri çıkmamıştı karşıma.
"Özür dilerim"
"Her şey bu kadar basit çünkü dimi? Benim kadınlığım bu kadar basit çünkü dimi?"
Ağlamaya başlayarak devam ettim.
"Ben seni başka birinin rüzgarından kıskanırken sen buna nasıl izin verirsin. Cenk'in bana dokunmasına nasıl izin verirsin Armen, aklım almıyor anlıyor musun? Sen bana dokunmamışken ona nasıl bu hakkı verirsin."
Beni izlemeye devam ediyordu, hiçbir şey söylemedi sadece bana baktı. Açıklayacak bir şey yoktu, beni çok çok seven adam arkadaşına becerttirmişti beni o kadar. Açıklanacak bir şey yok çünkü, ben onun hayatına giren diğer basit kızlar sürüsünün bir üyesiyim sadece. O ise koskaca Armen. Yere düşüverdim birden ve histeri nöbeti. Bu sefer farklıydı lakin başımı yere çarptığımda anladım. Bilincim Armenin kollarında yavaş yavaş uzaklaştı benden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAPATYA MEVSİMİ
Teen Fiction''Armen biliyordu, bir Papatya çok çabuk kırılırdı ama O beni koparmamıştı hatta yere atıp üzerime binlerce kez basmıştı. Bu affedilemezdi..''