ARMEN'DEN
"Sen ne halt ettiğini sanıyorsun?" dedi Cenk sendeleyerek.
Kolundan tutup sandalyeye ittim.
"Otur şuraya "
"Dostum senin derdin ne?"
"O kafanı bedeninden ayırmamam için her şeyin doğrusunu anlat bana "
Bir içki daha aldım. Gözleri büyümüştü, aklı sıra bir kaçış yolu arıyordu.
"İşi planlarken tarih kesindi hatırlıyor musun? Şirketle ilgili bir iş var diyip gittin. O işin o gün belli olması lazımdı"
İçkiyi fondikleyip yere fırlattım, bardak parçalara ayrıldı. Cenk ayağa kalkarak titremeye başladı. Onu öldürmemek için bir işaret lazımdı, yoksa şanslı olmayacaktı.
"Tanrı şahidim olsun ki senin gerçekten işin çıktığını bilmiyodum. Her zamanki geçiştirmelerin zannettik."
Cevap vermedim. Ayağa kalktım volta atmaya başladım.
"Sana attığım mesajı hatırlıyorsun dimi? " dedi
"Hatırlıyorum lanet olası. Peki benim sana ne yazdığımı hatırlıyor musun?"
Geri çekildi.
"Ha ha tırlıyorum" sesi titremişti.
Bu beni daha çok hiddetlendirdi.
"Sana ona dokunma demiştim. Sana onun saçının tek bir teline bile dokunmamanı, gelince her şeyi anlatacağımı söyledim"
Tekrar yerime oturdum.
"Anlat devam et, başka"
Alnından aşağıya ter damlası düşüverdi. Daha kötü ne olabilir ki. Elini cebine götürdü ve bir kamera çıkardı. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
"Birde iyi bir bok yemiş gibi kameraya mı çektin. Tanrım seni öldürücem ve elimden kimse alamayacak"
Kamerayı elinden alıp kenara attım. Gömleğine yapıştım. Bu yumrukların hiçbirine değmezdi, sinirim azalmıyordu. Suratı kan içinde kalmıştı.
Arkadan kollarımı tutan elleri hissettiğimde geldiklerini anladım. Soluk soluğa kalmıştım."Onu öldüreceksin hergele, sorunun ne?" Dedi Sarp.
Beni geri çekip Cenk'i yerden kaldırdılar.
"Sen çıldırmışsın. Bize onu sevmediğini söyledin" dedi Samet.
"Ona değer veriyordum"
"Saçmalama Armen, sen hiçbir kıza değer vermezsin"
"Hepinizin canı cehenneme" dedim nefesimi düzelterek. İçkiye ihtiyacım vardı. Bara yönelip biraz daha içtim. Ece Cenk'i götürmüştü.
"Size bunu yapmamamız gerektiğini söylemiştim" dedi Çağman.
Bunun üzerine Samet Çağman'ın üzerine yürüdü.
"O kızı sevdiğini bilmiyoduk"
Çağman gömleğinin yakasına yapışan Samet'in ellerini boşluğa fırlattı.
"Ne olursa olsun Armen'i beklemeliydik. Şimdi ondan sakin kalmasını mı bekliyorsunuz cidden? Bu işe başlamadan önce sonucun bir ihtimal bu olacağı belliydi ve ben sizi uyardım"
Bana yaklaştı. Kollarını iki yana açtı.
"Sana ağzıma sıçma izni veriyorum kardeşim. Gel de bir güzel hırpala"
Çağmanla göz göze geldik.
"Şimdi bize o kızı sevdiğini idda etme Armen. Sırf işi Cenk yaptı diye sinirlisin dimi? Çünkü o kız senin hakkındı" dedi Sarp.
Tanrım,evet. Onu seviyordum. Kendime itiraf edemediğim, onlara bu konuda sesimi çıkarmadığım ve o lanet egolarımı ezemediğim günün canı cehenneme.
"O gün burda sen olsaydın yapmayacak mıydın? Yapıcaktın"
Düşündüm. Yapıcaktım ama bunu içimdeki aşkla yapıcaktım, ona zarar vermeyecektim. Bu lanet plandan hiç haberi olamayacaktı ve sabah uyandığımda ellerim yine onun avuçlarını okşayacaktı. Saçlarını okşayacaktım belki de, yokluğumda kestiği saçlarını. Onlara açıklama yapmadım. Ayağa kalkıp yaklaştım.
"Hepinize sıçayım. Gidin burdan ve bir daha yanlışlıkla bile çıkmayın karşıma. Yediğiniz bu boku da unutmayın. Fazlasıyla ödeyeceksiniz hesabını"
Şaşkına dönmüş suratlarını görmezden geldim.
"O rahibe için değer mi cidden Armen? Dostluğumuzu hiçe saymaya değer mi?"dedi Samet. Elini uzatmıştı.
O sırada Cenk geldi. Ağzı yüzü şişmişti. Hakettiğinden daha azını yaptığımı düşündüm. Sametin elini ittim.
"Ona bir daha rahibe dediğini duyarsam o elini hiç ummadığın yerlerde bulursun"
Cebimden telefonu çıkarıp Cosner'ı aradım.
"Dinliyorum patron"
"İçeri gel"
Kapı açıldı ve Cosner içeri girdi.
"Bunların hiç biri buraya bir daha adım atmayacak beni duydun mu?"
"Anlaşıldı patron"
"Şimdi gidebilirsin"
Cosner giderken arkasına bakarak ekledi.
"Her şey yolunda mı?"
"Her şey yolunda Cosner. Onlara çıkışı göster"
"Pişman olacağın şeyler yapıyosun Armen" dedi Ece.
"Burda ve yanımda bir daha işin yok sürtük"diyerek kapıyı gösterdim. Ağır adımlarla kapıya yaklaştıkları sırada;
"Çağman, sen kal" dedim.
Çağman diğerleriyle göz göze geldi. Herkes bar'ı terkedince Çağmanla tek kaldık. Çağman onlar gibi değildi. Liseden beri tanırdım onu, güvenirdim de. O bu işte en günahsız olanımızdı.
"İstediğin kadar döv, söv hakediyorum. Durduramadım onları. Biliyodum yani... Alaskayı sevdiğini biliyodum"
"Kendime itiraf edemesem de her ne kadar bunu reddetsemde gerçeklerden kaçamadım. Sabah uçaktan indim direkt onun yanına gittim. O lanet olası Cenk belki bir kere olsun mantıklı davranır diye düşündüm. Tanrım Çağman, Alaska'yı görmeliydin"
Çağman kollarını açıp beni kucakladı.İçimde uzun zamandan beri varlığını hissettiğim bir haykırış dışarı çıktı. Bunlar neydi? Armen ağlıyordu evet. Bu gözyaşları soldurduğu papatyaları hayata döndüremezdi ama bir tanesi hala onun evinde, onun yatağında yatıyordu.
"Papatya tanrıçası"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAPATYA MEVSİMİ
Teen Fiction''Armen biliyordu, bir Papatya çok çabuk kırılırdı ama O beni koparmamıştı hatta yere atıp üzerime binlerce kez basmıştı. Bu affedilemezdi..''