Bölüm-2

520 46 12
                                    

ARMEN'DEN

Yatağın ucuna oturdum. Onu buraya getirmek iyi fikirdi. Ona baktım,kısacık kestiği saçlarına baktım. Solmuştu, o sevdiği papatyaları gibi solmuştu. Ağlamaktan ya da uykusuzluktan oluşan o gözaltı halkaları. Karşımda yaprak gibi titrerken onu dinlemek, sesinin tonunu hazmetmek bedenime acı saplamıştı. Güldüm.

Son 1 hafta da yaşadığı acıya karşılık bu mu? Daha fazlasına ihtiyacım var. Bu işe yaramaz kalbim, gerçekten bu kızı seviyor muydu? Onun o eski çarpık gülümsemesi, o canlı yeşil gözleri... Hepsini yeniden istemez miydi? Onun dudaklarının tadını, hiçbir kızda bulamadığı bedeninin kıvrımını ve büyüsünü arzu etmez miydi? Her şey ilk başta az oyunla başladı. Her şeyin tarihi kesindi, plan hazırdı fakat tek bir şey hesaba katılmamıştı. Ona aşık olmam... Armen asla aşık olmazdı çünkü, o alışıktı etrafında onu seven ve istediğini veren kızların olmasına ama Alaska reddetmişti onu. Ona karşı koyabilen bir kız karşısında güçsüz mü hissetmiştim? Alaska... bir zamanlar hiçbir şey ifade etmeyen bu isim nasıl olurda kalbimi acıtır.  7 gün boyunca onsuz kalmak, Cenk'in ona bir şey yapmamasını ummak ve en kötüsü ona ulaşamamak dipsiz bir kuyuya atlamak gibiydi. Bunlar alışık olmadığım duygulardı. Bu sıçtığımın planı en başında yapılmıştı onu kafede ilk gördüğüm zaman,ona aşık olmadığım zaman.

Onunla geçen koskaca 5 ay'da aldatmıştım tabii. Eceyle en son buluşmamız bu ay başıydı, her kiminle olursam olayım cinsel açlığımı giderirdim onla. Bu kadar. Daha fazlası yoktu, aşk yoktu. Armen'in kitabında aşk olamazdı da. O gün onu öptüğüm zaman aklıma hiçbir şeyden haberi olmayan Alaska geldi. O zamana kadar gelmemişken. Ona bunu yaptığım her an bir papatyasının solduğu düşüverdi aklıma. Ahh! Alaskanın papatyaları... Gerçekleri bu şekilde öğrenmeni istemezdim, benden nefret etmeni istemezdim. Özür dilerim Alaska, o soldurduğum tüm papatyalar adına özür dilerim. Odadan çıkıp aşağıya indim. Telefonu çıkarıp Cenk'i aradım.

"Armeen,kardeşim nerelerdesin. O kadar aradık, geldin demek"

"Evet bugün geldim"

"O işi soruyorsan-"

"Hayır sormuyorum,bara geç gelince konuşacağız.10 dakikaya ordayım"

"Dostum işim var şuan"

"Cenk uzatma" diyerek kapattım. İğrenç herif, ona dokunduğu düşüncesi midemi bulandırıyor.

"Yolanda" diye seslendim.

"Buyrun efendim"

Yolanda her zamanki gibi gülümsüyordu. Uzun zamandır burda çalışıyor, evi çekip çeviriyordu. Bazen burada olmasından dolayı minnet duysamda bana annelik yapmasından hoşlanmıyordum.

"Ne yaparsan yap ama onun gitmesine izin verme. Dışarı çıkıyorum 1 saate dönerim"

Kafasını salladı. Ona yaklaştım ve temkinli bir şekilde tekrar ettim.

"Sakın Yolanda, sakın izin verme"

Şaşkın gözlerle bana baktı ve tekrardan kafasını salladı. Hızla dışarı çıkıp arabaya bindim. Öfkem gittikçe artıyordu. Bir kere olsun ona o lanet beynini kullanmasını söylemiştim. Kelimeler zihnimde düzgün bir cümle olmak için çaba harcarken arabayı hızlıca bir yere bırakıp anahtarları Cosner'a bıraktım.

"Hoşgeldin patron"

"Merhaba Cosner, barda durumlar nasıl? "

"Patron geri geldiğine göre her şey daha iyi"

Arabayı otoparka götürmek üzere gitti. Cosner bar açıldığından beri işini hakkıyla yapan nadir kişilerdendi. En azından bar güvenlik sorunu çekmiyordu. İçeri girdim.

"Her zamankinden dimi patron?" dedi Araz sırıtarak.

"Evet" diyerek oturdum.

Yavaş yavaş içkimi yudumladım. Göğsümde gezinen bir el arkama bakmama neden oldu. Tabiiki Ece. Gözlerimi devirdim.

"Gergin gözüküyorsun Armen"

"Gergin gözüktüğümde benimle uğraşmaman gerektiğini hala öğrenemedin Ece"

"Arkadaki odana geçelim istersen"

Kulağıma doğru eğildi.

"Gerginliğini alabilirim biliyorsun "

Eli hala göğsümdeydi ve onunda bu işte olduğunu bilmek sinirlerimi hoplatıyordu. Elini fırlattım.

"Sana dolaylı yoldan sadece çeneni kapamanı söyledim"

"Senin derdin ne? Rahibe kız arkadaşın becerildi diye mi böyle yapıyorsun? Ne, yoksa ona aşık mı oldun?" Sesindeki ironiyi sevmedim.Ayağa kalktım.

"Size ona dokunmamanızı söyledim. Ben yapıcam dedim ve hepiniz beni hiçe saydınız. O pisliği uyardım"

Etrafımda dönerek alkışlamaya başladı ve ardından ritmik kahkahalar. Tanrım bu beni çıldırıyor. Ellerimi saçlarıma geçirdim, bu baş ağrısı beni öldürüyor.

"Armen'in kitabında varolmayan aşk'a ne oldu. O egolarına ne oldu? "

Durdu. Bana bakıp gülümsedi.

"Armen aşık oldu, hemde papatya tanrıçasına. Kim bilebilirdi ki?"

Papatya tanrıçası...

Sinirlerime hakim olamayarak onu duvara doğru ittim. Gözlerinde gözlerimdeki öfkeyi görmüştüm. Nefesi ensemdeydi. Dudaklarıma doğru eğildi daha sonra rotasını değiştirip kulağıma eğildi.

"O rahibe için benden vazgeçemezsin dimi?"

"Canın cehenneme sürtük" diyerek onu duvara ittim. Yere düştü. Kapıya doğru baktığımda Cenk'i gördüm. İğrenç herif. Gülümseyerek kollarını açmış bana geliyordu sanki yaptığı işten gurur duyarcasına. Tam sarılacaktı ki yumruğumu onun suratına geçirdim. Bunu beklemediği açıktı,şaşırmıştı. Ece duvar dibinde olanları izliyordu. Araz ise  öylece kaskatı kalmıştı. Telefon tuş sesi gelmişti, Araz'a döndüm.

"Cosner'a haber verme Araz. Hatta sende çık dinlen"

Araz kafasıyla onayladı. Cenk hala yerde kıvranıyordu.

"Onların hepsini buraya çağır, hemen" dedim Eceye bakarak. Titriyordu.

PAPATYA MEVSİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin