* Yeni bölüm biraz gecikti bunun için üzüntümü dile getirmek istiyorum öncelikle. Ayrıca bu bölümü canım arkadaşım @seydauynk'a ithaf ediyorum. Kitabına bakmanızı tavsiye ediyorum ve soluksuz okuyacağınızı düşünüyorum ♥
ARMEN'DEN
Pencereden süzülen güneş ışığı gözlerimi açmamı engelledi. Hafif bir tebessüm belirdi istemsizce suratımda. Onu kendime daha fazla yaklaştırmak için elimi uzattım lakin boştu, elim soğuk nevresimde geziniyordu. Gözlerimi hızlıca açıp dün gece kokusuyla ödüllendirdiği nevresime baktım ve yataktan kalktım.
"Alaska"
Ses gelmedi.
Kapıyı açıp teker teker diğer odalara girdim. Banyo kapısını tıklattım.
"Alaska içeride misin?"
Yine ses gelmemişti. Sesini duyamamak can sıkıyordu, onun sesi beni aydınlıklara çıkarıyor, bu doğan güneşe anlam yüklüyordu.Onsuz yolumu bulamazdım ki ben. Kapı kolunu tuttum ve bastırdım. Karanlıktı, kimse yoktu. Bir süre boş banyoya bakakaldım. Karanlığın içerisinde bir süre bekledim bu karanlık beni üzüyordu.
Omzuma dokunan el ne zamandır tuttuğumu bilmediğim nefesimi dışarı bırakmama neden olmuştu.
"Alaska" diyerek kollarımı açıp arkamı döndüm lakin kollarımın arasında Yolandayı bulunca panikleyerek ellerimi geri indirdim
"Been öz.. özür dilerim. Alaska'yı arıyordum"
Utanarak bakışlarını yere çevirdi.
"Hanımefendi burda değil"
"Bu ne demek oluyor Yolanda?"
Sakince devam etti.
"Sabah uyandığımda dış kapı açıktı. Evde her şey yerli yerinde durduğuna göre bunun hırsız olamayacağını düşünüyorum"
Kaskatı kesilmiştim. Dudaklarımın arasından sadece tek bir kelime çıktı. Beni en iyi anlayan o kelime.
"Siktir"
Hızlıca kapıya koşup arabaya bindim. Onun evde olacağını umarak içimi rahatlatmaya çalıştım. Nereye gidicekti başka? Fikrim yoktu. Konu Alaska olunca beceriksiz kelimelerim birleşip bir cümle oluşturamıyordu. Bir çift göz bu denli mi insanı sarhoş ederdi? Ilık rüzgar yüzüme doğru esiyor, nefesimi kesiyordu.
Hızımı gittikçe arttırdım. Alaska'nın tahtadan evini görünce arabayı durdurdum. Buraya ilk geldiğim günü hatırladım. Bu tahta mustakil ev tam olarak Alaskavariydi. Cam önleri papatyalarla doluydu, bahçesinde hamak ve puf koltuklar vardı. Burada yaşanırdı lakin Alaskayla. Hızlıca kapıya doğru ilerledim. Sertçe vurdum.
"Alaska içeride misin?"
Daha sert şekilde vurmaya başladım. Kapıyı açan olmadı. O an aklıma Alaka'nın anahtarları sürekli koyduğu saksı geldi. Hızlıca onu buldum fakat orada da yoktu. Nefes alışlarım hızlanmıştı. Alnımda aşağıya bir ter damlası süzüldü.
Alaska nerdesin?
Yere çömeldim. Biraz sakinleşmeli ve mantıklı düşünmeliydim. Evinde yoktu, gidebilecek pek kimsesi yoktu. Akrabası yoktu, arkadaşı...
Arkadaşı diye sayıkladım ve düşünmeye başladım. Ayağı kalkarak arabaya geri koştum. Nehir, evet Nehirle olmalıydı. Derin bir nefes verdim."Beni gerçekten bıraktın zannettim Alaska. Ahh benim güzel papatyam." Diye sayıkladım gülerek.
Alaska'nın çalıştığı cafeye doğru sürmeye başladım. Ordaydı bunu hissediyordum. Herkes çekip giderdi ama Alaska beni tek başıma bırakmazdı her ne kadar bunu haketsemde yapmazdı. Onu bir daha üzmeyeceğime dair söz verdim kendime. Üzmeyecektim, en sadık kalacağım şey bu verdiğim sözdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAPATYA MEVSİMİ
Teen Fiction''Armen biliyordu, bir Papatya çok çabuk kırılırdı ama O beni koparmamıştı hatta yere atıp üzerime binlerce kez basmıştı. Bu affedilemezdi..''